13.ADSIZ GÖREV

97 4 0
                                    

televizyon ekranında kır saçlı esmer bir adam vardı. en fazla elli altı yaşında gösteriyordu. kimdi ki bu ben ekrana dalmış bunları düşünürken "aşkın gelsene. durma orda gel otur" diyerek utkunun ayaklarını itip biraz kenara kayıp bana yer açtı alkım. " yok. şey" yutkundum " susadım da. mutfağı soracaktım. alkım " yaa kusura bakma aklıma hiç gelmedi. mutfak koridorun solunda. yemekte var açsan yiyebilirsin. " dedi sevecen bir şekilde. daha sonra içi rahat etmemiş gibi baktı bana ve oturduğu yerden kalkıp " ben sana gösteriyim " dedi tam ilerliyorduk ki aresin sesi onu durdurdu. " ben gösteririm.  sen planın taslağını ayarla alkım." dedi. yanımdan geçerek ilerlemeye başladığında onu takip ettim. mutfağa geldiğimizde tezgahtan bir bardak alıp masadaki sürahiden bardağa su doldurup bana uzattığında önce ona baktım kehribarları kızıla çalıyordu. gözleri güzeldi. gerçekten güzeldiler. gözlerinin içinden onun ruhunu okuyamıyordum bakışlarımın gözlerinde çok oyalandığını hissettiğimde bakışlarımı uzattığı bardağa indirdim bardağı alıp suyu içtiğimde kurumuş boğazım ıslanmıştı. boş mideyle su içtiğim için biraz midem bulanmıştı ama belli etmemeye çalıştım. " otur " diyerek kaşlarıyla sandalyeyi işaret etti. onun gözlerinin içine baktım ve " niye " diye sordum. " bir şeyler yemen lazım böyle ya zayıflıktan hastalanırsın yada ölürsün. " ona bıkkın bir biçimde baktığımdaysa. tek kaşını kaldırıp " otur. hadi " diyerek zorladığında onunla inatlaşmak isteyen yanımı susturup sandalyeyi çektim ve oturdum. aslında açtım evet ama strese girdiği zaman hiç bir şey yiyemeyenlerdendim. kusmama umuduyla aresin bana  ne ara hazırladığını bilmediğim tabaktaki patates püresine çatalımı batırıp ilk lokmamı aldım. areste yanımdaki sandalyeyi çekip sandalyede yayıldı. tabaktaki yiyeceklerin bir kısmını bitirdikten sonra tabağı alıp tezgaha koydum tam tekrar odaya çıkmak için mutfaktan çıkmıştım ki aresin sesi beni durdurdu. " odaya mı gideceksin." ona döndüp kafamı salladım.  kafasını masaya çevirip salladı. tam çıkacağım sırada. " içeride bizimle otursan hem kafan dağılır hem de seninle konuşmamız gereken bir konu var." kehribarlarında tereddüt vardı. " tamam " diyerek alkımların yanına doğru ilerledim arkamdan da ares geliyordu. alkım beni gördüğü an  " yanıma gelsene " diyerek yanında yer açtı. yanına oturup ekrana baktım. birinin kişisel bilgileri yazıyordu. tıpkı babamın bilgisayarındaki gibi. o an kalbim sızladı. babam da katildi belki de değilse de katiller için çalışıyordu. yanımda oturan katillerin düşman birliğiyle bu gerçek kalbimi kanattı. gözlerimin dolmasını engelleyemediğimde kendime kızdım ve kaşlarımı çattım. güçsüzdüm yorgundum üzgündüm çaresizdim. yıkılan bir hayattan kalabilecek tek parçalar bunlardı işte. "bu Agah ulu. elli sekiz yaşında. iki oğlu var bir de kızı. kızı on altı yaşındayken bir uyuşturucu baronuna sattı. şu an oğullarıyla  genelev işletiyorlar bazı ülkelerle de irtibat halindeler genel olarak kadın ticaretinden ilerliyorlar. ha son olarak karısı uyuşturucu bağımlısı yaklaşık iki sene öncede ruh hastanesine yatırılmış." aresin ağzından çıkan  her kelime kalbime işliyordu. bu adam nasıl bir mahlukattı dışardan beyefendi gibi görünüyordu ama içi tam bir piç kurusuydu. tamam ama bunu benim yanımda niye konuşuyorlardı ki ve ares neden bunları anlatırken sadece bana odaklanmıştı " bak aşkın biz görev dağılımını yaptık." durdu eğilip dirseklerini dizlerine yaslayıp ellerini kavuşturdu " senin de bizle gelmeni istiyorum. seni burada tek başına bırakamam birliğin adamları ben yokken yerimizi tespit edebilir. ve ben yokken sana zarar verebilirler evet söylediğim şeyler seni çok korkutmuş olabilir biliyorum alışıkta değilsin zaten normal bir insanda kolay kolay alışamaz bu dediklerime ama en azından bizimle gelirsen seni koruyabilirim ben olmasam başka biri korur. ama burada kalırsan hepimizin aklı sende kalır. " kehribarları yoğun bir hal aldı. onunla ekibiyle beraber gelmemi istiyordu. ilk defa gözlerinde büyük bir istek  gördüm. dediklerini düşündüm aslında haklıydı evet orası nasıl bir ortam bilmiyorum tek bildiğim çok tehlikeli olduğu ama orada beni kaçırmak isteyen çatlak birlik adamları yada birlik yöneticisi yoktu. burada evde kalırsam bu gün yaşadığımız silahlı saldırıyı bile idrak edememişken tekrar böyle bir şey olsa kaça bilir miydim bilmiyordum. bu yüzden dudaklarımdan ufak bir " tamam. sizinle geleceğim çıktı." utku oturdu yerden kalkıp " huhuuuğğ" diyerek kafasındaki güneş gözlüğün kafasını sallayarak gözüne indirdi. ve nereden açtığını bilmediğim mezdeke ile kalçasını kıvırtmaya başladı. herkes onun bu hareketlerine alışmış olacak ki normal karşıladılar alkım yanımda kıpırdanarak kahkaha atmaya başladı bir yandan da utkuyu desteklercesine el çırpıyordu. caner kafasını iflah olmaz bunlar dercesine kafasını sallayıp " akılsız olmak çok zor " diyerek bilgisayara geri döndü. bora alkıma bakarak hafifçe gülüp kafasını iki yana salladı. eylüle baktığımdaysa çok şaşırmıştım çünkü bana bakıp gülümsedi. şeytanice değildi bu gülümseme arkadaşçaydı. onun bana gülümsemesi içimdeki bir şeyleri sızlattı. ona benziyordu geçmişteki en yakınıma. bir an nefesim kesilecekmiş gibi hissetsem de ona ruhumun en derinlerinden tatlı bir gülümsemeyle karşılık verdim. arese döndüğümdeyse gülümsememe baktığını fark ettim. kaşlarını hafif çatmıştı kehribarları parlıyordu. gözleri gözlerime değdiği an bakışlarını utkuya çevirip " utku. kapat şunu otur şuraya " diyerek hırladı yine utkuya. utku onun bu azarlamalarına alışmış olacak ki umursamadı ve koltuğa çıkıp arese doğru twerk atmaya başladı. ares sesli bir nefes verip elini pantolonun cebine atıp bir sigara çıkartıp yaktı. bora "utku tamam yeter. " diyerek bağırdı. " ayrıca aşkının oynaması gereken rolü öğrendiğinde evde kalıp ölmeyi yeğleyeceğine eminim " boranın bu sözüyle kaşlarımı çatıp arese döndüm. utku " ayy doğru " diyerek mezdekeyi kapatıp koltuktan indi. ares ona baktığımı görünce sigaradan bir nefes daha çekip " yarın bir müzayede var. ve sende benim en gözde kızım olarak orada olacaksın. " duyduğum şeyi ilk başta idrak edemedim. tek kaşımı kaldırdım. " kızım derken ? "  "ha pardon en gözde kızın derken "  ares sabır dilenircesine gözlerini tavana  çevirdi ve tekrar bana baktı. " yani en iyi kadınım olarak orada olacaksın ben de kendine yeni bir fahişe arayan hastalıklı zengin bir adam olacağım " boş boş suratına baktım ortamda bir sessizlik oldu.  " başkası olsun ben neden oluyorum " diyerek kollarımı birbirine doladım. bora " ben demiştim kabul etmez diye "  ares " alkım oradaki görevlilerden biri olacak bu olaya hakim ve üç ay önce onların arasına sızdı o nedenle o olamaz eylülde seninle aynı rolü paylaşacak borayla " dedi sakin bir sesle. bakışlarım eylüle gitti. bana baktı tereddütlerimi görebiliyordu bunu anlayabiliyordum. " merak etme sadece bir rol aranızda hiç bir şey geçmeyecek sadece yanında duracaksın  o kadar diğer erkekler için endişelenme. bir erkek öyle bir yere bir kadınla gidiyorsa o onun gözdesi demektir sana yaklaşmazlar en fazla arese para teklif ederler senin için. " diyerek içimdeki soruları gün yüzünde cevapladı eylül. derin bir nefes alıp arese döndüm " tamam o zaman olur " dedim ares kafasını salladı. eylül koltuktan kalktı " ben gidiyim de yarın kim ne giyecek onu ayarlıyayım. diyerek koridorda kayboldu. aklıma gelen soru dudaklarımın arasından çıkı verdi. " bu adamım mı öldüreceksiniz" bunu sorduğuma inanamıyorum bunu normal bir şeymiş gibi sorduğuma inanmak istemiyordum. areste şaşırmış olacak ki şaşkın gözlerle beraber kafasını salladı. caner bilgisayarı televizyona bağlayan kabloyu çıkartıp  "bende gidiyim ekip yarın için herkesin mikrofonlarını falan ayarlıyayım " diyerek ares bora ve mutluyla erkeklere özgü tokalaştıktan sonra bana kafa selamı verip dış kapıya doğru ilerledi. kapı kapanma sesinden sonra bora " alkım sen bir benle gelsene dışarı. " dedi. alkım kafasını sallayıp ayağı kalktı. bir süre sonra dış kapı kapandı. arese bakmamak için utkuya döndüğümde sırıtarak bana bakıyordu. kafamı iki yana salladım ne oldu dercesine " seni sevdim aşkım " dedi. ayağa kalktı ve " bende odama gidiyim de walking deadın beşinci sezonunu bitireyim. " gözlerin kısarak bir bana bir arese bakıp diliyle damağına vurarak ses çıkardı "tıtıtıtıt. boş insanlar oturun burada " diyerek gitti.   kendimi tutamadım " tövbe. bu çocuk harbi kırmış kafayı. " dedim utkunun arkasından bakarak.  ares güldü. ne bir dakika ares güldü. ares gülmüş müyüdü.  yanlış duyduğumu düşünerek kafamı hızla ona çevirdim. hayır gerçekten gülüyordu. şeytan gibi değil alaycı sinirli yada sinsi gibi değil gerçek bir gülümseme gibi gülüyordu. serserice gülüyordu. tanrım sana geliyorum. gözleri kısılmış dolgun dudakları ve simetrik dişleriyle. tam cennetten düşmüş bir ölüm meleğiydi bu. daha fazla ona bakmak istemediğim için. kalktım ve arkama dönmeden merdivenleri çıktım. uyuduğum odaya girip yatağa yattım. aklımdaki o görüntüyü silmeye çalışırken uyku beni kendine çekti. tıpkı bir ölüm meleğinin gülümsemesi gibi.

TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin