18. Bölüm- POYRAZ'IN RÜZGARI KUZEY'E ESER.

4.3K 218 31
                                    

BEĞENİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYINIZ ⭐️

Kitap hakkındaki düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız sevinirim.

YILDIZA 🌟 BASIN BURALAR PARLASIN

Rüyamdan kesik kesik aldığım nefeslerle uyanmıştım yine. Yanımda uyuyan Poyraz'ı uyandırmamak için ağzımı kapatarak, serbest bıraktım sessiz çığlıklarımı. Titreyen bacaklarımı yataktan sarkıtarak ayağa kalkamaya çalıştım ama bedenim beni taşıyamadı. Yatağın yanına çökerek yere oturup, sırtımı yatağa yasladım. Bacaklarımı kendime çekip ağladım sessizce.

Yatağın yanındaki komodinin ilk çekmecesini açıp tahta bir kutuyu elime aldım. Kutunun içindeki buruşmuş ultrason fotoğrafını naifçe ellerimin arasına aldığımda, okşadım. "Özür dilerim meleğim. Koruyamadım." 

Elimdeki ultrason fotoğrafını meleğimi ilk öğrendiğimde elime vermişti doktor. Şaşkınlıktan ilk dilim tutulmuştu. Kalp atışlarının sesini duyduğumda ağlamaya başlamıştım. Hayatımda o kadar mutlu olduğumu hiç hatırlamıyordum. Kuzey'in kollarına koşup haberi vermek için can atıyordum ama yapamamıştım. Çünkü almışlardı onu benden. Bana hain bir oyun oynamışlar ve beni bebeğimden ayırmışlardı.

Acının bir rengi var mıydı? Ya da acıyı nasıl dile getirirdik? Ağlasak geçer miydi? Kalbimi zehirli bir sarmaşık gibi saran dikenlerin kökü asla kurumayacaktı. Onun acısı her daim taze kalacaktı. Ben onu hiç koklayamamıştım. Kime benzediğini bile bilmiyordum. Daha fasulye kadar küçük meleğimdi o benim. Kuzey ile benim bir parçamdı. Birbirimizi sevişlerimizin, öpmelerimizin bir mucizesiydi. Aşkımızın en güzel kanıtıydı.

Bir mezarı bile yoktu ki. Meleğimi karnımdan söküp bir çöp poşetine atmışlardı. Onu soğuk bir çöp kovasına layık görmüşlerdi. Çok canı yanmış mıydı meleğimin? Ben dinlemiştim onu. Kalbi,'ben buradayım anne,' der gibi güçlüydü. O kadar minicikti ki. Bana tutunabileceği elleri bile oluşmamıştı belki. Ona sahip çıkamamış, onu koruyamamıştım.

Bebeğimi benden aldıklarından beri her gece rüyalarıma girmişti. 'Uyan anne, kurtar beni,' diye her gece rüyalarımda bağırmıştı bir kız çocuğu. Sadece sesini duyuyordum. Zifiri karanlık bir ormanda bana bağıran bir kız çocuğunun sesi yankı buluyordu rüyalarımda. Eskiden her gün gördüğüm rüya, ilaçlar sayesinde durmuştu bir ara. Ama bugün tekrar rüyamda duyduğum meleğimin sesiydi. Aynı rüya, aynı karanlık, aynı minik kalp sesi...

Yıldızlar karanlığı asla aydınlatamazlar. Karanlık her zaman karanlıktır. Ta ki güneş doğana kadar...

Güneş, kendini ufukta göstermeye başladığında ben hâlâ yerde oturmuş elimdeki fotoğrafa bakıp ara sıra ağlıyordum. Yatakta kıpırdanan Poyraz gözlerini açmış ve uykulu sesiyle, "Deniz," diye seslenmişti.

Onu endişelendirmek istemediğimden, kısık bir sesle, "buradayım," dediğimde, yataktan kalkarak yerde oturan bana doğru hızla gelmişti.

Dizlerinin üzerine çökerek önümde durdu. "Güzelim, kabus mu gördün yine? Neden beni uyandırmadın? İlaçlarını içtin mi?" Kendimi bu aralar en güvende hissettiğim yer olan boynuna sarılıp yeniden ağlamaya başladım.

İlaçlarımı içmemiş, içmek istememiştim. Sakinleştiricilerle geçirdiğim beş seneyi artık istemiyordum. Kendimi güçlü zannedip bırakmıştım ilaçlarımı ama görüyorum ki dışarı da ne kadar güçlü olsam da, başımı yastığa koyduğum her an kabuslar beynime üşüşüyor, beni bloke ediyordu.

"Poyraz ya çocukları öğrenirlerse, onları da benden alırlarsa..." Fısıltı gibi çıkan sesimle kendimle konuşur gibiydim. "Ben ne yaparım Poyraz?" Boynuna sarıldığımdan dolayı boğuk çıkan sesime engel olmadım.

ATEŞ VE BUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin