Birliğe katılacak birey eğtimlerden aldığı puan sonucu ya kabul görecek yada hayatına son verilecek.
Birlikle ilgili bilgi yada birliğin varlığıyla alakalı bir deşifre sonucu Ajan, süikastcı yada şirket çalışanı birey hangi konumda olursa olsun idam cezası verilecektir.
Deşifre olan birey idam cezasına çarptırılacaktır. ( ölmeyi. Ölümle tehdit edilirken asıl kimliğinizi ve kaynaklarınızı bile isteye deşifre etmeyeceğinize dair imzanızı arz ederiz.
Saygılar MAFT birlik yönetim başkanı Alparslan AKAY
Yönetim lideri Ares AKAYHiç düşünmeden elimdeki dolma kalemle kağıdı buluşturup baş harfimden oluşan bir çizik attım. Banyoda giyinip çıktığımda aresin çalışma odasında olduğunu fark ettim. Daha sonra Alparslan beyin verdiği dosyayı incelemeye karar vermiştim. Elimdeki dosyayı aresin yatağının yanındaki komidine koyup yatağa yattım. Başımı yastığa koyduğum an cenin pozüsyonu alarak düşünmeye başladım kalbimdeki bu buz kesmişliği düşündüm ilk önce. Babam gitmişti hayatımda beni sevdiğine inandığım tek insan da gitmişti işte ne acı ama. Üşüyordum ama oda sıcaktı. Vücudum titriyordu hiç sevilmemiş ruhum sızlıyordu. Aklımda bir kelime vardı sadece Annem. Annem o kendi varlığını bile çok görmüştü. Kollarımı kendime doladım annemin birkez bile kollarını sarmadığı benliğime sardım. İçim üşüyordu kalbim buz kesmişti ve vücudum titriyordu. Bu durum aklımda bir anıyı kanattı. Küçükken babamdan gizli harçlığımı biriktirir bütün parayla da dondurma alır hepsini peşpeşe yerdim, banyo günlerinde soğuk suyla yıkanır kendimi hasta etmeye çalışırdım belki annem hasta olduğumu duyar ve benimle ilgilenmeye gelir diye...
Hasta olurdum. Ama hiç gelmezdi o. Büyüdükçe anladım onsuzluğu ben büyüdükçe merakımda sevgimde kayboldu yerine koca bir boşluk ve içini tamamen dolduracak nefretimle kalmıştım. Birdenbire yüreğime kimsesizliğin yükü bindi. Kalbimi sıkıştırdı ve bir an nefesim kesildi çünkü arkamdan bir kol beni sarıp kendine doğru çekti beni gövdesine yapıştırdı hiç ayrılmamı istemiyormuşçasına kulağımda nefesi. Burnumda dayanılmaz kokusuyla sonunda konuştu" titriyorsun Aşkın" sıcak kollar bedenimin titremesini bir süre durdurmuştu. Ama beni korkutan başka bir şey olmuştu. Kalbimdeki kimsesizliğin armağanı karabasan da durmuştu bırakmıştı kalbimdeki yarayı boğmayı. Korktum. Rahatladığım için kendimden, olabileceklerden ve hissedebileceğim duygulardan kaşlarımı çattım. Bu kollar beni bir zamanlar boğmak için vardılar şimdiyse sarıyordu beni ve kimsesizliğimi celladım bile bunu yapabiliyorken sen neden kendi canından bir şey sarmadın ki anne gözlerim doldu. Arese doğru döndüğümdeyse aresin yüzü bembeyaz kesildi önce kollarını çekti benden ardından ayağa kalkıp beni süzdü. "sen. İyi değilsin." diyerek beni kucakladı. Ona tutunurken " nereye götürüyorsun beni. Biri görebilir yanlış anlaşılabilir. MAFT da ilk günden dedikodu malzemesi olmak istemem bırak beni." dedim. Kucağında debelenirken. Durup bana baktı tek kaşını kaldırıp" MAFT ha. Adınıda öğrenmişiz. "dedi. Dalga geçercesine bana bakmayı bırakıp kucağındaki benle beraber rahatlıkla ilerledi ve kapıyı açtı." debelenmeyi kes. Ayrıca zaten senin birliğe dahil olman bile bir dedikodu malzemesi. Benim kucağımda olman sadece hemcinsin düşmanlarını arttıracak o kadar." debelenmeyi bırakıp gözlerimi bıkkınlık ve yorgunlukla ona diktim. bana değil karşısına bakıyordu. kollarının sıcaklığı içimdeki kimsesizliğe sarıldı. kasılan kaslarım gevşemeye başladı ama başıma saplanan ağrı uyumama engel oluyordu. çevremdeki ışıklar gözlerimi rahatsız ettiği için sıkıca göz kapaklarımı kapattım o sırada tanıdık bir ses " ne oldu" dedi. hafif merak ve endişeyle. alkım. ares " ateşi var alkım. siz geçin teşkilata bende geleceğim daha sonra. " dedi. alkımın kısık bir sesle "tamam. geçmiş olsun aşkın." dediğini işittim ve kafamı hafifçe salladım. ares yürümeye tekrar başladı. asansöre bindik bir kaç kat çıkmıştık ama sayamamıştım. yutkunduğumda boğazımın ağrıdığını hissetmiştim. " nesi var " dedi. yaşlı ama güçlü bir erkek sesi. ares " ateşi var birde çok fazla kasılıyor. " dedi. doktor olduğunu anladığım adam " sedyeye yatırda bir bakayım. " dedi. saniyeler içinde beyaz bir örtüyle kaplı sedyenin üstündeydim uzun siyah saçlarım aşağı doğru sarkıyordu titreyen ellerimi birleştirip karnıma koydum her nefes aldığımda kalkıp iniyordu. doktor gözlerime feler tuttu ve biraz inceledi ardından. " Anastasya " diye seslendi. kapıdan tahminimce 1.70 boylarında sarışın bir kadın girdi içeri. "buyurun tefik bey " diye karşılık verdi adama kıyasla kısık bir sesle. tefik bey "21 G iğne ucu ile iki tüp iğne alınacak aşkın hanımdan ne olur ne olmaz diye birde bir serum takalım kendine gelsin " diyerek lafını bitirdi. Anastasya kafasını tamam dercesine salladı ardından odayı terk etti. tefik bey arese bakarak konuşmaya başladı. " ateşi 37.50 biraz yüksek kas kasılmaları ise psikolojik olmalı kontrollerime dayanarak söylüyorum." bana dönüp devam etti. " şimdi anastasya kaslarının gevşemesi için sakinleştirici bir serum takacak. arese ilaçlarını bir kağıda yazıp vereceğim. şimdi dinlen çok fazla yorulmuşsun duyduğuma göre." dedi ve kapıdan dışarı çıkıp kapıyı kapattı. bir kaç saniye sonra anastasya koluma serum takıp odadan ayrıldı. ares bana bir bakış atıp " kenara kay" dedi. ne dediğini anlamadığımı belirtmek istercesine kaşlarımı çattım. sesli bir nefes verip " serum bitene kadar senin başında dikileceğimi düşünüyorsan yanılıyorsun. " diyerek devam etti "şimdi kenara kay" diye tekrarladı. dediklerine sinirlenmiştim beni beklemek zorunda değildi sonuçta istediği yere gidebilirdi. sinirimi sesime yansıtarak " sana yanımda dur diye yalvarmıyorum. yanımda dikilmek zorunda değilsin." diyerek çıkıştım. ilk önce kaşlarını kaldırdı ardından bana şeytani bir bakış atıp yanıma yaklaştı eliyle beni duvara itip yanıma sedyeye uzandı. tam ağzımı açıp azarlayacakken " sus. benekli " dedi. yorgunluğu sesinden hissedilebiliyordu. bir dakika. yine yeni bir lakapla seslenmişti bana. kaşlarımı çatarak huysuz bir sesle " benekli ne ya . kedi miyim ben bir küçük dersin bir gecenin bir şeysi bir şeysi dersin. benim bir adım var adım Aşkın" dedim nefes almadan konuşarak. bana doğru dönüp içimi yakan bir bakışla baktı. yavaça elini sol elmacık kemiğimin biraz üstünde olan benime dokundu." benlerin olduğu için benekli dedim. ayrıca o gece kraliçesi gece şeysi değil." sesi çok kısık ve huzur vericiydi eli soğuk yanağımı ısıtıyor vücudundaki ısı bana doğru yayılıyordu buda bir an için ürpermeme sebep olurken konuşmaya devam etti. " gece kraliçesi ne biliyor musun?" kafamı hayır anlamında sallayıp "hayır " dedim adeta mırlayarak. yanağımdaki eli yüzümü gölgeleyen kakül tutamıma tutundu ve kaküllerimi de diğer saçlarımın arasına doğru itti yavaşça. yutkundu yutkunduğu an adem elması havalandı. kalbim sıkışmıştı nedensizce " gece kraliçesi çiçeği. sadece geceleri açarlar ve dört saat yaşarlar " diyerek açıkladı uykulu boğuk bir sesle. gözlerine daha fazla bakarsam o kehribarların ateşinde kül olacağımı bildiğim için bakmayı reddederek gözlerimi yavaşça kapattım ve konuştum "peki beni neden bu çiçeğe benzetiyorsun" cevap vermedi. bende üstelemedim. sessizliğin içinde kayboldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
Acciónsadece koşuyordum... nefesim kesilir gibi oldu dinlenmem lazımdı. bir ara sokağa daldım yol ayrımında sola doğru koştum arkadaki adım sesleri çoğalmaya başlamıştı. daha da hızlandım ve karşılaştığım şeyle birden durdum. çıkmaz sokağa girmiştim. öyle...