Uyku sersemliğiyle gözlerimi kırpıştırdım. ve tüm cesaretimi toplayıp yavaşça yerden kalktım hala duvara bakıyordum çünkü arkamda ki şeyden iliklerime kadar korkuyordum. gözlerim doldu ölecektim belki de arkamda silahlı iri yarı bir adam vardı. kolayca ölecektim tek bir kurşun bir kaç dakika sonra vücudumdaki kan dışarı boşalacaktı. ve ölecektim belki de bir bıçak vardı cesaret edipte bakamadığım arkamda. acımasızca bıçaklayacaktı beni gözüme baka baka acımasızca, kan içime dolacaktı bu sefer daha yavaş belki de daha acı verici. belki de bir iple duran katil vardı arkamda soluğumu zevkle kesecek bir katil iple ölmeden önce nefesimin zehir olması için yavaş yavaş boğacaktı beni. düştüğüm düşünce cehenneminden çıkmaya çalıştım sabah alkımın getirdiği ve şu an üstümde tozla kaplanmış eteği avuçlarımın arasına aldım ve yavaşça sıktım. içime çektiğim nefes zehirdi de ciğerlerimi yakıyordu sanki, boğazımı param parça etmişti. yavaşça arkamı döndüm. bir kaç saniye Aresle bakıştık. işte, gelmişti ölüm meleğim öldürecekti beni. başka birini bekliyordum ama o ölüm meleğiydi değil mi ? kim alabilirdi ki onun yerini. Azrailin kudretli kanatları yoktu belki onda ama kehribarları yeterdi. kehribarlarına odaklandığımda titrediklerini gördüm. içimi garip bir his aldı sanki biri kalbimi sıkıp bırakıyordu kulaklarım uğuldamaya başladı, kehribarlardaki kuyunun içinde korku, gölgelenmiş harelerinde endişe vardı. onun gözlerinde bu hisleri görmek içimde bir yerleri yaktı kül etti. yutkunduğunda adem elması belirginleşti yavaşça bana doğru yaklaştı gözüm elindeki silaha değdi. küçük ama acı bir gülümseme oturdu dudaklarıma. ares birden kolumu tuttu ve beni çekiştirmeye başladı. " burada öldür " diyebildim korkunun kestiği nefesimle. ellerim titriyordu aresin kollarına tutundum "burada" soluklandım. " burada öldür lütfen öleceksem bari burada öleyim " dışarı götürmesini istemiyordum , hayvanlara yem olmak istemiyordum burada çürümeği istiyordum bari benim için bunu yapsalardı , benim hiç bir suçum yoktu sonuçta. ares kafasını hafifçe eğip bana bakmaya başladı. nefes alışverişlerimizden dolayı benim göğüsüm onun göğsünün biraz aşağısına hafifçe değiyordu. "ne saçmalıyorsun aşkın. " dedi birden azarlarcasına. " sana " yutkundu " sana zarar vermeyeceğimi söylemiştim. " beni de peşinden sürükleyerek kapıdan çıktı ve loş koridora ilerledi. " buradan hemen gitmemiz lazım babam ölüm emrini çıkartmış, bora haber verdiği gibi gelmeye çalıştım." sol tarafa dönünce demir bir kapı daha çıktı karşımıza ares anahtarı kilide takıp kapıyı açtı. karşımızdaki uzun merdiveni çıkmaya başladığımızda konuşmasına kaldığı yerden devam etti. "biraz daha geç kalsaydım. belki de sen nefes almıyor olacaktın. neyse ki yetişebildim " durup bana döndü " ama biraz daha böyle mıy mıy yürürsen bizi yakalarlar " elini tavanda olan küçük kapıya koyduğunda orada bir kapı olduğunu yeni fark ediyordum. kapıyı hızla açtı yukarı tırmandı bakışlarımı yukarı çevirdiğimde bir çift kehribar ve karanlık gök yüzü karşımda duruyordu. şu an hiç sırası değildi ama bu uyumu saatlerce izleyebilirdim sanırım. bu düşünceden sıyrılmamı sağlayan aresin bana uzattığı eli tuttum ve yukarıya doğru kendimi çektim diz kapağım çimenlere değdiği an derin bir nefes çektim içime. adrenalinden ellerim titriyordu. ares hiç vakit kaybetmeden avucundaki elimi çekiştirdi, beraber koşmaya başladık bom boş bir arazide karanlıkta koşuyorduk sonra ileride bir araba olduğunu fark ettim. arabanın yanında durduk. ikimizde nefes nefeseydik. soluklarım kalbimin atışlarıyla yarışıyordu ares kapıyı açtı " geç. çabuk " direkt açtığı kapıdan içeri girdim ve koltuğa iyice yerleştim. ares kapımı kapatıp sürü koltuğuna oturdu. arabayı çalıştırdı. biraz süre geçti kafamı geriye doğru yasladım hala nefeslerimin hızı dinmiyor başım adeta çatlayacakmışcasına ağrıyordu. ellerimi şakaklarıma bastırıp yavaşça masaj yapmaya başladım. arabanın fazla hızlı gittiğini yeni fark ediyordum. hız göstergesine baktığımda 190 olduğunu gördüm, kapıldığım stresle beraber arabanın hızlı gitmesi beni korkutmuştu. oturduğum yerde dikleştim dudağımı dişlemeye , tırnaklarımı avuçlarıma batırıyordum ama yine de yaşadığım şeyin ağırlığından çıkamıyordum. gözlerimi yumdum. ares konuştu " kes şunu" yavaşça gözlerimi araladım "neyi " bana döndü çenesiyle dişlediğim dudaklarımı işaret etti . iyide bunu isteyerek yapmıyordum ki sadece şu an çok stresliydim ayrıca çok korkuyordum ya bizi yakalarlarsa beni öldürürlerdi areside bana yardım ettiği için cezalandırırlardı belki de öldürürlerdi. ama aklıma babam ölüm emrini çıkartmış dediği an geldi. babası kimdi? Alp aslan dedikleri kaba herif olabilir miydi ?. çocuğunu öldürmezdi sonuçta. aklımdaki karmaşadan sıyrılarak "bilinçli olarak yaptığım bir şey değil. nasıl kesiyim " diye bildim çatallaşmış sesimle. birden bire araba durdu öne doğru savruldum ares koluyla beni tuttu. kaşlarını çatıp kafasını iki yana salladı " kemerini tak küçük" dedi kalın erkeksi sesiyle. onunla fazla göz teması kurmak istemediğim için kafamı sallayıp kemere uzandım ve kemeri çekip diğer parçasına taktım. ona döndüğüm sırada bana biraz fazla yaklaşmış olacak ki. kehribarların kuyusunu görebilmiştim. yakından daha karanlık daha güzellerdi. "bilinçli yapıp yapmadığın umurumda değil. kaza yapmamı istemiyorsan yapma. " dedi. gözleri yine yanağımdaki bene gitti sonra gözlerime bakmadan önüne döndü. arabayı tekrardan çalıştırdı. bu sırada camdan hızla geçen şeritlere daldı gözlerim, "baban." dedim ve bunun iyi bir fikir olmadığına kanaat getirerek sorumdan vazgeçmiştim ki. " babam?" dedi sorarcasına. bu bana biraz da olsa cesaret vermişti " baban o alp aslan denilen adam mı" boynunu hafifçe sola eğdi sadece yola bakıyordu. derin bir nefes verdi dudağında sahte şeytani bir gülümseme belirdi. " evet" dedi sadece. sonra aklıma başka bir soru geldi. " baban sana kızmaz mı ? " bana ufak bir bakış attı sonra tekrardan yola odaklandı kehribarlar. "yani beni kurtardığın için" dedim fısıldarcasına. " muhtemelen kızacak " derin bir nefes aldım. "ya bizi yakalarlarsa o zaman ne olur ?" bir yandan yolu takip ederken bir yandan da bana bakmaya çalışıyordu. bana dört yaşında sürekli o ne bu ne diye soru soran bir kız çocuğuymuşum gibi bakıyordu. " bana kimse karışamaz. karışanlarda başına önceden ne geleceğini bilir. " tek kaşımı kaldırdım " nasıl bu kadar emin konuşabiliyorsun anlamıyorum" diye çıkıştım. birden bana kafasını çevirdi , gözlerinin içi parlıyordu kehribarlar alev alevdi , yanakları gerilmişti , dudakları sağa doğru ufak bir tebessüm etti. "ben sen neden bu kadar gevezesin diye soruyor muyum ?" ağzım şaşkınlıktan bir karış açık kalmıştı. pislik , katil ne olacak zaten. iki soru sorduk geveze olduk. dudağını büzüp gözlerini kıstı, daha sonra konuştu " ağzını kapat ağzını " o an tepemde olan sinir stres daha da tepeme çıktı kaşlarımı çattım. şeritleri seyretmeye devam ettim. bir süre sonra karanlığa hapsedilen bir melek kanatlarını bir perde gibi sardı bilincime üstümde soğumayan yorgunluk meleğin kanatlarından çekinerek çekildi bilincimden. ve ben bu yaşadığım ağrılı güne göz yumarken son duyduğum şey "seni kimseye vermem. korkma " oldu.arabayı dört bir yandan saran bu efsunlu koku beni sakinleştiriyordu.
EVEET. CANLAR BİR KAÇ GÜNDÜR YENİ BÖLÜM GELMİYORDU VAKİT BULAMAMIŞTIM GEÇTE OLSA BU GÜN YENİ BİR BÖLÜM YÜKLEMEK İSTEDİM...
KİTAP HAKKINDA DÜŞÜNCELERİNİZİ BELİRTİRSENİZ SEVİNİRİM BEBEKLERİMMM. VE OY VERİRSENİZZZZ BENİ ÇOOOK MUTLU EDERSİNİZ. BU BÖLÜM HAKKINDAKİ YORUMLARINIZI HEYCAN İLE BEKLİYORUM. OKUL BAŞLIYACAK ZAMAN BULDUKÇA BURAYA GELİP GÜZEL DÜNYAMI YENİLEYECEĞEİMM...
HEPİNİZİ ÇOK SEVİYORUM BENİM İÇİN ÇOK DEĞERLİSİNİZZZZZ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
Actionsadece koşuyordum... nefesim kesilir gibi oldu dinlenmem lazımdı. bir ara sokağa daldım yol ayrımında sola doğru koştum arkadaki adım sesleri çoğalmaya başlamıştı. daha da hızlandım ve karşılaştığım şeyle birden durdum. çıkmaz sokağa girmiştim. öyle...