Sırt çantamı ve şapkamı da başıma geçirmiş bir şekilde Sezgin'lerin evinin önündeydik.
Birazdan yola çıkacak ve Filiz Yıldırım ile buluşacaktım.
"Telefonunu açık tut. Bir şey olduğunda hemen ara ve kendine çok dikkat." dedi Sezgin yüzüncü kez.
Onu defalarca kez kafamı sallayarak onaylamış ve en sonunda sarılmıştım. Sanırsınız ölüme gidiyorum.
"Sezgin hat işini hallettin mi?"
"Evet."
Omzuna dokunup gülümsediğimde bu sefer Barış'a döndüm.
"Çekmecemde eski telefonum var. Onu al ve Sezgin'in verdiği hattı tak. Geldiğimde telefonu kullanıyor ol. Anlaştık mı?"
Kafasını salladığında kahverengi bukleleri de sallandı. Gülümseyip saçlarına dokundum. Bu hareketimi gören Sezgin "siz vedalaşın, ben buralardayım" diyip bizden biraz uzaklaştı.
"Hiç içime sinmiyor tek başına gitmen." dedi Barış burukça.
"Biliyorum ama bu konuyu defalarca konuştuk. Bir sorun olmayacak."
Keyfini yerine getirmek için yüzüme mutlu bir ifade takındım.
"Beni bu süreçte özleyecek olduğun için gitmemi istemiyorsun anlayabiliyorum."
İşe yaramıştı. Kahkaha attığında şapkamı çıkarıp saçlarımı düzelttim.
"Nasıl özleyeceğim bir bilsen."
Yüzüne dalga geçermişçesine aldığı tavır benim de ona aynı şekilde bakmama sebep oldu. Gerçekten kabullense ölür müydü sanki?
"Bak sana ne itiraf edeceğim." dedim ciddiyetle.
"Ben seni gerçekten özleyeceğim sanırım. Hatta sanırım değil, gerçekten özleyeceğim."Gözlüklerini düzeltip sonrasında ellerini eşofmanının cebine koydu ve ıslık çalarmış gibi büzdü dudaklarını.
"Aslına bakarsan Oğuz." Uzaklara çevirdiği bakışlarını geri bana çevirdiğinde oldukça sakindi.
"Ben de seni özleyeceğim."Şu an içimden bir ses 'Hadi Oğuz'um yapış şu dudaklara.' diye bağırsa da cesaret bulamadım.
"O yüzden çabuk gidip gelsen iyi edersin."
Kafamı sallayıp geri şapkamı taktım. Barış ayağıyla yerdeki taşlarla oynarken Sezgin'i çağırmak için parmaklarımı ağzıma götürüp bir ıslık çaldım.
İkisiyle bir kez daha vedalaştıktan sonra Sezgin'lerin evinden ayrıldım. Barış'ı Sezgin'e gönül rahatlıyla emanet edebilirdim sonuçta.
Hiç bitmeyecek gibi gelen yolculuktan sonra nihayet birkaç hafta önce bulunduğumuz evin karşısında bu sefer tek başıma duruyordum.
Arabadan iner inmez zaten Sezgin'e haber vermiştim. Çünkü biliyorsunuz bayağı bir tembihlemişlerdi.
Ters taktığım şapkayı çıkarıp elime aldım ve zile bastım. Bir süre beklemenin ardından kapı yavaşça açıldı.
Geçenkinin aksine bu sefer kapı tamamen açılmıştı. Karşımda gördüğüm kadına ilk etapta gülümsedim. O ise bana anlamsız bakışlarını yöneltirken içeri geçmem için kenara çekildi.
İçeriye adım atar atmaz hatırladığım alanları geçerek salona geçtim.
"Bu sefer yalnız gelmişsin." dedi ben koltuğa otururken.
Hafifçe kafamı sallayıp onu onayladım.
"Bir şeyler içmek ister misin?"
"Teşekkür ederim."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
iki dünya | bxb
FantasyUykuya hazırlanıp yastığa başımı koyduğumda o an içimde yıllar önceki hisler tekrardan ortaya çıktı. "Lütfen Barış gerçek olsun. Lütfen." -Konusu W Two Worlds dizisinden esinlenilmiştir.- ||Homofobik olmayan bir dünyada geçmektedir||