Bir kaç dakikanın ardından teneffüs zili çalmıştı. Sınıftan çıkarak koridorun sonundaki lavaboya doğru ilerledim.
Başım öne eğik adımlarımı izlerken bir çift ayakkabı görüş alanıma girdiğinde çarpışmamak için ani bir şekilde durdum. Başımı kaldırıp baktığımda Efe ile karşılaştım. İkimizde bir süre hareket etmeden öylece bir birimize baktık.
Fakat benim sakin bakışlarımın aksine o bana sert ve öfkeli bir şekilde bakıyordu. Kenara çekilip ona yol verdiğimde bir kaç adım atarak yanımdan geçti. Lavaboya girdiğimde ihtiyacımı karşılamak için tuvalet kabinine girdim. Kapıyı kapatacağım sırada bir ayakkabı kapının arasına girerek kapıyı kapatmamı engelledi. O ayakkabılar az önce karşılaştığım Efe'nin ayakkabılarıydı.
"Burada kimler varmış" dedi. "Ne istiyorsun Efe" dedim. Hiç durmayacak mıydı bu çocuk? sürekli ensemde beni takip edip rahatsız mı edecekti? evet. Aralık olan kapıyı açarak içeriye girdi ve kapının sürgüsünü çekerek kilitledi.
"Senden özür dilemem gerekiyormuş. Bende senin için tüm gece kafamda uzun bir özür görüşmesi planladım." Güldü acaba aklından yine neler geçiyordu.
Küçücük tuvalette dip dibe olmamıza rağmen bir adım atarak bana daha da yaklaştı. Suratıma inen bir yumrukla yüz üstü yere yığıldım.
"Senden çok güzel özür dileyeceğim canım arkadaşım" Ses tonundan eğlendiğini anlayabiliyordum.
"Kalk ayağa" dediğinde duvardan destek alarak ayağa kalkacağım sırada dizlerime geçirdiği tekmeyle acıyla inleyerek tekrar yere düştüm.
Kollarımı tuttuğunda arkamda birleştirerek saçlarımdan tutarak başımı kaldırdı. "Bunu bana neden yapıyorsun Efe?" "Çünkü ben böyle bir ailede büyüdüm" dediğinde bir anda sessizleşti.
Böyle bir şeyi söylemek istemediği için kızmıştı kendine. "Dizlerinin üzerine otur" dediğinde oturduğum yerden doğrularak dizlerimin üzerine oturdum. Başımı tutup bir anda klozetin içine doğru soktu. Henüz su yüz hizama gelmese de burnumun ucuna değip duruyordu.
"Senin yüzünden babam beni cezalandırdı" dedi. "Sen bana bulaşmasaydın cezalandırılmazdın" dedim ve devam ettim. "Ceza aldığın için beni cezalandırıyorsun" "Kes sesini pislik"
dediğinde başımı klozetin içine tamamen soktuğunda ağzımdan burnumdan giren sulara iğrendiğimde kusma isteğim başlıyordu.
Çırpınmaya başladığımda beni bırakması için sesimi çıkartmak için bağırmaya çalışıyordum fakat olmuyordu her zamanki gibi duyulmuyordu. Başımı kaldırdığında yüzümden üzerime doğru akan sularla birlikte ağzımı açarak derin bir nefes aldım.
"Sen, senin gibi bir pislik yüzünden nasıl canım yanabilir?" Kahkahalar attığında bununda delirdiğini düşünüyordum. Saçlarımdan tuttuğu elini daha da sıkarak başımı kaldırdı.
Onun yüzüne bakmamı sağladığında başını yana eğerek gülümsedi. "Ne kadar da yazık senin gibi bir çocuğum, arkadaşım hatta senin gibi bir insan olmasını bile istemezdim biliyor musun?"
Yüzüme tükürdüğünde gözlerimi sıkıca kapattım dişlemekten kanattığım dudağımdaki kanları emdim şuanda başka bir şey düşünmeli ve bu anı yaşamıyormuş gibi hissetmeliydim.
Başımı bir anda tekrar sokmaya başladığında derin bir nefes almaya çalışsam da geç kalarak bir kaç pis suyu mideme indirdim.
Kusmak üzereydim kusarsam hiç iyi şeyler olmayacağını düşündüğümde başımı iki yana sallayarak çıkartmaya çalıştım. Fakat o sifonu çektiğinde sular tekrardan doldu ağzıma ve burnuma. "Bu okulda geçirdiğin her anı sana zehir edeceğim"
"Neden bu kadar sessizsin? ne kadar da acınası birisin çöp olsan evimdeki çöp kovama bile atmam seni"
Başımı kaldırdığında yüzüme sert bir tokat attı. "Bak senin yüzünden elimi kirlettim dediğinde elini sırtıma doğru sildi. "Baban bile sevmemiş seni hiç kimse sevmeyecek" dediğinde başımı tekrar klozete soktu.
Kurduğu cümleyle çırpınmak yerine düşündüm. Denizin içindeydim, hafif dalgalanıyor biraz da soğuk. Derin bir nefes alarak suyun altına giriyorum bir anda her yer kararıyor.
Hayır gözlerim kapalı değil sadece hava karanlık olduğundan hafif lacivert ve siyah arası denizin içinde yüzüyorum. Denize vuran Ayın ışığı çok hoş bir görüntü oluşturuyordu.
O tarafa doğru yüzmeye başladığım sırada aklıma benim yüzme bilmediğim geldi. Peki ya buraya kadar nasıl yüzdüm? Panik halinde suyun üzerine çıkmak için çırpınıyordum nefes alamıyordum. Hiç bir şey işe yaramıyordu bıraktım kendimi denizin kollarına ve yavaşça dibe battım. Kayboldu ay ışığının vurduğu sular şimdi her yer karanlıktı.
Bir anda her yer aydınlandığında etrafıma baktım. Sanki yıllardır nefessiz kalmışçasına derin derin nefesler alıyordum. "Ölmeyeceksin ama ölmek için her saniye yalvaracaksın" dedi. Gözlerimi aralarken güldüm birkaç damla su ağzıma girdiğinde elim tersiyle dudaklarımı sildim. "Ne gülüyorsun lan piç"
demesiyle gülüşlerim yavaşça kahkahaya dönüştüğü sıra bana şaşkınca bakıyordu. "Gerçekten insanın beynine oksijen gitmeyince deliriyormuş"
Dedi bir daha güldüm."Sen gerçekten benim" derin bir nefes aldım ve başımı kaldırıp gözlerimi ona doğrulttum " Sen gerçekten benim yaşamak istediğimi mi düşünüyordun?" dediğimde kahkahalarım lavaboda yankılanarak tekrar kulaklarıma değiyordu.
O da güldü benimle beraber ikimizde kısa bir süre kahkahalar attıktan sonra durdu ve bana baktığında gülümsemesini yavaşça soldurarak elini kulağıma götürdü ve hafifçe çekti. "Uslu dursan da durmasan da senin kulaklarını çekeceğim."
dedi ve yanağıma hafifçe bir iki kere vurarak ayağa kalkıp gitti. Olduğum yerde benimde yüzümdeki ifade ciddileştiğinde düşüncelerimde ciddileşmişti. Neydi onu bu kadar çok kinlendiren? acısı vardı belki.
İstemeden yarasını mı delmiştim? olabilir o bunu defalarca yapmıştı. Sanırım bendende kötü bir aileye sahipti çünkü ben böyle bir aileye sahipken bu kadar çok canavarlaşmamıştım. Efe ise ailesinde ne gördüyse bana ve çevresine de böyle davranıyordu. Kendi karakterini belirlemek için henüz olgunlaşmamış bu yüzdende ailesini taklit ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VÒL•TA Karanlık Oda
General Fiction"Biliyorum senin oğlun olduğum için bana çok fazla işkence ediyor. Hatta bazen zincir darbelerini sırtıma vurduğunda benim yerime seni koyduğunu düşününerek vurduğunu düşünüyorum. Çünkü bir anne evladına bu kadar acımasızca vurmamalı değil mi?"