Bir anda onu yanımda hissettim. kafamı çevirdiğimde Ares ve Esin bizden biraz uzak bir noktada dans ediyorlardı. Girayla konuşmaya dalmışken kalkmış olmalılardı. Esin müziği bastıran kahkahalar atarken gözlerini devirdim. ne vardı bu kadar gülecek merak etmiştim. kafamı giraya çevirdim bana olan bakışının haddinden fazla yoğun olduğunu fark etmiş ve gerilmiştim. " çok güzelsin. yaşadıklarına rağmen saf ve temizsin" dedi. Duraksadı bir şey diyecekti ama emin olamıyordu. Bir nefes çekip "keşke buralara düşmeseydin aşkın. Kirleneceksin en çokta kalbin." duraksadım. Neyden bahsettiğini anlayabiliyordum birliğin kuralları katı ve acımasızcaydı ama bunu yapmalıydım. Gözlerine emin olduğumu ve geri adım atmıyacağımdan emin olması için hırsla baktım." beni hiç suçum yokken beni karanlığa atanları o karanlıkta boğmadan bırakmam, bırakamam." yüzüne hafif dolmaya başlamış gözlerle baktım "giray" dedim. Nefesim acıma yetmiyordu ne kalbimi ferahlatabilecek bir nefes verebiliyordum nede acımı indirip konuşabiliyordum. Sesim konuştukça kısılıyordu. "benim babamı öldürdüler. Beni anlıyorsun değil mi?" hafif ima kokan diksiyonum onu pekte etkilememişti. Sanki birinin ölümünden değilde başka bir konu konuşuyormuşuz gibi bir tepki verip "anlıyorum" dedi. Derin bir nefes aldı beyaz gömleğinin içinde hareket eden göğüsünden fark ediliyordu. Cinayetlerle, katillerle, bir salonun içindeydim ve kalkıştığım şey beni de onlardan biri yapabilirdi. Ama kalbim nasıl kirlenebilirdi ben sadece kendi adaletini kendim sağlayacak intikamımı alıp gidecektim. Girayla tekrar göz göze geldiğimde bu düşüncelerden sıyrılıp uzun süren sesizliğimize ortak oldum. Girayın bana olan bakışları garip bir yoğunluğa bürünüdüğü sırada tüğleri mi diken diken edip her ses dalgasını kulaklarıma çarpışıyla kalbimi tekleten o erkeksi tok ses konuştu. Ares "giray çift değişimi yapalım. Küçük çaylağımla konumam gereken konular var." o serseriye çalan sesiyle aitlik ekini bastırarak konuştu. Sinir beynime hücum etti. Bir nefret beynimde çalkalandı. Sesini duyduğumda verdiğim reaksiyondan daha yakıcı bir reaksiyon patladı aklımda. O sarışınla yiyiştiği elleriyle bana temas edebileceğini düşünmesi. Düşüncesi bile tüğleri mi teker teker kaldırırken giray konuştu " biz özel bir şey konuşuyoruz şuan daha sonra edersiniz" dedi ve bana dönüp imalı bir sesle "dans" dedi. Girayın mavilerinden gözlerimi çekip adresin ateş rengine en yakın kahvelerine teslim ettim gözlerimi. Kaşları çatılmış erkeksi çene yapısı kasılmıştı ki bir anda dudaklarına o şeytani gülüşünü yerleştirip " bende çok özel şeyler konuşacağım." dedi. Sinirli e oldukça imalı bir ses tonuyla. Bakışlarım giraya döndü. Mavileri okyanusun en derileri kadar karaya boyanmıştı bana döndü bir bakış attıp "şimdilik gidiyorum" dedi bana. Sanki geri geliceğinin garantisini veriyor gibi benden ayrılıp geri geri ilerledi. Gözlerimi arese çevirdiğimde bütün dikkatini bana bakmaya adamışcasına gözünü kırpmadan bana bakıyordu. Bir süre öylece durduk Esin arese hayretle bakıp ellerini yumruk yaptı. Arkasını dönmeden. Önce bana ölümcül bir bakış atıp salonun çıkışına doğru ilerledi. Ben esinin gidişini izlediğim sırada belime sarılan ellerle bakışlarımı arese çevirdim ve ince kaşlarımı çattım. " ne yaptığını sanıyorsun sen". Diyerek çıkıştım aresin kalın kaşları havaya kalktı dolgun dudakları hayret içinde açıldı ve " dans etmeye çalışıyorum" dedi. Sanki mantıksız bir soru sormuşum gibi karşılık verdiğinde daha da sinirlenmeye başladım. " ben zaten dans ediyordum." kaşlarımı kaldırıp "girayla" dedim. İğneliyici olduğunu bildiğim ses tonumla. Sakince dudaklarını yalayıp parmaklarını parmaklarıma geçirdi. "girayla bu kadar samimi olman hoşuma gitmiyor." dedi. Erkeksi sesiyle. Aptal herif kiminle samimi olacağımı da sana sormayacaktım herhalde değil mi?. Tabii bunu ona söylemek yerine "neden." diyerek bir soru yöneltiğimde, kehribarları Alev almıştı. Belimi daha sıkı kavradığın da kalbimin pompaladığı kanın sıcaklığını ve akışını kalbimin üstünde hissettim. Anında tenim ürperirken fısıldadı " çünkü sen benim çaylağımsın ve o seni istiyor. " ima ettiği şeyi ses tellerine vuran kelimelerden ve ateş saçan gözlerinden anladığım an yanaklarım Alev aldı. Yavşak herif herkesi kendi gibi sanıyordu herhalde. Evet girayın karşılaştığımız günden beridir bana karşı bir ilgisi vardı ama bu kesinlikle aresin kastettiği gibi bir ilgi değildi. Arese itiraz edercesine dudaklarımı araladım ve "evet sen benim eğitmenimsin ama bu özel hayatıma karışacağın anlamına gelmez." dedim ve mimiklerinin kasılışının her saniyesini gözümü kırpmadan izledim. Derin bir nefes verip devam ettim. " ayrıca girayın bana karşı senin kastettiğin gibi bir ilgisi olduğunu sanmıyorum. " Ares dalga geçercesine güldü. Gözlerini kısıp kafasını iki yana salladı. Her itiraz kokan hareketine rağmen devam ettim. " evet bir ilgisi var farkındayım ama daha çok yeni bir yüz yada yeni bir kişiliği merak etmek anlamında bir ilgisi olabilir. Yada yaşadığım şeyler ilgisini çekiyor olabilir." diyerek cümlemi tamamlandığımda Ares bana bıkkın gözlerle bakmaya devam ederken öve hıh diyerek güldü ve yüzünü yüzüme haddinden fazla yaklaştırarak." ben bir erkeğim ve bir erkeğin amacını gözüne baktığım an anlayabilirim. " dedi. Tam itiraz etmek için dudaklarımı kımıldatmıştım ki. Elini yanağıma yaslayıp baş parmağını dudağıma götürüp kaşlarını çatıp "şiiit" diyerek beni uyarıp devam etti. " ve. Ben girayın çocukluğundan beridir tanıyorum." söyliyeceği şeye sinir olurmuşçasına dudağını hırsla yalayıp burnundan sesli bir nefes verip kehribarlarını kahvelerime dikti öyle dikkatli öyle yoğun bakıyordu ki kehribarlarının kahvelerime karışabilme ihtimalini düşündüm. Bu beni sarsıcı buruk ama bir o kadar da bütün vücudumu ürperten bir histi. nefesim sıklaşırken " o seni istiyor. Sende onu istiyor olabilirsin. ama ben ne onun seni istemesini istiyorum nede senin onu." neredeyse dudakları dudaklarıma değecekti. İçim titriyordu. Alev alev yanan kehribarlarıyla konuştu kas yığını " anladın mı beni." kafamı aşağı yukarı sallayıp kabullendim. Aslında bu asla yapmayacağım bir şeydi ama şu an tek istediğim kahrolası dolgun dudaklarını, ağırlığını, gölgesini yada belimdeki ellerini benden uzak tutmasıydı. Şarkı bitmişti. Belimdeki uzun kalın parmaklarını sürterek çekti. Parmağının dokunduğu her yerde kıvılcımlar oluşuyordu. Kokusunu burnuma her çektiğimde kendimi kaybedicekmiş gibi hissediyordum. Hissettiğim tüm bu hislere sinirlenerek omzundaki elimi tıpkı onun gibi yavaşça indirdiğideyse kehribarları birden siyaha çaldı. Boynundaki belirgin adem elması kıpırdadı. Uzun boyundan dolayı boynumu ona doğru kaldırıp. Son bir defa bakıp arkamı dönerek girayın olduğu masaya doğru ilerlerken bir anda bir silah patladı kafamı çevirip silahın patladığı alana baktığımda kimse yoktu. Herkes koşuşturmaya başladı. Kimisi silahlarını çıkarırken salondaki çalgıcılar kaçışmaya başlamışlardı ortamda tamamen bir kaos havası vardı. Kolumu saran büyük bir el hissetmiştim. Tanıdık bir koku. Ares "gitmeliyiz aşkın." sesindeki savunmasızlık beni şaşırtmıştı ona doğru dönerek gözlerine baktım. Bana baktı ve heryer karardı alp arslan adamlarına talimat veriyordu, yeni çaylaklar kaçışıyordu. Eğitmenler ve tetikçiler ne olduğunu çözmeye çalışıyorlardı. Ve elektriklerde gitmişti. Ares kolumu küçük bir çocuğun oyuncağını koruduğu gibi sıkı sıkı tuttu kolumu. "hadi" diyerek koridora doğru ilerlerken beni de peşinden sürüklüyordu. Şokun etkisinden çıktığımda bu tür şeylere çalıştığımı fark ettim. Sonuçta öncekilere göre gayet iyidim. Böyle bir ortamda bunu düşündüğüm için kendimi garipserken koridora doğru geçmiştik bile "Ares nereye gidiyoruz" diye aceleyle çıkıştığımda " burası birlik binası değil mi?.korunaklı olması gerekmiyor mu elini kolunu sallayan buraya silah doğrultabiliyor muydu?" diyerek bir soru daha yönelttiğimde benim odamın kapısındaydık. " burası birliğin yan kolu yani çok da korunaklı olması gerekmiyor burası çaylaklar için bir tehsis ve muhtemelen yeni kan arayan bir çete, birlik kendine adam arıyor. " dediği sırada odamın kapısını bir kartla açıp içeri daldı ve giysi dolabını açıp en üstte daha önce fark etmediğim küçük valiz çantayı çıkartıp içine dolaptan kıyafet doldurmaya başladığı sırada onu bir köşeye geçmiş seyrediyordum kafasını bana çevirip tek kaşını kaldırıp " herhangi bir ihtiyacın varsa" elindeki valize işaret ederek " at içine". Dedi. Kafamı sallayıp o ana kadar aklıma gelmemiş olmamasına sinirlenerek tuvalete girip rafları karıştırdım. Pet kutusunu gördüğüm an alıp tuvaletten çıktım. Ares herşeyi tıkmış valizi yatağın üstüne koymuş beni bekliyordu. Silah sesleri daha da yakından geldiği için elinde gümüş bir silah ile dikilmişti ona doğru ilerleyip valizin içine pedi atıp fermuarı sonuna kadar çektiğim an Ares elini belime koyarak " hadi buranında elektriklerini kesilmeden gidelim yoksa biraz zor gideriz." koridorda ilerlerken " nereye gidiyoruz" diye fısıldadım. Ona dönerek silahı aşağıda tutuyordu. " alkımlar eski tip bir arabada bizi bekliyor. Eğer herhangi bir tehlikeye karşılaşırsak merdivenleri iniceksin en alt katta bir oda var o odaya gir ve camdan atla ve sokak lambasına doğru koş." bana baktı tek kaşını kaldırıp " anlaşıldı mı?" dedi. Otoriter bir sesle. Kafamı sallayarak" tamam" dedim. Bir an duraksadım bunu fark ederek sırtımdaki elini sertçe bastırıp " kızım hadisene" komutuyla ilerlemeye devam ederken " sen ne olacaksın" aklımdaki saniyelik endişeyi dile getirdiğimde merdivenlerden aşağı inmeye başlamıştık Ares bakışlarını bana çevirdiği an elektrikler gitti. " siktir" aynı anda ettiğimiz küfürü üstüne. " bende seninle geleceğim ama oldu ki gelemiyorum sen gidiceksin. Beni siktir et sen kendini kurtar" dedi sert bir sesle. " ne" dedim inanmaz bir sesle. " ya sana bir şey olursa" dediğime Ares bir kahkaha attı. Bu kahkaha içtendi iliklerime kadar hissettim. Beni merdivenin duvarı ve kendi arasına hapsetti. Saçımda hissettiğim eli saçlarımı okşamaya başladığında bir şeyler içimde Alev aldı. herşeyi ateşe verdi. " aşkım. Bana bir şey olmaz ama sana çok şey olabilir anlıyor musun." dediğinde kehribarları gözlerimi karanlığa rağmen bulmuş. Bana öyle bakıyordu ki. sanki ölüme mahkum bir ruhun tek kurtuluş yolu benmişim gibi. Bana öyle bakıyordu ki sanki bütün yıkılmışlıklarını bana gösterip göstermemek arasında kalmış gibi bir büyücünün tek mumunu erirken izleyişi gibi bakıyordu. Sanki gök yüzü ve yeryüzü birbirlerine karışmıştı bunun sebebi benmişim gibi. Ben ona nasıl bakıyordum bilmiyordum ama...
Dolgun dudaklarını dudaklarıma doğru yaklaştırdı. Sıcak nefesi dudaklarıma çarparken çiğerlerine her çektiği nefesi üstümde bi sis misali hissediyor dahası tecrübe ediyordum. Beni hapseden elini duvardan çekip çeneme yerleştirdi. Çenemi baş parmağıyla okşarken elinin duvardan çektiği soğukluk tenime nüfus ederken Aresin dudaklarını dudaklarımda hissettim dudaklarını araladağında diliyle dudaklarımı okşarken aynı zamanda dudaklarımı karalamak için izin istiyordu. O âna kadar ona karşılık vermemiştim ama itirazda etmemiştim. Kokusu dudakları diliyle yaptığı o delirtici okşayış kendimi, mantığımı kaybetmeme ve daha önce hiç hissetmediğim hislerin kapısını aralıyordu. Ve bu yanlıştı. Bunu bilmeme rağmen dudağımı aralayarak ona karşılık verdim çenemi tutan eli hareketimden aldığı cesaret ile tamamen yanağıma yerleşirken diğer elini de yanağıma koydu ve büyük bir hırsla beni öpmeye diliyle dilimi, damağımı ve dudaklarımı işgal etmişti. Tanımadık hislerin aralanan kapıdan sızmaya başladığı anlarda ona karşılık veriyordum ve bilmememe rağmen ona karşılık vermeye çalışıyor olmam onu öpüşmemiz ara vererek gülmesine sebep oldu saniyelik olsada göz göze geldiğimizde Ares tekrar dudaklarıma yapıştı. Ne kadar öyle kaldık bilmiyorum ama tanımadık ama bir o kadar da artık tanıdık hisler in Çılan kapısı bir an mantığım ile kapandı. Akşam gün boyu esinde olan dudakları şu an benim dudaklarım arasındaydı. Ama bu benim için bir sorun muydu? Arese karşı herhangi bir şey hissetmiyordum? Dimi. E bu neden benim için sorun olsun ki? Ama yine de az önce başka biriyle öpüşen adamı hatta gözlerim önünde kabul edemezdim dimi ama... Yaptığım hataya bir son vermek için aresi geri ittim. Ve soluk soluğa ona bakmaya başladım. Ares Alev almış kehribarlarını dikmiş suçlu bir erkek çocuğu gibi bakıyordu. Uzun bir sessizliğin ardından " özür dilerim" dedi. Ona az önceki olan şeyden dolayı afallamış, şaşırmış, suçlu ve bir çok karmaşık duyguyu barındıran kahvelerle baktığımda. Yüzümdeki duyguları okumaya çalıştığını ama aklı dağınık olduğu için bunu yapamadığını fark ettim. Tam ağzını açıp bir şey daha diyecekti ki aklıma yine esin geldi. " ben" dedim tedirgin bir sesle "senin kurbanlarından olmayacağım" diyerek valizin kulunu sıkarak inerken peşimden iniyordu birden kolumdan tutup bir oyuncak bebek gibi çekip duvara yapıştırdı beni tekrardan " ne kurbanından bahsediyorsun aşkın?. Benim tek bir kurbanlarım var oda birlik için tetikçi olduğum adamlar." dedi. Kafamı iki yana salladım hayal kırıklığı ile. Neden hayal kırıklığı yaşıyordum ki niye kalbim durmadan sızlıyordu. Ondan hoşlanmıyorum öyle değil mi." anlamıyorsun. " dedi. Sert bir şekilde çıkışarak" sabah esinle akşam aşkınla yarın kim? " diyerek devam ettim." ben yatağa attığın kızlardan olmak istemiyorum tamam mı? " dediğimde afallamış suratıyla bana öylece baka kaldı." aşkın esin " dedi ve durdur. Salak çocuk sevgilisini unutup benimle öpüşüyordu. Aptal." esinle kendini aynı kefeye neden koyuyorsun ki o sadece yatak arkadaşımdı. " derin bir nefes vererek." Dı " dedim kaşlarımı kaldırarak. " bu gün yiyşirken pekte Dı gibi durmuyordu ama" dedim."ayrıca bu beni ilgilendirmiyor" diyerek ilerleyecektim ki geçmeme izin vermedi iki bileğimi bir elinde birleştirip duvara sabitledi ve bana eğilerek " esin sadece bana partilerde eşlik ederdi ve bu günde öyle oldu. Anladın mı eğer bu önce olmuş olsaydı emin ol bu gün esinle gelmezdim ve asla girayla dans etmene izin vermezdim." dediğin de " neden" diye sorduğumdaysa derin bir nefes adı yüzü düşmüştü dudağını sinirle yalayıp bileklerimi bıraktı. "hadi gidelim" diyerek bana yol verdi önden ilerleyerek hızlıca merdivenleri indik. Odaya yaklaştığımızda kapı koluna dokunduğum an beni belimden tutup geri çekti ve bana eğilerek ölümcül bakışlarından birini attı. Ahh aklım hala beni öptüğü anda olduğu için mantıklı düşünemiyordum. O da benimle aynı şeyi düşünüyor olacak ki sert bakışları saniselik dudaklarıma kaydı ardından gözlerini kapatıp açtı ve önüne dönerek ilk kapıyı araladı ardından silahı yavaşça doğrultup içeriye doğru adımladı önce elimi tuttu ve yavaşça içeriye ilerledi heryer karanlıktı ama en azından sokak lambalarının ışığı cama yansıyordu ve böylece önümüzü görebiliyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
Actionsadece koşuyordum... nefesim kesilir gibi oldu dinlenmem lazımdı. bir ara sokağa daldım yol ayrımında sola doğru koştum arkadaki adım sesleri çoğalmaya başlamıştı. daha da hızlandım ve karşılaştığım şeyle birden durdum. çıkmaz sokağa girmiştim. öyle...