22.PARÇALANMIİ GEÇMİŞ

67 4 0
                                    

saçımı toplayıp bir at kuyruğu yaptım ve aynadaki yansımama baktım. altımda siyah sporcu şortu üstümdeyse kırmızı yarım atlet vardı. dün aresler biraz daha dosya inceledikten sonra odaya çıkıp uyumuştuk sabah 4.30 da ares beni uyandırmış pardon banyoya kadar sürükleyip elime tutuşturduğu kıyafetleri giymemi istemişti. aynadaki yansımamdan gözlerimi çekip kapının kilidini açıp kapıyı araladım. ares altında bol siyah bir şort ve dövmeli kaslarını açıkta bırakacak basket bol tişörtü giymişti. kapının önünde arkasını kapıya yaslamış kollarını bir birine bağlamıştı bu da o kaslarının daha da şişmesine sebep olmuştu. kehribarlarına baktım bir avcının avını seyrettiği gibi seyrediyordu beni. ona doğru bir adım attım. bakışlarıyla yerdeki ayakkabıyı gösterdi ilk başta bakışlarından dolayı girdiğim hipnozdan çabuk çıktım ve ayakkabıları hızla yerden alıp teker teker ayağıma geçirdim yerimde doğrulduğumda bana son kez keskin bir bakış attı ve kapıyı açıp çıktı kapıyı suratıma kapattı. piç herif içimden söylenerek kulbu çevirdim ve koridora çıktım. ben beklemeden hızlı adımlarla ilerliyordu. ona yetişmeye çalışarak ilerliyordum bende. sola döndüğünde bende sola dönüp koridorda ilerledim onunla beraber siyah boyanmış bir kapıyı açtı ve kocaman bir oda gözlerime serildi. heryerde dövüş stantları vardı. ve dövüşüyorlardı tüğlerim diken diken olmuştu çünkü her yer kandı neredeyse bir çok dövüş aletleri her yerdeydi. sarışın bir çocuğun kumral olana geçirdiği bıçağı gördüğüm an kanım dondu ve irkildim. "korkma öldürmek yasak." dedi ares bana bakmadan yürümeye devam ederken " yani final sınavına kadar" diyerek devam etti. sesindeki alaycı tını beni korkutmuştu. kaşlarımı çattım zar zor yutkunup " o ne demek şimdi." dedim. sesim kahretsinki deli gibi korktuğumun bir kanıtıydı. ares durup hafif bir baş hareketiyle bakışlarını bana dikti. kehribarlar keskindi ve önceden biraz da olsa görebildiğim duygu melteminden eser yoktu. bu kalbimin sızlamasına sebep oldu. kendime sinirlendim. " sana verilen kağıdı okumadan mı imzaladın " diye bir soru yöneltti. kafamı iki yana salladım " hayır. okudum " bana doğru yaklaştı aramızda küçük bir boşluk bıraktı ama bir adım da ben atsam burnum göğsüne çarpacaktı. bana doğru eğilip kehribarlarını kahvelerime sabitledi. " o zaman daha dikkatli okusaydın. ölme ihtimalin yüksek. bu boy ve kiloyla biraz zor." dedi ve kolumu tutup hafifçe sıktı ve " hiç kasın yok. reflekslerin çok zayıf ve serumlarla ayakta duruyorsun. "  söylediği şeyler gururumu kırıyordu. ama ne derse desin çabalamak zorundaydım. ölemezdim. gözlerime baktı. beni kesmek istiyormuşçasına baktı. bu çocukta kesinlikle kişilik bozukluğu vardı bir kaç gün önce fazla yakın davranıyordu şimdiyse onu anlayamıyordum beyazın içindeki siyah mıydı yoksa siyahın içindeki beyaz mı çözemiyordum.  doğrulup ilerlemeye devam etti bende peşinden ilerledim. tavana zincirle bağlanmış  büyük bir boks torbasının önünde durdu ve " önce biraz esneyecek kuvvet toparlayacak sonrada boks yapacağız yumruklarını güçlendirip nasıl yumruk atman gerektiğini öğreneceksin sonrada sırayla dövüş sanatlarına çalışacağız daha sonra silah tutmayı ateş etmeyi nasıl bir tetikçi olunur nasıl nişan alınır. bir insan en çok neresinden bıçaklanırsa daha çok kan kaybeder bunları sırayla öğreteceğim sana. sabah 5.00 dan akşam 21.00 a kadar molalar da dahil olmak üzere çalışacağız. ders bittikten sonra otuz dakika mola sonra  aşağı inip ekip odasında canerle şu bilmediğim sikik bilgisayar işleriyle uğraşacaksın." gözlerimi pörtleterek ona baktım. böyle ölmem ben sen füze at.  surat ifademe baktığında bakışları yumuşayacak gibi olmuştu ama yine saklandılar. " 7 ayın her bir ayında başka çaylaklarla karşılaştırılacaksın 7 ayın sonundaki karşılaştırılmadaysa her şey serbest. " dedi. tek kaşını kaldırdı ve kehribarları şeytani bir bakışla parladı. tıpkı kanlı bir kurban isteyen iblis gibi parladı gözleri. " bıçak , silah ,kafaya yumruk, yüze herhangi bir darbe." diyerek bana yaklaştı elini uzatıp parmaklarını yanağıma yasladı ve yanağımdan aşağı doğru kaydırıp çenemde durdu ve yavaşça çenemi tutup kafasını iki yana salladı. yüzünü yüzüme yaklaştırıp " yüzüne çok yazık olacak güzelim." biraz daha yüzümü inceleyip benden uzaklaştı. kalbim sıkışmaya başlamıştı bir yanım yol yakınken dönmek istiyordu ama diğer yanım diğer yarımın baskın olan diğer yarımın doğduğu geçe bir cadı ateşe fısıldıyor bir bebek beşikte sallanıyor karanlıkta köpekler uluyor bir genç katil oluyordu. ve evet o gece babamın gidişiyle doğdu o tarafım gitmeye de pek niyeti yoktu. içimdeki benliğim gitmesini de istemiyordu zaten. arese meydan okumak istercesine kahvelerimi diktim ona ve " kaybedecek hiç bir şeyim yok." girdiği piste doğru ilerledim ve önünde durdum. "yani anlayacağın yüzüm çokta önemli değil. ben intikam istiyorum." sesim sitemkar çıkmıştı " anlıyor musun beni"  hafifçe kafasını sallayıp kum torbasını tuttu. torbayı işaret ederek." yumrukla bakalım" dedi. elim yumruk yapıp sert torbaya bir kaç kez vurdum elini kaldırıp durmamı işaret etti. yüzünde alaycı bir ifadeyle diliyle "tıtıt" gibi bir ses çıkardı ve konuştu. " buna yumruk atma denmez küçük. birincisi baş parmağı yumruğun içinde değil dışında tutacaksın ikincisi ilk olarak sağ eli şu şekilde savuracaksın " diyerek hareketi gösterip devam etti " ardından da diğer yumruğu aynı şekilde ilerleteceksin ama daha geriden gelecek. anlaşıldı mı." diye sordu. uzun boyu kol kasları alnına dağılmış saçlarıyla boks torbasını darbelerken nasıl ona değil de öğrettiği şeye odaklanacaktım ben. bu kehribar gözlü katil yüzünden ölecektim. başka eğitecek insan mı yoktu da bu geldi. düşüncelerimin arasında kafamı iki yana sallayarak anlamadığımı belli ettim. sesli bir nefes alarak arkama geçti ve önce dirseklerimden aşağı koluma doğru ilerledi büyük elleri. imdat. kalp spazmı geçiriyordum sanırım kulağıma doğru konuştu" bu şekilde yumruk yapacaksın sonrada " diyerek kolumu ileri doğru ittirdi. " böyle tamam mı. şimdi sen dene " dedi. yutkunup benden çekilmesini bekledim ardından gösterdiği gibi yapıp bok torbasına darbelerimi indirmeye başladım. ona göz ucuyla baktığımda yarım ağız sırıtarak " aferin." dedi. ardından. "devam daha hızlı daha hızlı ol " diyerek beni belirli bir tempoya alıştırdı. bir yarım saat sonra başka tekniklere geçmeye başlamıştık bile herhangi bir dövüş anında kafamı nasıl korumam gerektiğini falan çalıştık. ares ellerimin titremesinden yorulduğumu anlamış olacak ki. " ihtiyaç molası. ardından parkur koşusu yapacağız"  dediğinde kaşlarımı çatıp " parkur koşusu mu. " dedim sinirle yorulmuştum. mola diyerek beni umutlandırmıştı üstelik. öküz herif . kas yığını piç. "evet. beğenemedin mi yavrum" dedi. flörtöz ama aynı zamanda alaylı bir sesle. su şişeme doğru ilerledim hidettle ve elime aldığım şişeyi içtim. kurumuş boğazımı biraz ıslattıktan sonra arese cevap verdim " hayır beğenemedim değil de bu ne ben pöh e falan mı hazırlanıyorum. siz tetikçi değilmisiniz adamı öldürüp çıkıp gitmiyor musunuz. yani dağa falan tırmandığınızı düşünmemiştim. " dedim. nefesim kesilene kadar konuşarak. hayretle kaşları kalkmış kafasını iki yana sallıyordu. "seninle çok işimiz var. " dedi ve bana yaklaştı. " ha ayrıca yakalanma ihtimalin olduğu bir görevde dağ bulursan dağa çıkacaksın gerekirse denize atlayacak boğulacaksın. " dişlerini göstererek güldü. keskin köpek dişleri dikkatimi çekmişti. ares cullen. gülmemek için dudaklarımı birbirina bastırdım. "gerçi bence senin eğitime, dağa tırmanmaya ,denizde boğulmana gerek yok. " dibime girdi neredeyse burunlarımız birbirine değecekti. " sen bu çeneyle adamları kaçırırsın zaten. " dedi.  son bo conoylo odomloro koçororson zoton . gerizekalı iblisten bozma göt herif. tam dudaklarımı aralamış konuşacaktım ki. yüzüme havluyu çarpıp. "mola bitti kurulan ve koşmaya başla. " dedi. yüzümdeki havluyu çekip başka bir kapıya ilerleyen aresi keskin bakışlarımla parçaladım. yani kendimce.

TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin