kehribar gözlerden gözlerimi çektim ve kapıya doğru kafamı çevirdim. gözlüklü sarışın çocuk elinde dosyalarla beraber sağ tarafımdaki sandalyeyi çekip oturdu. elindeki dosyayı masaya koyup konuşmaya başladı " evet. Aşkın Çelik, 19 yaşında, İSTANBUL koşul üniversitesi, Ağ ve siber güvenlik uzmanlığı 1. sınıf, doğrusu şaşırdım aşkın." dedi. kağıtlara bakmayı bırakıp kafasını kaldırdı, gözlüğünü düzeltip devam etti konuşmasına " bir 1. sınıf öğrencisine göre çok daha bilgili olmalısın ki faruk çeliğin bilgisayar şifresini kırdın. öğle değil mi?" dedi. bu adam niye sürekli tespit edercesine konuşuyordu ve neden bu kadar hızlı konuşuyordu onu anlayabilmek için ayriyetten çaba harcamıştım şu kısacık sürede. " ben bile şifreyi çözememişken sen nasıl iki dakikada şifreyi çözüp veri tabanına sızdın " dedi. sadece suratına bakmaya devam ettim. benden istediği şey diğerleri gibi nasıl çözdüğümü anlamaya çalışmıyordu. nasıl çözdüğümü biliyordu sadece kendi geliştirdiğim uygulamayı istiyordu bunu kahve rengi gözlerinde görebiliyordum ama tam 15 yaşımdan beridir üstünde çalıştığım ve hala geliştirmekle uğraştığım uygulamamı ona vereceğimi sanıyorsa çok yanılıyordu. kaşlarımı çattım ve konuştum " benden uygulamayı mı istiyorsun ?" diye sordum cevabını bildiğim halde. sadece gözlerini kıstı ve başını evet anlamında salladı. " sırf burada tutsağım diye sana yıllardır üzerinde çalıştığım uygulamayı size vereceğimi düşünüyorsan sandığım kadar da zeki değilmişsin " Arese döndüm " atayı görmek istiyorum. ben anlaşmaya uydum sıra sende " dedim kuşkulu bir sesle tek kaşımı kaldırarak ares " ben bir şey dediysem arkasında dururum gece kraliçesi " dedi. yine mi? neydi bu adamın geceden alıp veremediği , ayrıca ben elindeki bir tutsaktım , terlemiştim toz içindeydim . ne kraliçe ama . ares ayağı kalktı ve kolumdan tutup beni de çekiştirmeye başladı. kapıya doğru ilerledik, kapıyı açtı. sonunda o Eylül denen kızın bakışlarından kurtulmuştum asansöre doğru ilerledik, ares asansörün tuşuna bastı asansör bizim olduğumuz kata gelene kadar etrafı inceledim, takım elbiseli adamlar , elbiseli kadınlar ve bazı deri ceketli guruplar gelip geçiyordu kimisi elindeki dosya ile ilgileniyor kimisi telefonla konuşuyor kimisi de aceleyle koşturuyordu. asansör kapısı açıldı ve biz içeriye girdik siyah demir bir kapıya gelene kadar ne o konuşmuştu nede ben. duvardaki tuşlara basarak şifreyi girdi kapı yavaş bir şekilde açıldığında karşımda çıplak , gazlı bezle yaraları sarılmış atayı gördüm ayaktaydı bir sağa bir sola yürüyordu beni görünce durdu. hızlı adımlarla benim yanıma yürüdü " Aşkın iyi misin ? " dedi . kafamı ellerinin arasına alarak " sana bir şey yapmadılar dimi " dedi ve biraz geri çekilip baştan aşağı beni taradı gözleriyle iyi olduğumu anladığındaysa arese döndü ve öldürmek istermişcesine baktı ona aresin keskin kehribarları da atadaydı. "ben iyim asıl sen . sen iyi misin?" dedim. ata aresteki bakışlarını bana çevirdi ve kafasını salladı. öldüğünü zannetmiştim ama yaşıyordu buradaydı benimleydi yanımdaydı . kollarımı boynuna sardım sıkı sıkı birden. yıkılmış param parça olmuş hayatımın bir parçası kollarımın arasındaydı. ata da kollarını bana sardı. manevi abimdi o benim. geri çekildim "babam, sen , Tarık amca . neye bulaştınız ata " "niye bulaştınız" ata gözlerini yumdu yavaşça yutkundu ve " bak aşkın biz . " "biz bir birlikteniz. belli amaçlarımız var . bir ordu askerimiz var . bir dünya da yasal olmayan dosyalarla ilgilenen çalışanlar ben de onların içindeyim. ve birde hackerlerimiz var faruk amca ve babam da bu bilgisayar işleriyle ilgileniyor . bunu bil yeter tamam mı ne ben ne de baban kötü insanlar değiliz " sözleri kalbime cam gibi batıyordu ruhum yerinde duramıyor acıdan sancıyordu içim kanıyordu yıllarca benden saklamışlardı öyle mi yıllarca hem de kendimi bir aptal gibi hissetim ama kızabilecek suratına bağırabilecek ne bir babam nede bir durumum vardı. kalp kırıkları içe atıldıkça insanı boğardı belki ama en kötüsü de karşı tarafın senin kalp kırıklığını umursamamasıydı. şurada kalbimden vurulmuş bir şekilde yatıyor olsaydım bir çok kişi . babam yada ata canımın yandığının yada boğulduğumu bilebilirler görebilirlerdi ama görünmeyen şeyler umursanmazdı. en çok o görünmeyen şeyler acıtırdı bizi. ruha alınan bir darbe ,bedene alınan darbeden daha fazla acıtırdı canı sadece suratına baktım ruhun aynasıydı ya gözler belki görür ruhumun sancıdığını diye baktım suratına baktım baktım ve baktım. " tamam " çıktı sadece dudaklarımdan içimdeki fırtınadan bir sızıydı sesim . ares omzuma dokundu. " hadi gidiyoruz süren doldu küçük hanım" dedi. ona döndüm kehribarlarına baktım. gözlerime baktı sancıyan ruhuma baktı. kaşları çatıldı kafamı sallamakla yetindim ataya arkamı döndüm ve çıktım o hücreden. ares çelik kapıyı kilitleyip elimi tuttu. asansöre doğru ilerledik telefonuyla ilgileniyordu birden bana döndü " beni izlemek hoşuna gidiyor herhalde " dedi. yanaklarım kızardı , damarlarımdaki kan damarlarımla savaşıyordu fışkırmak için. çok utanmıştım ilk defa bir erkek bana böyle davranıyordu. bir erkeği keserken hiç yakalanmamıştım ve bir erkek bana böyle bir soru yöneltmemişti. " hayır sadece. gözüm daldı" dedim. ona döndüm " hem senin gibi bir katili izlemek son istediğim şey olurdu" kafasını hızla bana çevirdi " bir katille böyle konuşmamalısın " bana doğru eğildi ve kulağıma doğru fısıldadı " tabi bir katil tarafından asansörde boğazlanarak ölmekte istemediğin son şeylerin arasındaysa " dedi. bir an titrediğimi hissettim hafifçe geri çekildi ve kehribarları kahve tonlarına çalarken yüzüme dökülen kaküllerimi kulağımın arkasına doğru çekti. tam o an asansör açıldı. BASILDIK. ikimizde açılan asansör kapısına döndük, bir kaç tanımadığım takım elbiseli insanlar ve utku. biz asansörden iner inmez utku sırıtmaya başladı. ellerini beline koydu ve konuştu " kocamı çalmışsın nezide yazıklar olsun bende iyi anlaşırız diye düşünmüştüm " dedi. ben gözlerimi kocaman açıp suratına bön bön bakınca hoşuna gitmiş olacak ki devam ettirdi oyununu parmağıyla beni işaret etti. "bu kadın benim kocamı çaldı" diye çığlık attı bir kaç kişi dönüp bize baktı. resepsiyon gibi bir yerde duran bir gurup kız bize döndü. ben hala şaşkınlık içerisindeyken ares utkunun kafasına bir tane patlattı. "utku sikicem belanı amcık herif ne anırıyosun " dedi. utku kafasını ovalarken " amcık herif ben miyim. kızı gözetim altında tutalım ayağına götüren sen amcık herif olan ben " ares sesli bir nefes verdi sabır dilenircesine " utku. saçmalıklarını da alıp gitmezsen birazdan kötü şeyler olacak. bu sefer de sol bacağını vururum yürüyemezsin bak " diye bağırdı kehribarlardan ateş püskürüyordu. vurmak mı ? ben ne dediğini idrak etmeye çalışırken utku teslim olurcasına ellerini kaldırdı ve söylene söylene asansöre doğru ilerledi. ben kocaman gözlerle olanlara bakarken ares bana döndü daha sonra ellerini cebine soktu ve kaşlarıyla yürü işareti yaptı gözlerimi ondan kaçırıp yürümeye başladım yanımda yürüyordu dönüp aşağıdan ona çaktırmadan baktığımda ise afalladım. çünkü dolgun dudakları sağ tarafa doğru ufak bir kıvrılma gördüm. ne yani şaşırmam onu güldürmüş müydü yada aklından bir şey geçiyordu ve ona gülüyordu. ama böyle bir adamın dudağını ufakta olsa kıvırması. arafın ortasında kalmış gibi hissettiriyordu. hoştu. yani gülümsemesi ama o bir katildi cennetti mimikleri belki ama cehennemdi de kendisi.
EVEEEET. BU BÖLÜMÜMÜZ BU KADARDI SİZLERİN OKUMALARI BENİM İÇİN ÇOOOK GÜZEL BİR ŞEY. YORUMLARINIZI BELİRTİRSENİZ SEVİNİRİM ÇÜNKÜ BEĞENİP BEĞENMEDİĞİNİZİ BİLMİYORUM AMA BEN BU YAZILARI YAZARKEN GERÇEKTEN İÇİMİ DÖKÜYORUM BENİ SAKİNLEŞTİRİYOR. BİRİLERİNİN OKUMASI BÖLÜM BEKLEMESİ VS. BENİM İÇİN BÜYÜK VE ÖZEL. AMA BEĞENİP BEĞENMEDİĞİNİZİ BİLEMEMEK BENİM İÇİN BİR CEHEENEM GERÇEKTEN LÜTFEN YORUM BIRAKIM VE YARIN DEVAMI GELİCEK. SAAT BELİRTEMİYORUM ÇÜNKÜ İÇİMDEN NE ZAMAN GEÇERSE O ZAMAN YAZIYORUM. VE TEŞEKKÜR EDİYORUM HERKESE .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
Actionsadece koşuyordum... nefesim kesilir gibi oldu dinlenmem lazımdı. bir ara sokağa daldım yol ayrımında sola doğru koştum arkadaki adım sesleri çoğalmaya başlamıştı. daha da hızlandım ve karşılaştığım şeyle birden durdum. çıkmaz sokağa girmiştim. öyle...