Merhaba ATEŞ VE BUZ okuyucuları. Hepinize kocaman öpücükler.
BEĞENİ SINIRIMIZ 100 ARKADAŞLAR. BEĞENİ SAYISI 100 OLMADAN YENİ BÖLÜM GELMEYECEKTİR.
Okumaya başlamadan önce yıldıza basarak bölümü beğenmeyi unutmayınız.
Bol bol yorumlarınızı yazın. Sizin görüşleriniz benim için önemli.
Beğeni yapmayı unutmayınız.
İnsan geçmişin gölgesinde her debelendiğinde, aklı sıyırma noktasına gelirdi. İnsanın delirmesi sadece bir saniyeden kısa bir süre de gerçekleşir.
Ailenizi kaybettiğiniz bir an, kara sevdaya tutulduğunuzda ya da, 'artık yeter,' dediğiniz bir an da delirirsiniz. Ben her olayı yaşamama rağmen hâlâ delirmemiştim. Belki de delirmiştim sadece tescillenmemişti. Ama bir ara kesin deliriyorum sanmıştım. Kafamdaki sesleri susturmam zaman almıştı. Poyraz ve çocuklarım sayesinde, delirmenin eşiğinden dönmüş; kıl payı kurtulmuştum.
Acar ve Hamdi ile konuşmamızın üstünden iki gün geçmişti. Özel kliniğin müdürüyle, başka bir kimlikle konuşmuş ve büyük bir bağış yapıp iki üvey kardeşimi yatıracağımı söylemiştim.
Hamdi, üçümüz içinde sahte kimlik yaptırmış ve planımızı yavaş yavaş işleme koymaya başlamıştık. Tabi Hamdi, Poyraz'dan habersiz iş yapmayacağı için ilk dakikadan haber uçmuştu. Poyraz her ne kadar itiraz etse de beni engelleyemeyeceğini anlamıştı.
Sabahın erken saatlerinde Hamdi ve Acar ile kliniğin yakınlarına doğru yola çıkmıştık. İstanbul'un dışında bulunan klinik, ormanın içindeydi. Kliniğe yakınlaşınca ormanın içine bir yere arabayı çektim. Poyraz ve Acar da benimle beraber arabadan inmişti.
Bagaj kapağını açarak, küçük bir valiz çıkardım. Valizi ayakta bekleyen ikilinin önüne koyarak, ellerimi kollarımda birleştirip gülümsedim.
Kaşları çatık bana bakan ikiliye, "hadi gençler! Çantada sizin için kıyafetler var onları giyinin. Herhalde takım elbiseyle falan içeriye gireceğinizi falan düşünmüyorsunuz değil mi?" dedim.
Acar gözlerini devirerek oflarken, Hamdi yine otuz iki diş gülümsüyordu. "Yenge biz zaten takım elbise giymedik ki?" Acar'a bakarak keyfi yerine gelmiş gibi olan Hamdi, "biz evde Acarla giydik bir şeyler zaten," dedi, kahkaha atarak.
"Hamdi umarım düşündüğüm şeyi giymemişsindir," dedim tuhaf bir şekilde bakarak. Çünkü Hamdi'nin takım elbise dışında giydiği tek şey vardı.
Bunu ilk Amerika da ki villa da yangın çıktığını zannettiğimizde görmüştüm. Poyraz ile beraber, Hamdi'yi o kılıkta gördüğümüzde sabaha kadar gülmekten uyuyamamıştık çünkü.
Hamdi parmağını şıklatarak, "tamda tahmin ettiğin gibi yenge," dedi ve ayak bileklerine kadar uzanan siyah kabanının düğmelerini açtı. Gözlerimi kocaman açtığımda, Hamdi Acar'ın kolunu dürtmüştü paltosunu açması için. Acar gözlerini devirerek, Hamdiye en kötü bakışlarını gönderdi ve paltosunu açtı.
İkisi de karşımda mavi çizgili Gaffur pijamalarını, beyaz atletlerinin üstüne çekip kombin yapmışlardı. Kahkahama engel olamayarak ormanı inlettim. İşaret parmağımla onları işaret ederek, "bu, bu... ahahha... çok," dedim. Gülmekten daha fazla konuşamamıştım.
Acar, paltosunun önünü kapatarak, "ya Deniz, gülme ya! Zaten zorla giydirdi bu ayı bana bunu," diyerek Hamdi'nin koluna vurmaya başladı. Hamdi de ondan geri kalmayarak yakasına yapıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ VE BUZ
ChickLitSöylediklerini kabullenmeyerek kafamı iki yana salladım. Ona doğru uzandığımda ellerimi göğsüne koydum. Gözyaşlarım dur durak bilmiyordu. "Hayır, Kuzey hayır! Bana inan, n'olur bana inan! Ben sana ihanet etmedim. Ben Deniz'im, senin Deniz'in. Ben sa...