17.BÖLÜM

751 185 21
                                    

Meteorolojistlerin işi gerçekten zor olmadı çünkü İzmir'de hava her saat başı değişiyordu. Sabah atıştıran yağmurdan şimdi eser yoktu. Fakültenin ortak sınıf salonundaydık. Tavan su damlatmaya başladığında öğretmen sorun düzelene kadar bahçeye çıkmamıza izin vermişti. Birbirine sarılan iki devasa ağacın tam ortasında bir bank bulunuyordu. Genelde öğle yemeklerini bu bankta otururken yerdim. Bazı günler çifte kumrular bu bankı esir alıyordu. Yine de tek oturulamaz diye bir kural yoktu. Başlarda tek başıma yemek yemeye çekiniyordum ama zamanla buna da alışmıştım. Kuşlar etrafta uçuşuyor, öğrenciler birbirleriyle şakalaşıyor, öğretmenler okul çıkışında sigara içiyor, hademe ise bahçeye ekilecek ağaçlar için hendekler kazıyordu. Hava bugün gerçekten güzeldi, ama ben neden tadını çıkaramıyordum? Ve sorunun kaynağını çok iyi bildiğimden ona yazmaktan kendimi alamamıştım.

"Gölge nasılsın?"

Son konuşmamız üzerinden bir gün geçmişti. Hapishanede olan birine nasılsın diye sormak gerçekten tuhaf hissettiriyordu. Mesajı yolladıktan sonra göz ucuyla bahçedeki insanlara bakmaya başladım. Yeşilliklerin içinde geziyorlar, gülüyorlar, vakit geçiriyorlardı. Onlara, hatta bana sorsalar bile ne kadar basit olgulardı bunlar. Oysa ki Gölge için bunlar bir hayalden ibaretti... Gelen mesaj sesiyle daldığım düşünce silsilesinden çıkmıştım.

Gölge - Sen yazdıktan sonra daha iyiyim ya sen?

Mars - Fena değil, okuldaydım bende. Gölge ben sanırım istiyorum.

Gölge - Neyi?

Mars - Sana güvenmeyi...

Sadece iki kelimeden ibaret olan bu cümleyi yazmak için bütün gece kendimle savaş vermiştim ve kaybeden yine mantığım olmuştu.

Gölge - Bir delilik seziyorum.

Mars - Sanırım yapacağım.

Gölge - Aklında sadece güvenmek mi var yoksa başka bir şey mi yapacaksın?

Daha fazla üzerinde durmasın diye konuyu hemen değiştirmeye çalıştım.

Mars - Koğuşun hangi hapishanede?

Gölge - İlk iki yıl B tipi, İstanbul'daydı. Şuan Adana'da K.Ç. de E tipi cezaevindeyim, ancak tekrar tahliye edileceğim gibi görünüyor.

Mars - Hadi ya, neden bu kadar yer değiştiriyorlar?

Gölge - Sorun kurbanın tarafı, onlar yüzünden oluyor. Sanırım rahat etmemi istemiyorlar.

Mars - B, ve E ne oluyor peki?

Gölge - Kısacası A,B,C,E, F gibi harfler var ve harf ilerledikçe o derece işler zorlaşıyor. Şimdilik iki kişiyiz ancak sayı arttıkça odaları iyice dolduracaklar.

Mars -Bu çok acımasızca. Yani masum olduğunu sadece sen biliyorsun.

Gölge - Ve sen.

Mars - Kimseye bundan bahsetmedin mi?

Gölge - Bahsedemem, dediğim gibi kendim teslim oldum yani isteyerek. Bu yüzden sadece senin bilmeni istedim.

Öğrenciler yığınlar halinde içeri doğru ilerliyordu. Sanırım damlatan tavan sorununu halletmişlerdi. Daha fazla mesajlaşamadık ve derse girmek zorunda kaldım. Son mesajından anladığım kadarıyla Gölge gerçekten birini koruyordu. Ders boyunca dikkatimi ne kadar öğretmene vermeye çalışsam da kovaya damlayan su şıpırtıları buna engel oluyordu. O kadar sinir bozucuydu ki sanki o damlalar kafatasımı delip beynime yerleşiyordu. Tekrar eden seslere hiç tahammülüm yoktu. Tavanı tamir ettirmek yerine altına bir kap koymak ne kadar zekice...
Okuldan sonra arkadaşlarımın ısrarla gezmek istemelerine rağmen bir bahane bulup eve döndüm. Şuanda gezmekten daha önemli sorunlarım vardı ve yaşadıklarını birine anlatmak isteyeceğim en son şeydi.

***

Odamdaki ahşap masama ders kitaplarımın hepsini dökmüştüm. Artık yaklaşan sınavlara hazırlanmam gerekiyordu. Yaprak testlerden birini önüme almış dördüncü soruyu çözmeye çalışıyordum ama aksi gibi sorunun yanına koydukları görsel bütün dikkatimi dağıtmıştı. Ne diye kelepçe resmi koymuşlar ki? Tamam, sorunun masum olduğuna eminim ama evren sanki odaklanmamam için bütün tuşlara aynanda basıyordu. Sanki gördüğüm her şey bana Gölge'yi çağrıştırıyordu. Tam o anda şarja takılı telefonumun bildirim sesini işittim. Sessize almak için yöneldiğimde gelen mesajın Gölge'den olduğunu gördüm. İyi insan lafının üstüne gelir atasözü bu olsa gerek.

Gölge - Mars sana küçük bir hediye yollamak istiyorum.

Yüzümü buruşturup yazdığı mesaja anlam vermeye çalıştım. Ödevlere başlayalı daha on dakika bile olmamıştı. Yine de küçük bir kaçamaktan kimseye zarar gelmezdi.

Mars - Hediye mi?

Gölge - Hıhı, hani şu insanların birbirine verdiği paketlerden.

Mars - Hediye ne demek biliyorum zeki yaratık. Ne vereceksin peki?

Gölge - Söylersem sürprizi kaçar ufaklık.

İçimdeki küçük kıpırtılara engel olamadım, daha önce kimse bana durduk yere hediye vermek istememişti. Üstelik bu kişi hapishanede kalıyorsa. Benim için özel günlerden ziyade rastgele bir günde yapılan sürpriz daha anlamlıydı.

Mars - Gölge delisin sen, hapishanede olduğunu hatırlatmama gerek var mı?

Gölge - Hahah, halledeceğim korkma, fazladan iş yapıp aracı ayarlarım.

Mars - Hayır, istemiyorum. Böyle şeylerle uğraşma. Üstelik konuşmamız bile çok riskliyken zaten yeterince zorlanıyorsun.

Gölge - Daha sonra verecek vaktim olmaz diye korkuyorum.

Mars - Gölge, böyle söyleme lütfen. İçeride daha ne kadar kalacağın belli mi? Beraat filan gelme ihtimali ya da herhangi bir şey?

Gölge - Zor görünüyor, dediğim gibi kurbanın tarafı belalı çıktı. Yani peşimi kolay bırakacak gibi değiller.

Mars - İyi de gerçekten cinayeti işleyene ne oldu? Neden başkasının cezasını sen çekiyorsun?

Gölge - Orasını boş ver.

Mars - Yani sen şimdi diyorsun ki çıksan bile sorun çözülmeyecek mi?

Gölge - Ah Mars, keşke her şey daha kolay olsa. Çıkmayı geçtim, buradayken bile birçok kez beni öldürme girişiminde bulundular. Öyle tiplerin ceza yöntemleri göze göz, dişe diş.

Mars - Gölge bu korkunç. Böyle pislik insanlardan nefret ediyorum, asıl onlar içeride olmalı!

Gölge - Sıkma canını Mars, beni ayakta tutan bir gezegenim var artık.

Son kelimeleri okurken istemsizce gözyaşlarım yanaklarımdan akıp gitti. Damlalar telefonumun ekranına düşüyor birkaçı dudaklarımda birikiyordu. Utancımdan kıpkırmızı oldum ve daha fazla telefona bakmamak için kendimden uzaklaştırdım. Beni üzen gerçekten neydi bilmiyordum. Gölge ne zamandan beri benim için bu kadar önemli olmuştu? Her neyse artık ders çalışmaya dönmem gerekiyordu. Ne kadar zihnim kabullenmese de içten içe onu gerçekten kaybetmekten korkuyordum.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Mars'ın GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin