"Oğuz."
Tekrardan oluyordu. Rüyalarımı ele geçiren kadın yine rüyamdaydı. Uyanmak için çabalamadım çünkü uzun zamandır tekrardan uğramasını bekliyordum.
Kendimi zorladım onunla konuşmak için.
"Konuşmamız lazım."
Başarmıştım. Sesimi ona duyurmamla geçenkisi gibi bir anda kendimi onun dükkanında buldum. Etrafıma baktığımda bir öncekiyle aynı ortam olduğunu gördüm. Hiçbir değişiklik yoktu.
"Barış iyi değil." dedim bakışlarımı ona çevirerek.
Ellerini birleştirmiş bana bakıyordu.
"Sana çok zamanı kalmadığını söylemiştim. Geri dönmesi lazım yoksa ölecek."
Söylediği şeyleri algılamaya çalışırken aynı zamanda sakin kalmaya da çalışıyorum. Az zaman kaldığını ben de biliyordum zaten.
Ses tonumu ayarlayarak konuşmaya başladım ardından.
"Bana ne yapmam gerektiğini söyle."
Yüzünde beliren gülümseme onu daha da gizemli yaparken içim ürperdi. Bir an önce kurtulmak istiyordum buradan.
"Sana buraya gelmeni söylemiştim. Barış'ı da al buraya gel."
"Burasının neresi olduğunu bile bilmiyorum!"
Öfkelenmem onu mutlu etmişçesine daha da yayıldı yüzüne gülümsemesi. Bundan zevk alıyordu ve bu beni daha da delirtiyordu.
Oturduğu yerden kalkıp yanıma yaklaştı. Parmaklarını omzumda gezdirirken içim ürperdi. Kendi anlayacağı şeyden bir şeyler mırıldanırken kulağıma yaklaşıp bir şeyler fısıldadı. Ben daha ne olduğunu anlayamadan gözlerimi açtım.
"Oğuz bana bak!"
Aydınlık odada gözlerim odağını anında bulmuş bir şekilde kahverengilere bakıyordum. Nefes nefese kalmış bir şekilde Barış'a bakarken o da benden farksızdı.
Zamanla düzene giren soluklarım Barış'ı rahatlatmıştı.
"Beni korkuttun." diyerek omzuma vurduğunda benim için endişelenmesi tebessüm etmemi sağlamıştı.
"Rüyanda ne gördüğünü söyleyecek misin?"
Doğru ya!
O kadın.
"Biliyorum!" diye bağırdım.
Barış bana anlamsız bakışlar atarken ben ona umut dolu bakıyordum.
"O kadının yerini artık biliyorum!"
"Nasıl yani?"
Barış'a her şeyi anlattım. Beni sessizce dinledikten sonra yine hiçbir şey demeden yatar pozisyona geçip kollarını belime sarmış başını göğsüme yaslamıştı
"Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sordum.
Omuz silkti.
"Başım ağrıyor."
Saçlarını öptüğümde parmaklarımı tişörtünün açıkta bıraktığı kolunda gezdirdim.
"Gözümün önünde eriyip gitmenden nefret ediyorum. Ve elimden hiçbir şey gelmiyor."
Hala konuşmuyor oluşu içimi rahatsız ediyordu. Sesini duymak istiyordum.
"Barış bir şeyler söyle lütfen."
"Kahvaltı yapalım."
Konudan çok bağımsız bir şey söylediğinde fazla üstelemedim. Gitme vaktinin geldiğini biliyordu. Hazır olmadığım son yaklaşırken ben de onunla aynı hisleri paylaşıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
iki dünya | bxb
FantasyUykuya hazırlanıp yastığa başımı koyduğumda o an içimde yıllar önceki hisler tekrardan ortaya çıktı. "Lütfen Barış gerçek olsun. Lütfen." -Konusu W Two Worlds dizisinden esinlenilmiştir.- ||Homofobik olmayan bir dünyada geçmektedir||