on

20 7 0
                                    

Yavaşça önüme döndüm çünkü konser başlıyordu.

Herkes ayakta olduğu için sahneyi göremesem de ben de heyecanlıydım. Ama hayır. Heyecanım gruptan dolayı değil, yanımdaki Barış'tan dolayıydı.

"Konuşmayacak mısın?" diye bağırdı duymam için.

Elimle kalabalığı gösterdim. Daha sonra ben de bağırdım onun gibi.

"Sonra konuşalım."

Sahneye çıkan grubu herkes deliler gibi alkışladı, ıslık çaldılar. Sezgin'i göremiyordum bile. Sanırım önlerdeydi.

Grup bilinen şarkıları söylemeye başladığında herkes eşlik etmeye başladı. Elbette ben de şarkıları biliyordum ama herkesin yaptığı gibi yapmak yerine içimden eşlik ettim.

Barış ise etrafına bakınıyordu sadece. Birkaç sefer ona bakışlarım kaymıştı ve karşılaştığım manzara gülümsememi sağlarken o, o kadar masum duruyordu ki.

Birkaç şarkı daha söylendi. İnsanlar durdukları yerden dans ettiler, ezbere bildikleri sözleri bağıra bağıra söylediler.

Daha sonra grubun solisti konuşma yapmak için mikrofonu eline aldı. Yani etraftaki sessizlikten öyle anlamıştım. Neyseki çok geçmeden doğru düşündüğümü anladım.

"Burada bu kadar gençle birlikte olmak çok güzel." demişti. "Yaşıtlarımı görmek güzel hissettirdi."

Herkes güldüğünde ben de gülümsedim.

"Açıkçası söylediğim tüm şarkılar sevdiğim kız içindi."

Kalabalıktan nidalar yükseldi.

"Onunla ayrılmıştık 3 yıl önce ve ayrılığımızın 2. haftasında bir trafik kazasına kurban gitti. Açıkçası onunla barışmayı düşünüyordum. Ama işler pek de istediğim gibi gerçekleşmedi."

Bir süre sessiz kaldı. O konuşmadığı için etraftaki insanlar da susmuştu. Söylediği şeyleri dikkatle dinliyordum. Herkes ondan çıkacakları merak ediyordu adeta.

"Küs bir şekilde bu hayattan gitti ve kendime hala kırgınım bu konuda. Keşkeleri hiç sevmiyorum ama keşke o zamana geri dönebilsem ve her şeyi düzeltebilsem." Tekrardan sessiz kaldığında istemsiz bir şekilde yutkundum.

"Ama şimdi bile hala söylediğim tüm şarkıları ona armağan ediyorum. Bir yerlerden beni izlediğine eminim Elif'im. Seni çok seviyorum."

Kalabalık onu alkışladı bir süre. Hatta gördüğüm kadarıyla kimisi bu konuşmadan çok etkilenmiş yaşlı gözlerini siliyordu.

"Size demem o ki 3 günlük dünya. Bugün hayalini kurup başka bir güne ertelediğimiz her şey için geç olabilir. Barışmak için, eğlenmek için, aşk için.
O yüzden kırmayın birbirinizi. Küsmeyin. Sevdiğinize söyleyin sevginizi. Öpün, sarılın, birlikte olun."

Herkes tekrardan alkışlarken içim acımıştı. Haklıydı. Birbirimizi kırmaya gerek yoktu, üzmeye, kızmaya, küsmeye hiç gerek yoktu.

Yerdeki elimde hissettiğim baskıyla bakışlarımı kalabalıktan alıp yere yönlendirdim. Barış'ın ince uzun parmaklarını elimin üstünde görmemle derin bir nefes aldım.

Yutkunarak yavaşça Barış'ın yüzüne baktım. Bana bakıyordu o da. Kahverengi gözleri sakindi, hüzünlüydü.

"Konuşalım." dedim.
"Lütfen konuşalım Barış."

Bunu dememi bekliyormuş gibi hemen ayağa kalkarak elini uzattı kalkmam için. Elini tutarak ben de yerden kalktım. O an ikimiz de aslında oradan kalktıktan sonra bazı şeylerin eskisi gibi olmayacağını biliyorduk. Farkında olmadan o benim elimi tuttuğunda bir kapı aralamıştı bir şeylere.

iki dünya | bxb Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin