4.

1.8K 15 15
                                    

"Hepinize teşekkür ederim çocuklar, ödevlerini yapmayanlar bir dahaki dersimize kadar getirsinler." Zil çaldığında herkes gürültülü bir şekilde toparlandı.

"İyi günler çocuklar kendinize iyi bakın" toplu şekilde yükselen, "Teşekkürler hocam." Seslerinden sonra, hoca da eşyalarını sınıftan alıp çıktı. Bende eşyalarımı çantama sıkıştırıp ceketimi aldıktan sonra sıranın altında bir şeyler unutup unutmadığıma baktım. Emin olduktan sonra sınıftan çıktım, hiç bir yere dikkatimi vermeyerek devam ettim. Koridorun sonundaki merdivenlere yöneleceğim sırada sınıf öğretmenimiz olan Yelda hocayla karşılaştım. " Bende seni arıyordum Volta, konuşmamız gereken konular var"

Gözlerim bileğimdeki kol saatine kaydı konuşmak için en fazla 3 dakikamız vardı ve risk almak istemiyordum. "Yetişmem gereken önemli bir şey var, daha sonra okulda teneffüslerde görüşürüz hocam iyi günler." Yanından ayrılacağım sırada kolumu sert bir şekilde tutarak beni durdurdu. Hafif inleyerek kolumu geri çekmek istesem de buna müsaade etmedi. "Ben senin öğretmeninim beni dinlemek zorundasın" Kolumu hızlıca çekerek, "Okul saatleri içerisinde benim öğretmenimsiniz"

Korkarak verdiğim bu cevap karşısında sonradan beni pişman edeceğini biliyordum. Fakat eve geç kalmaktan daha kötü bir ihtimal olamazdı. "Volta, o kızın yanından kalkması için her şeyi yapacaksın bu seni ilk ve son uyarım." Başımla onayladıktan sonra, "Lütfen artık gidebilir miyim?" kafasını olumsuz anlamda sallayarak sahte bir şekilde gülümsedi tekrardan konuşmak için yeltendiğinde, "Hocam arkadaşımı bırakır mısınız yaptığınız zorla alıkoymak" İkimizde sesin geldiği yöne doğru başımızı çevirdiğimizde o kızı gördük.

" Yürü Volta gidiyoruz" Kız beni kolumdan çekiştirerek merdivenlere doğru götürdüğünde arkamızda bize öfkeyle bakan bir Yelda hoca bırakmıştık. Kolumu hızlıca kızın elinden çekip saate baktığımda saat, 16:05. geçiyor ve 15 dakika da evde olmam lazımdı. Hızlıca merdivenlerden koşarak inerken arkamda şaşkın bir şekilde bıraktığım kıza tekrar döndüm. "Teşekkür ederim kız." Diyerek önüme dönüp koşmaya deva ettim. Okulda ki öğrencilere çarpmamaya özen göstersem de bir kaç kişiye çarpmıştım. Çarptığım kişilerden birisi de Efe ve grubuydu. " Önüne baksana kardeşim!" Konuşanın Koray olduğunu anladığımda koşmaya devam ettim.

"Hey dur dur, sen lanetli gel buraya!" Efenin beni fark etmesiyle vücuduma salgılanan korkuya engel olamadım. Eğer durup kalırsam beni asla bırakmayacaklarını düşünerek arkama bakmadan koştum. Okul yoluna doğru çıktığımda az da olsa içime su serpilmişti. "Hayır saate bakmak yok, zamanın hiç yokmuş gibi koş!" Kendi kendimi uyarırken hızımı da asla yavaşlatmıyordum. Şuan o kadının birazdan evinin önüne çıkması, beni beklemesini düşünmemeye çalışıyordum ama kötü düşünceleri aklımdan atamıyordum. Dakikalar sonra evin yoluna girdiğimde, o kadını kapıya çıkarken gördüm.

Canımın yanmasına bu sefer izin vermeyecektim. Son dakikalarım olduğunu düşünerek olabildiğince hızlı koşmaya başladım. Koşarken arkamda bıraktığım ağaçlar halime gülüp acıyor mudur? kim bilir belki de her gün koştuğum için kıskanıyorlardır. Bana nefretle baktığını düşündüğüm bir kaç ağacı da arkamda bıraktığımda nihayet evin kapısından içeriye doğru girdim. Gözleri üzerimde olan o kadının gözlerinin içine baktım. Arkasını dönüp gittiğinde olduğum yere kendimi atarak rahatladım.

Bir kaç dakikanın ardından ayağa kalkıp kapıya doğru ilerledim, eve girdiğimde montumu kapının hemen yanında olan tahta askılığa astım. Ayakkabılarımı da ayakkabılığa koyduktan sonra salona uğramadan odamın yolunu tuttum. Merdivenleri çıkarken sağ sola çarpan bacaklarıma engel olamaya çalışırken, Arkamda işittiğim ses ile durdum. "Yemek hazır oğlum hadi eşyalarını bırak ve gel." Başımı kaldırıp derin bir nefes aldım, Bu sefer de Anne kişiliğine bürünmüştü. Arkama bakmadan, "Tamam anne." diyebildim.

Odanın kapısını açtığımda, Çantamı yatağımın kenarına bırakıp üzerimde ki formalardan kurtulmak için hızlıca çıkarttım. Bugün hocanın sıktığı yer diğerlerine göre daha da sızlıyordu. Çalışma masasının çekmecesini açıp bir altındaki tahtayı söküp içinden bir tane yaralara iyi gelen kremi aldım ve yavaş hareketlerle atletimi de çıkartıp kirlilik sepetine attıktan sonra, Aynanın karşısına geçtim.

Elimi aynayı kapatan siyah örtüye uzatarak yavaşça çektim. Örtü aynanın üzerinden kayıp yere düştüğünde gözlerimi sıkıca yumdum. Kendimi görmekten mi yoksa bu şekilde görmekten mi nefret ediyordum bilmiyorum. Derin bir nefes alıp, nefesimi vermemle birlikte gözlerimi önce yere doğru açtım, sonrasında bakışlarım yavaş yavaş aynanın alanına doğru girdiğinde kaskatı kesildim. Aynadan kendi gözlerimin içine baktığımda gözlerimden birer damla yaş, dudaklarıma doğru süzüldü. Fiziksel olarak canım yanıyordu ama ruhum daha çok zarar görüyordu. Ne zaman sıktığımı fark etmediğim yumruğumu bıraktığımda elimde ki kremde yere düşmüştü. Kremi almak için eğildiğimde Kapı tıklanma sesini duydum.

"Müsait değilim anne." bir kaç saniye sessizliğin ardından, "Yemeğini soğutma oğlum seni bekliyorum." Hala anne kişiliğinde olduğuna göre beraber yemek yememize gerek yoktu. "İşlerim var ben yemek yemeyeceğim." Dedikten sonra kapımın sert bir şekilde açılması bir oldu. Yerdeki siyah örtüyü elime alıp üstümü örtmeye çalışırken, gözleri benim üzerimde değildi. Bakışlarını takip ettiğimde gözleri aynadaydı. Sırtımın görüntüsünün yansıdığı aynada. Bir kez daha nefret ettim aynalardan, Gerçeği bu kadar net yansıttıkları için! Yavaş adımlarla yanıma gelip üzerimde ki örtüyü sert bir şeklide çekti avuçlarında sıktığı örtüyü öfkeyle yere atıp gözlerimin içine baktı..

Gözlerini gözlerimden ayırmadan elimde ki kremi ellerimin arasından aldı. Kremi yüz hizama getirip Eliyle sallayarak göğsüme doğru vurmaya başladı. "Sen yaralarını bu şekilde mi iyileştiriyorsun? Benim sana verdiğim emekleri sen bu şekilde mi yok ediyorsun Volta!" Sadece gözlerinin içine bakarak tepkisiz bir şekilde bu kadını izliyordum. Benim bu rahatlığım daha çok öfkelenmesine neden olmuş olacak ki, çıldırmış gibi göğsüme vurmaya devam ediyordu. Nefes nefese kalmış haliyle bağırarak konuştu, "Derhal karanlık odaya !" Kadının odadan çıkmasını beklemeden odadan çıkıp merdivenlere doğru yöneldim yüksek gürültüyle indiğim merdivenlerden hemen arkamda o kadın da iniyordu, benim çıkardığımın aksine onun ayak sesleri yankı yaparmış gibiydi.

Salonu geçtikten sonra kiler odasının kapısını bir hışımla açarak içeriye girdim. Erzak dolabının önüne geldiğimde kiler odasının da kapısı kapanmıştı. Başımı kaldırıp dolabın üzerinde ki saat simgesine baktım saat her zaman aynıydı, 00:00 geçiyordu elimi kaldırıp tüm gücümle bastırdım. Dolap her zamanki gibi gürültüyle açıldığında, yere düşmesini beklediğim tozlanmış kavanozların Başımda parçalanmasının ardından, anlımdan akan sıcak kanın kirpiklerimin arasından geçip gözlerime ulaşmasına izin verdim. Ne zaman bu odanın önünde dursam kendime şu sözleri söylerdim, "Daha ne kadar acı çekebilirsin ki?" Meğerse bu sözleri söylerken daha da kötüsünü çağırıyormuşum. Bedenimi hareket ettirdiğimde karanlık odaya doğru ilerledim. peşimden gelen ayak sesleri, ben ilerledikçe karanlığın içinde kayboluşum, kalbimin sıkışmasına neden oluyordu. Çıplak ayaklarım aşınan betona değdiğinde dizlerimi kırarak betonun üzerine oturdum ve sessizce gelmesini bekledim.

Geldiğini sadece hissedebiliyordum, her zaman ki gibi oda karanlık ve görebileceğim hiç bir şey yoktu. Karşıma geçip bir süre bekledi sanki beni görebiliyormuş gibiydi, belki de görüyordu. Zaman geçtikçe içimdeki korku yüzüme yansıyordu, o kadın bunu biliyormuş gibi yavaşça hazırlığını yapıyordu.

Bugün, ikimizde fazlasıyla sessizdik, alışık olduğum duygular vücudumu sarmaya başlarken, sessizliği bozan bedenime çarpan zincir sesleri oldu. kulağımda ilkinin yankılandığı zincir sesi gitmezken ardından peş peşe gelen zincir darbeleri ile nefesimi tuttum. Zaman dışarıda nasıl geçiyordu bilmiyorum ama, burada yelkovan ile akrep bana nispet yapar gibi hiç ilerlemiyordu.

Acı çığlıklarım bu duvarlar arasında sıkışıp kalırken, acıdan saymayı bıraktığım seksen dördüncü darbenin üzerinden bir o kadar daha geçmişti. Zincirin yere düşme sesini duyduktan sonra bittiğini anladım. O karanlık odadan çıkarak bedenimi burada bıraktı. Ruhum ise hâlâ onun ellerindeydi. Bu sefer saati dolmamıştı kolları zinciri tutmaktan yorulduğu için bırakmıştı. Daha fazlasına bu bedenim dayanır mıydı? evet dayanırdı.

VÒL•TA Karanlık OdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin