altı

32 6 0
                                    

Söylediğim şeye karşılık gittikçe koyulaştı kahverengi gözleri. Gözlük takmadığı için daha net görüyordum gözlerindeki duyguyu.

"Ne demek istiyorsun Oğuz?"

Telefonumda açık olan siteyi Barış'a gösterdim ve açıklamaya başladım.

"Bak sadece tahmin ediyorum. Arif Güneş bundan 9 yıl önce kalp krizinden dolayı öldü. Bu gayet normal. Çizgi romanı da çok uzun zamandır yazmıyordu bildiğim kadarıyla. Yazmaya başlamadan bir yıl önce ailesiyle birlikte memleketine dönerken bir trafik kazası geçirmişler ve kazada eşi ile 5 yaşındaki oğlu ölmüş."

Gözlerini ekrandan alıp bana çevirdi. Önüne düşen saçlarını geriye atıp devam et dercesine baktı bana.

"Düşünsene şarkıcılar şarkılarını neye göre yazarlar? Yaşadıkları olaylara göre. Aile, arkadaş, eski sevgili falan. Belki de Arif Güneş de geçirdiği kazadan esinlenerek bunu yazdı."

"Annemin ismi Aysel'di." dedi telefona bakarken.
"Eşinin ismi de Aysel'miş." diye devam etti ardından.

"Dur tahmin edeyim. Oğlunun ismi de Barış değil mi?"

Gözleri ekranda bir şeyler okuduğunu belli edercesine hareket ederken artık ne okudu bilmiyorum ama bana baktı birden. Sonra yazanları okumaya başladı.

"Kazadan ağır yaralı bir şekilde hastaneye kaldırılan Küçük Barış yapılan tüm müdahelelere rağmen kurtulamadı."

İşaret parmağımı ona doğru salladım.
"İşte şimdi oturuyor bazı şeyler."

Gözlerini kapatıp arkasındaki duvara yaslandı.

"Yaşadığım şeylerin ortaya çıkış hikayesine bak."

Sözcükleri oldukça sakin bir ses tonuyla söylemiş, hissettiği duyguları iliklerime kadar hissettirmişti. Ben de onun yanına duvara sırtımı yaslayıp oturdum.

"Sezgin bir şeyleri araştırmak da oldukça iyidir. Ona da söyleyeceğim. Belki başka şeyler de buluruz."

Şu anlık aklıma gelen en iyi fikir buydu.

"Duş almaya gidiyorum ben."

Yanımdan kalktığında arkasından uzun uzun baktım.

Acaba Barış gerçek olsun diye ettiğim duayı hiç etmemiş olsaydım bunlar yaşanır mıydı? Belki de hala kendi dünyasında mutlu bir hayat sürdürüyor olurdu, şu an ailesiyle kahvaltı edip sonrasında arkadaşlarıyla buluşurdu.

Buraya ne kadar ayak uydurmaya çalışsa da zorlandığı oldukça belliydi. Zaten gün geçtikçe onun hakkında söylediğimiz şu pembe yalanın da ortaya çıkma ihtimali artıyordu. Ve biz hala ilerleyememiştik.

Sezgin'i arayıp her şeyi anlattım ve yazar hakkında ayrıntılı bir araştırma yapmasını rica ettim. Beni kırmayarak kabul ettiğinde teşekkür edip telefonu kapattım ve oturduğum yerden kalkarak odama yürüdüm.

Evden hala ses gelmiyordu. Ölü gibi uyuyorlardı ciddi anlamda. Kafamı sallayarak odamın kapısını açtım.

"Siktir."

Ağzımdan usulca süzülen küfür Barış'ın sırtını dönmesine sebep oldu.

Banyoya girdiğini unutmuştum ve şu an iç çamaşırlı haliyle odamda durması etik değildi.

Ya da belki de benim kapıyı çalmadan odaya pat diye girmem etik değildi.

İstemsiz bir şekilde ıslak saçlarından başlayarak süzdüm onu. Çok olmasa da kaslıydı vücudu ve kendisine bakan bir çocuk olduğu belliydi.

iki dünya | bxb Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin