10.BÖLÜM

837 221 20
                                    

(Güzel Sanatlar Fakültesi İzmir)
Bazen öğretmenimizin başka bir dil konuştuğunu düşünüyorum yoksa üç ders saati boyunca anlattıklarından tek kelime bile anlamamamın başka ne sebebi olabilir ki? İşini iyi yapıyor ona lafım yok ama bunca teorik bilgiyi bir seferde ezberlemek ve sınava kadar unutmamak ne mümkün. Sınıfta herkes başka işlerle meşguldü; resim çizmek yerine kâğıtları uçak yapanlar, yan yana konuşmak varken heyecan olsun diye birbirlerine not yazanlar, defter dururken sırayı karalayanlar ki bu resim öğrencileri için resmi bir gelenek haline gelmişti, uyumak için kafalarını sıraya gömüp alttan telefonla uğraşanlar tabii bazıları gerçekten uyuyordu. Gölgeden mesaj gelince bende gizlice telefonla uğraşanlar kısmına dahil oldum.

"Bu arada unutuyordum, sen de bana ellerinin resmini atar mısın?"

Mars - Ne o yoksa sen de mi resmini çizeceksin?

Gölge - Hah, çizmeyi beceremediğimi biliyorsun ama başka bir şey deneyeceğim.

Mars - O zaman akşamı beklemen gerekecek, eğer yine kaybolmazsan yollarım.

Gölge - Pazarlıkçı ruhu sadece bende var sanıyordum.

Mars - Kimden öğrendim!

Gölge - İzmir bugün güneşli keyfini çıkar derim.
Mars - İzmir'de yaşadığımı nereden biliyorsun? Aaa doğru ya önceki konuşmamızda yazmışım fark etmeden.

Gölge - Evet sormama gerek kalmadı sayende.

Hızlıca öğretmeni yoklayıp tekrar telefonuma dönüp parlaklığını iyice kıstım.

Mars - Peki, sen Gölge nerede yaşıyorsun?

Gölge - Mars'ta yaşamak isterdim.

Mars - Nerede yaşamak isterdin dememiştim aslında Beyefendi, sanırım buda gizemlerine dahil, sorularıma asla cevap alamamak.

Gölge - Önemli olan nerede yaşadığımız değil, nerede olmak istediğimiz.

Mars - Ne yani Mars'ın Gölge'si mi olacaksın?

Gölge - Bak bunu sevdim, Mars'ın Gölge'si...

Mecaz mı yaptı bilmiyorum ama belli etmesem de benimde hoşuma gitmedi diyemeyeceğim. İçinde fazla gizem barındırıyordu. "Mars'ın Gölgesi"
Sahi ellerimin olduğu resmi ne yapacak?
Gözüm ekrandaki saate ilişti, ders bitmek üzereydi. Telefondan kafamı kaldırıp tekrar dünyaya döndüm. Vakit ne çabuk geçmişti. Koşuşturan öğrenci yığınları arasında ağır ağır ilerleyip evin yolunu tuttum. Eee bütün ders boyunca telefonda mesajlaşırsam zaman hızlı geçer tabii, konuştuğum kişinin Gölge olmasıyla hiç alakası yok, hem de hiç...

***

Akşamüzeri hızlı bir duş alıp kendime geldim, akan suyla beraber bütün yorgunluğum küvet deliğine akıp gitmişti. Odamın üst katta olmasından ötürü evin içinde ailemle pek karşılaşmıyorduk daha doğrusu herkes kendi halinde takılıyordu. Annemi babama nazaran daha çok görüyordum en azından. Babamın bazı günler eve bile gelmediği oluyordu ki patronunun önüne yığdığı evraklardan nefes alması bile mucize diyebilirim. Ailem çalışadursun tam Gölge'ye mesaj yazmak için telefona eğildiğim vakit o benden önce davrandı.

Gölge - Mars, isteğimi unutmadın diye umuyorum.

Yanağımdaki çizgi hafifçe kıvrıldı. Demek elimin fotoğrafını isterken ciddiymiş.

Mars - Unutmadım beyefendi, ben senin gibi kaçmam merak etme.

Islak parmaklarımı üzerimdeki bornoza silip elimin fotoğrafını güzel bir açıdan çekmeye çalıştım. Evet, insanlar yeni tanıştığı birinin direk yüzünü görmek ister ancak işin eğlenceli kısmı tam olarak da buydu. Dış görünüşümüze dair çok az şey bilmek ikimizin de ön yargılarını yıkıyordu ki ben yaşantım boyunca bu unsura hiç takılmamıştım. Nasıl bir yüzü olduğu, kilosu, boyu ve hatta yaşının bir önemi yoktu. İki insan birbirleriyle iyi vakit geçirdikten sonra bunlar saçma birer sayıdan ve görüntüden ibaretti. Resmi gönderdikten sonra gelen yanıt yüzümü güldürdü.

Mars'ın GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin