Sabah biraz daha erkene kurduğum alarmı kapatmak için yatağımdan kalktım esneyerek sarsak adımlarla ısrarla çalan alarma doğru ilerledim kapattıktan sonra camın önüne iyice yaklaşarak perdeyi araladım. Camın üzerine düşen yağmur damlaları ve içeriye girmek isteyen rüzgarın şiddetli bir şekilde esmesini izledim. Camı açarak ellerimi pencerenin pervazına koydum gözlerimi kapatarak rüzgarın ve hafif yağmur damlaların bana çarpmasına müsaade ettim. Saçlarımın arasına süzülen rüzgar masaj yapar gibi esiyordu. Çok geçmeden camı kapatarak perdeleri sonuna kadar çektim kıyafet dolabına doğru ilerleyerek okul formalarımı çıkartıp yatağıma kodum. Bugün günlerden cuma olduğu için biraz daha zorlu bir gün olacaktı aslında alıştığım için artık zor gelmiyordu sadece ufak bir hatanın karşılığının ucu bana dokunabilirdi her zaman ki gibi bugünü de dikkatli bir şekilde geçirecektim. Okul formalarımı da giyindiğimde başımı cama doğru çevirip bir bakış attım dolaptan siyah kapüşonlu kazağımı alarak formamın üzerine giydim. Çantama günlük dersleri yerleştirdiğim de beden dersinin de olduğunu hatırladım ve eşofmanlardan birini alıp çantama sıkıştırdım. Merdivenlerden indiğimde çantamı dış kapının köşesine koyarak salonun sonunda ki lavaboya doğru ilerledim. Işığı yakarak girdiğimde karşımda duran o kişiye baktım. Hafif dağılmış yanağına kadar uzanan siyah saçları, Gökyüzünü andıran mavi gözleri, çoğu zaman kuru ve çatlak olan dudakları bu sefer çatlak değildi. Yüzü ise Karşıdan karşıya geçemeyen bir çocuğun korkusunu ve çaresizliğini andırıyordu. Bakışlarımı aynadan çektiğimde elimi musluğa götürerek musluğu açtım avcuma dolup taşan suyu yüzüme vurarak birkaç kez yüzümü yıkadım. Başımı kaldırdığımda yüzümden süzülen su damlalarını havluyla kuruladım. Duvara asılı olan dolabı açtığımda içinden çıkardığım tarağı alarak suda ıslattım bir kaç gündür okula pasaklı bir şekilde gitmek zorunda kaldığımdan öğrenciler ve öğretmenler de rahatsız olabilirdi. Tarağı saçlarıma götürdüğümde yüzümü buruşturarak taramaya devam ettim sanırım biraz karışmıştı. Tarağı bırakıp diş fırçasını alarak diş macununun sonunu da ben sıkarak dişlerimi fırçaladım. Lavabodan çıkmak için arkamı döndüğümde aklıma gelen şeyle tekrar dolabı açarak nane aromalı spreyi alarak üzerime bir kaç tane sıktım ve lavabodan çıktım. Salona geldiğimde saatlerden bir tanesine baktım saat sekizi çeyrek geçiyordu o kadın masada duran bir kaç kahvaltılıklar olduğuna göre kahvaltısını yapmıştı şuan da koltuğuna oturmuş elinde ki bir gazeteyle bir şeyler okuyordu. Benim geldiğimi hissettiğinde gazeteyi kucağına hararetli bir şekilde indirdi. "Nereye gidiyorsun?" Telaşlı olduğu zamanlarda çık sık yaptığı bir durumdu düşünmeden konuşuyordu. "Okula gidiyorum ve biraz paraya ihtiyacım var kahvaltı yapmadım." Gözlüğünü işaret parmağıyla indirip bana baktı. "Kutudan alabilirsin Volta orada ki paralar sana ait biliyorsun." Benim için bir kutu vardı o para her ay belirli bir şekilde yenilenirdi ama sadece ihtiyacım kadar alabilirdim ve her hangi bir yerde para biriktirmem yasaktı. Kendimi bildiğimden beri hiç çalışmaz hep evde otururdu paranın nerden geldiğini asla bilmezdim sanki hiç bitmeyen bir kaynağı varmış gibiydi para konusunda hiç düşünmeden hareket edebiliyordu bu da yeterince zengin olduğumuz anlamına geliyordu. "Sadece haber vermek istedim ben çıkıyorum o zaman" Başıyla onayladığında tekrar ellerinin arasında tuttuğu gazeteyi yüzünün hizasına getirdi. Salonun köşesinde olan ahşap dolabın çekmecesini açarak kutuyu çıkardım kutuda bozuk ve kağıt paralar vardı bugün güzel şeyler yemek istediğim için elli lira kadar bir para alıp cebime attım. Dış kapıya doğru geldiğimde montumu giydim ve çantamı omzuma takarak ayakkabılarımı giymeye çalıştım, çanta omzumdan önüme doğru düştüğünde ağzımın içinde bir küfür savurdum. "Çantamı aptal yoksa ben mi her seferinde düşüp duruyor. " Huysuzlanarak giydiğim ayakkabının bağcıklarını da bağladığımda ayağa kalkarak kapıyı açtım bir adım atmamla kapının altında bulunan alçak tümseğe takılıp düşmem bir kaç saniye de gerçekleşmişti. " Hadi bu seferde tümseğe aptal de Volta bir sen aklı başındasın zaten!" Söylenerek Yüz üstü yattığım yerde toparlanarak üzerimde ki bir kaç tozu sildim düzgün bir şekilde olmasa da sonunda evden çıkabildim. Evin bahçesinden çıkıp orman yoluna doğru ilerledim benim evim kasabaya biraz uzak kalsa da okulumuz kasabanın ortalarında olduğu için 15- 20 dakikalık bir sürede okula ulaşabiliyordum. Topraktan olan yol yarıda kesilip asfalta dönüştüğünde benimde kişiliğim değişiyordu çünkü kasaba da ki insanlar bu zamanda oturduğumuz evin dış görünüşünün korkutucu olduğunu söylüyorlar ve annemin bir cadı gibi simsiyah giyinmesinden korkuyorlardı bu yüzden her sene hakkımızda değişik dedikodular çıkardı. İnsanlar ne derse desinler ,benim gibi binlerce insan olsa bu kasaba da nihayetinde onlar korkutucu ve dışlanmış olurdu ne yazık ki böyle değil ve onlar çoğunluktan olduğu için kendilerini üstün görürler ve garip olanı dışlarlar. Önüme çıkan ceviz büyüklüğünde ki taşa ayakkabımın ucuyla vurdum taş ilerledikçe bende peşinden gittim. Yol boyunca beraber sürüklendikten sonra son gücümle tekrardan vurduğum taş bir anda kanatlanıp uçtuğunda nereye gittiğini gözlerimi kısarak takip etmeye çalıştım o anda bir cam kırılma sesi duydum ve çok geçmeden küçük bir kızın çığlık sesleri. Ne ara kasabaya indiğimi fark etmediğimden böyle sorumsuzca bir şey yapmıştım daha dikkatli olmam gerekirdi. Evin perdesi hareket ettiğinde koşarak bir evin duvarına saklandım. Evin duvarından başımı yavaşça çıkardığımda o kızı gördüm korkmuş bir şekilde camdan dışarıya bakıyordu. Bu büyük ve altın sarısı evde bu kız yaşıyordu ve bu ev kasabanın en güzel ve dikkat çeken eviydi. Kız perdeleri kapatıp odasına girdiğinde derin bir oh çektim ve saklandığım yerden çıkacağım sırada ensemden birisinin tutmasıyla irkilerek arkamı döndüm. "Demek sensin camını kıran fare" Karşımda Efe ve grubunda olan Koray ve berki gördüğümde şaşkınlığım daha da fazla artmıştı. Bugün lanetli günümdeydim sanırım Efenin ensemde ki elinden kurtulmaya çalışırken berke de ellerimi tutup beni o kızın evinin önüne doğru sürüklüyordu. Efe Beni o kızın kapısının önüne ittiğinde dizlerimin üstüne düştüm. "Berke zile bas hemen" efenin verdiği emirle berke gidip zile bastı bir kaç saniyenin ardından o kızla bir adam dışarıya çıktığında Kız beni o şekilde görmenin verdiği şaşkınlıkla bir kaç saniye dondu kaldı ve koşarak yanıma geldi. "Efe haddini aşıyorsun artık sen yeter!" diye Efeye bağırdığında benim kollarımdan tutarak ayağa kaldırdı. "Hakan amca Beliz'in camını kıran kişi bu çocuk" Bu seferde lafa giren berkeydi sanırım bu sefer bunlardan kurtuluşum yoktu. "Neden Kızımın odasının camını kırdın?" Sert bir ses tonuyla sorduğu soru karşısında ne söyleyeceğimi bilemediğim için sessizliğimi korumaya devam ettim. Efe bana yaklaşıp omzuma bir tekme geçirdiğinde sert bir şeklide başımı zemine çarptım. "Bu lanetli bizim sınıfta sürekli Beliz'in peşinde dolanıp duruyor." Efenin söylediği şeyle kız sinirlenerek bağırdı. "Yok öyle bir şey efe yeter artık kes şunu!" Kız yanıma oturacağı sırada adam Kızı kolundan tutup durdurdu. Adam benim iki yakamdan tutarak, "Sen benim kızıma mı asılıyorsun lan puşt" Adamın bana sorduğu soruyla hızlıca başımı salladım. "Evet hakan amca Efe doğruyu söylüyor biz okulda pataklıyoruz ama akıllanmamış." Berke de Efenin söylediklerini doğruladığında adam iki elini yavaşça yakamdan indirip gözlerimin içine baktı bana attığı sert tokatla tekrar kendimi yerde buldum. "Baba yapma lütfen" Bakışlarım kıza kaydığında gözleri dolmuş bir şekilde bir bana bir de o adama bakıyordu. "Seni bir daha kızımın etrafında görürsem öldürürüm anladın mı?" Başımı sallayarak onayladığımda "Cevap ver lan!" diye bağırdı. "Anladım" Diyebildiğimde arkasını dönüp gideceği sırada tekrar döndü yanıma çöktü elini kaldırıp tekrar sert bir tokat attı. Sert bir şekilde yere çarpan başım diğerine göre keskin bir sancıyla karşılaşmıştı. "Tek kelime etmiyorsun beliz. Çocuklar sizde binin arabaya ben sizi bırakacağım." Efen'in eğlenir tavrı ve pis sırıtmasıyla bana göz kırparak o adamın peşinden gitti, hepsi arabaya binip gittiklerinde derin bir nefes alıp kendimi iyice yerle bütünleştirdim. Ağzıma gelen demir tadıyla elimi burnuma götürdüm. Gördüğüm kanı elimin tersiyle silerek burnumu çektim. Gözlerimin dolmasıyla beraber burnumun direği de sızlamıştı. Görüş alanım bir anda karardığında ayağa kalkamayacağımı anladım. Kendimi toparlanmak için olduğum yerde bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VÒL•TA Karanlık Oda
General Fiction"Biliyorum senin oğlun olduğum için bana çok fazla işkence ediyor. Hatta bazen zincir darbelerini sırtıma vurduğunda benim yerime seni koyduğunu düşününerek vurduğunu düşünüyorum. Çünkü bir anne evladına bu kadar acımasızca vurmamalı değil mi?"