Merhaba ATEŞ VE BUZ ailesi...
MEDYA: POYRAZ KARASAROĞLU
Kitaba olan yoğun ilgiden dolayı çok teşşekür ederim. Kitabımız dizi olma yolunda ilerliyor.
🌟 BASIP DESTEK OLMAYI UNUTMAYINIZ.
Poyraz'ın gözlerine bakarken yüzüme en parlak gülümsememi yerleştirdim. Karşımda duran çifte çevirdim, yeşille harmanlanan mavilerimi. Kuzey'e ve onun koluna girmiş, zafer çığlığıyla bas bas bağıran bir suratla gülen, Sanem'e.
Poyraz, belimi kuvvetli parmaklarıyla sahiplenirken, iki adım attık karşımızdaki çifte. İşte şimdi herkes olması gerektiği asıl yerdeydi. Bizim omuzlarımıza onlarca acıyı yük ettikleri bu şehre, onları gömmeye gelmiştik.
Kuzey tam beş yıl sonra yeniden karşımda, çatık kaşlarıyla bize bakıyordu. Gözlerimin en derinine bırakırken nefretini, akrep ve yelkovan birbirine karışmış gibi dönüyordu etrafımızda. Bakışlarıma daha sindiremediğim duyguları yerleştirdim bir an. Öfke ve nefret harmanlanarak yoğruluyor, sinirden yeşil olmak üzere olan harelerime yansıyordu.
Kuzey'in gözlerinde gördüğüm nefret, benim nefretimle birleşip ortamda şimşekler çaktırıyordu. İçimde zelzeleler oluşsa da, yüzüme sade bir gülümseme olarak yansıyordu. Sadece gözlerimizin konuştuğu sessiz bir, 'merhabayı,' birbirimize aktardık.
Nefretle söylenmiş bir merhaba...
Poyraz'ın gözleri, Kuzey'in bakışlarına tezat sakin bir deniz gibi durgundu. Neden sinirli değildi? Öfkeli ya da nefret dolu hiç değildi. Başka bir duygu vardı Poyraz'ın bakışlarında. Kuzey'e, geç kalınmış bir teşekkürün adım seslerini sunuyordu sanki.
Poyraz, Kuzey'e elini uzatarak, güçlü duruşunu bozmadı. Dudağındaki yandan gülüş ise oldukça kışkırtıcı duruyordu. "Kuzey bir, merhaba, demek yok mu?"
Kuzey, Poyraz'ın güçlü duruşunu takınarak eline uzattı. Poyraz'ın elini aynı onun gibi sertçe tuttuğunda, soğuk sesi hepimizi sarmaladı. "Hoş geldin kuzen." Yüzüne yerleştirdiği sahte gülümsemesine devam ederken çenesinin gerildiğini çok net görebiliyordum. Kuzey nefrete bulanan bakışlarını Poyraz'ın gözlerine saldığında, Poyraz telaşsız bir şekilde kabul etti bakışları.
Poyraz'ın neden bu kadar sakin olduğunu bilmiyordum. Duygularını pek saklamazdı çünkü saklama gereği duymazdı. Kime ne hissediyorsa gösterirdi. Bu zamana kadar duyguları asla ona pranga olamamıştı. Ayrıca hiç iyi numara da yapamazdı. Şu an Kuzey'in gözlerine nefretle bakması gerekirken, teşekkür ederek bakıyordu sanki.
Poyraz ve Kuzey'in sıkı sıkıya kenetlenmiş ellerinebaktım. İkisinin de parmak boğumları beyazlaşmış, elleri taş gibi olmuştu. Biraz daha el ele sıkışmaya devam ederlerse, birinin eli kırılacak ve biz soluğu hastanede alacak gibiydik.
Bu ortamda olmasalar belki de yumruk yumruğa kavga edecek olan iki adam, şu an oldukça medeniydi. Sanem aralarında ki gerilimi fark etmiş olacak ki cırtlak sesiyle, "hoş geldin Deniz. Hoş geldin, Poyraz," dedi.
Bana samimiyetsiz gelen sesi Poyraz'ın ismiyle yumuşayıp jöle kıvamını almıştı sanki. Poyrazdan korktuğu içinde olabilirdi. Burnu havada tavırları ise hâlâ aynıydı. Ben o burnunu büküp bir yerlerine yeniden monte edecektim, haberi yoktu.
Şeytana pabucunu ters giydirecek cinsten bir kadındı. Dişiliğini en son raddeye kadar kullanmaktan asla çekinmezdi. Sinsi bakışlarını sadece onu tanıyanlar bilirdi. Bana az çektirmemişti bu şıllık! Füsun cadısının yardakçısı olur kendisi.
Poyraz, bakışlarını Sanem'e çevirmiş ve ellerini Kuzey'in ellerinin arasından çekmişti. Sanem'e soğuk sayılabilecek bir sesle konuştu. "Hoş bulduk Sanem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ VE BUZ
ChickLitSöylediklerini kabullenmeyerek kafamı iki yana salladım. Ona doğru uzandığımda ellerimi göğsüne koydum. Gözyaşlarım dur durak bilmiyordu. "Hayır, Kuzey hayır! Bana inan, n'olur bana inan! Ben sana ihanet etmedim. Ben Deniz'im, senin Deniz'in. Ben sa...