7.BÖLÜM

969 237 21
                                    

Çok fazla çaba vererek kazandığım Güzel Sanatlar Fakültesi için ismi kadar güzel diyemeyeceğim. Yani en azından benim okuduğum bina adına güzel tabiri fazla kalırdı. Uzun sütunlar dışarıdan bakıldığında eski bir kiliseyi andırıyordu. Eski diyorum çünkü kimse rutubetli duvarları boyamaya tenezzül etmemişti. Bazı dersler öğrencilere duvar resmi çizdirdikleri oluyordu ancak o resimler bile bu binanın göz yaşlarını saklayamamıştı. Okulda zil yoktu, yani sonuçta burası Üniversite. Kimse size gelip ders başladı veya teneffüse çıkın demiyordu. Dolambaçlı ve karanlık koridorlarda dersin hangi atölyede olduğunu bulamadığımdan kaybolduğum çok oluyordu. Henüz kalorifer borularını tamir ettirmeyi akıl edemeyen dekan yüzünden genelde titreyerek resim yapmak zorunda kalıyordum. Yapım gereği fazla şikayet eden biriyim evet ama bunların hepsini içinden yapıyordum. Biri gelip bana okuldan memnun musun diye sorsa evet her şey harika diyeceğimden eminim. Bu huyum yüzümden zaten fazla arkadaş edinmek de istemiyordum. Her gün insanların yüzüne bakıp yalan söyleyeceğime hiç konuşmamak daha iyiydi. Gölge’nin attığı resmin eskisizini düzgün çıkardığım için mutluydum yine de gerilen vücudum benimle aynı fikirde değildi. Bahçeye çıkıp kas katı kesilen bedenimi az da olsa gevşetmeye çalıştım.

Ders arası boyunca uzun bir süre telefona bakamadım, bu durum fazlasıyla canımı sıkmıştı. Benim için kavga etmek bir çözüm değil aksine sorunu daha da büyütmekti çünkü. Diğer yandan da neden bu durumda olduğunu merak etmiyor değildim. Sürekli zır zır öten telefon sesine daha fazla dayanamadım ve gelen mesajları okudum.

“Sanırım seni korkuttum.”

“Yanlış anlamanı istemem, benim istediğim bir kavga değildi.”

“O anda gelişti, eğer içini rahatlatacak ise birini korumak için kavga etmek zorunda kaldım.”

Mesajlar farklı saat aralığında gelmişti. Bana açıklama yapmasına gerek yoktu oysaki. Cevap vermekten kendimi alamadım.

Mars — Birini korumak, şimdi de kahraman mı oldun?

Gölge — Öyleyim demedim.

Mars — Korkutmak istemeyen biri “ucunda ölüm olsa” diye başlayan bir cümleyle mesaj atmazdı.

Gölge — Ama yalan değildi.

Mars — Hala dediğinin arkasındasın yani, peki Gölge.

Beni oynattığını düşünüyordum ki haklıyım da. Sonuçta kimliği belirsiz biri sırf eğlence olsun diye benimle uğraşıyor olabilirdi. İkinci ders boyunca bu düşünceler beynimi delip geçiyor, bir türlü attığı o resmi kafamdan silemiyordum. Eh birazda vicdanım el vermedi diyelim. Kimsenin görmeyeceği şekilde telefonu sıranın altına yerleştirip yazışmaya devam ettik.

Mars — Ellerin hala acıyor mu?

Gölge — Hayır, ilkinde de acımıyordu küçük hanım.

Mars — Krem filan sürsen en azından veya yara bandı sarsan.

Gölge —Resmini çizebildin mi peki? Merak ettim.

Mars — Biraz bir şeyler karaladım, bilmiyorum fazla bakamadım. Her neyse.

Gölge — Hımm, soru haklarımdan ikisi duruyor hala hatırladığım kadarıyla.

Mars — Sor bakalım Gölge Bey, tuhaflıklarına alıştım zaten.

Gölge — Birine yardım etmek için kendiri riske atar mıydın?

Mars — Nasıl bir soru bu böyle?

Gölge — Hemen köpürme sadece bir soru.

Mars — O kadar soracak soru varken, fazla değişik geldi.

Mars'ın GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin