unending gaze

343 36 69
                                    



Feri sönmüş gözleri açılabildiği kadar açılmıştı Deku'nun. Burası işkence uyguladıkları oda mıydı? Ne tür bir yere düşmüştü böyle?

Tedirgince soğuk fayansla temasını keserek ayaklandı. Yerdeki kurumuş kan lekeleriyle göz göze geldi. Gergince yutkundu ve kurumuş kahverengi lekelere basmadan odanın içinde yürümeye çalıştı.

Leş gibi kokuyordu oda, iğrenç hissetti Deku. Burada alınan canların sayısını tahmin bile edemiyordu.

Geniş masanın önünde durdu ve üstündeki aletleri inceledi bir numara. Her türden kesici, delici alet vardı..

Birkaç silah, kalın ipler, zincirler, kelepçeler, çeşitli bıçaklar, balta, kerpeten, tornavidalar, çekiçler, matkap, neşter, elektirikli testere...

'Ne elektirikli testere mi?' kendi kendine mırıldandı Deku. Tuttuğu titrek nefesini bıraktı ve boğazında oluşan yumruyu yuttu.

Duymuştu Dynamight diğer adıyla Bakugou onu öldürmeyi planlıyordu. Eğer buradan kaçamazsa ölümü bir numaralı kötüden ve burada gerçekleşebilirdi Deku'nun.

Ölmek istemiyordu. Henüz erkendi, bir numara seçilmesinin üstünden daha yeni bir yıl geçmişti. Barışın sembolü olmasının ise beş-altı ay. Hep hayalini kurduğu şeyleri başarmıştı fakat..

Farkına bile varamamıştı. Zaten bir numara olmasından kısa bir süre önce Allmight'ı, barışın sembolü seçildikten sonrada annesini kaybetmişti. Zaman çok hızlı ilerlemişti onun mutlu olmasına izin vermeden.

Arkadaşlarının hazırladığı kutlamanın ani cenazeyle iptal olduğunu hatırlıyordu. Sefasını bile süremeden burada ölemezdi.

Söz vermişti halka, sağlam, dimdik ayakta kalıp koruyacaklardı onları. Kahramanların görevi buydu öyle değil mi?

Hızlıca kafasında kurduğu planı gözden geçirdi. Bir süre bekleyecek ve Dynamight'ın bahsettiği anahtarı bulacaktı. Elbette zaman algısını kaybetmişti. Ne saat ne de dışarıdan bir ışık görememişti.

Gerçi yorgun düşen bedeniyle nasıl karşı gelecekti Dynamight'a, ondan da emin değildi. Morarmış sol bileğine baktı. Kırılmıştı veya incinmisti, bilmiyordu.

Şuan bunları düşünmekle vakit kaybedemezdi. Ne kadar zarar gördüğü umrunda değildi buradan sağ çıkmalıydı.

Kapıyı dinledi yarım saat boyunca. Çıt yoktu.

İyice emin olduktan sonra kapının kilidini sessizce açtı ve odadan çıktı.

Yine uzun koridorda bulmuştu kendini. Baştan aşağı süzdü koridoru bomboştu.

Rahat bir nefes vererek uzaklaştı işkence odası olduğuna karar verdiği iğrenç yerden.

İşine yarayabilecek birşeyler bulma umuduyla odaları gezmeye başlamıştı.

İlk olarak, daha önce dinlediği odaya girdi. Ortalama boyutta bir masa ve düzensizce dizilmiş eski sandalyeler vardı. Lavaboyu gördüğünde mutfak olduğunu düşündü. İçeri girdi ve dolapları, çekmeceleri karıştırmaya başladı.

Normal mutfak eşyaları dışında birşey bulamamıştı. Buz dolabınıda kontrol etti. Küflenmiş birkaç pis yemek ve bir kutu kahve dışında birşey yoktu.

Peki bu pis koku nereden geliyor diye düşünmeden edemedi. Etrafa baktı tekrardan dolabı kapatarak. Gözüne ilişen küçük çöp kutusunun önünde durdu. Kokunun kaynağının burası olduğu net bir şekilde anlaşılıyordu.

Kutuyu açtığına pişman olmuştu. Gördüğü çürümüş et parçalarıyla kendini zorlayarak daha dikkatli baktı.
Bunlar parmaklara benziyordu. Oldukça eski olmalılar diye düşündü. Şekillerini bile kaybetmişlerdi çünkü. Yeni çöpe atıldığı belliydi. Bu da demek oluyor ki kötüler buraya kısa bir süre önce yerleşmişti.

Daha fazla dayanamayarak kapattı kapağını ve uzaklaştı mutfaktan. Mide bulantısı hiç geçmemişti.

İlerledi koridorda Deku. Karşılaştığı koca demir kapıyla yerine sabitlenmişti şimdi. En tepesini gorebilmesi için kafasını kaldırması gerekiyordu.

Onlarca kilitte gezdirdi gözlerini. Buradan çıkışı fazlasıyla zor olacaktı. O anahtarları ne olursa olsun almalıydı.

Kilitleri elleri arasına aldı bir numara. Özgünlüğüyle kırabilmesi mümkün mü umuduyla.

Birkaçı göz korkutmak için olsa gerek, oldukça dandik duruyordu. Zincirleri paslanmış kolayca sökülebilirdi.

Ama tespit ettiği altı kilit fazlasıyla kaliteliydi. Bunları elbette kırabilirdi. Bir %100 hamlesine kalırdı. Fakat buradan dışarısı var diye düşündü.

Tüm gücünü burada kullanıp kaslarını yorarsa dışarıda karşılaşabileceği herhangi bir duruma karşılık veremezdi. Fazla riskliydi. Hemde göze alınamayacak kadar.

Ayrıca kaçarken ,en azından bir süre, Dynamight'ı etkisiz hale getirmek zorundaydı.

Dynamight'ın kullandığı transfer özgünlüğü yüzünden yeterince yorulmuş bedeniyle hem onu yenip hem kaçamazdı.

Onu kontrol altına alabilmek için birkaç fikri vardı aslında ama... İşe yaramayabilirdi. Buda hayatına mâl olurdu.

Gergince yutkundu. Denemekten zarar gelmez diye düşündü. Ve ilerlemeye devam etti uzun koridorda.

Çoğu odaya girip çıkmıştı ve hemen hemen aynı şeylerle karşılaşmıştı. Aradığı şeyi bulamıyordu. Gereksiz vakit kaybediyordu.

Duyduğu tuhaf seslerle yavaşladı. Sesi anlayabilmek için kaynağını bulmaya çalıştı. Yavaş adımlarla ilerledi ve net duyduğu seslerle başka bir odanın kapısının önünde dikildi.

Bu Dynamight'dı, ama konuşmuyordu yada bağırmıyordu. Mırıldanıyor muydu? Kavrayabilmek için kulağını kapıya yaklaştırdı. Bu horultu sesleriydi..

O da yorgun düşmüştü. Sonuçta kendi söylemişti. O özgünlüğün kullanımının vücudunu yorduğunu.

Uykusunun ağır olduğundan emin olunca sessiz olmasına dikkat ederek giriş yaptı odaya. Tahmin ettiği gibi mışıl mışıl uyuyordu Dynamight.

Fırsat bu fırsat diyerek odayı karıştırmaya başladı. Hemen yatağın karşısında ki dolabın önce kapaklarını açıp içine baktı. Eski tozlanmış kıyafetler dışında birşey yoktu.

Sonra yanında duran aynalı geniş komodinin çekmecelerini açtı teker teker. Buradada herhangi birşey yoktu.

En son çekmecede de birşey bulamayınca ayağı kalktı. Ve aynadaki yansımasını gördü. Kendine baktı çok yorgun gözüküyordu. Hemen arkasında onu izleyen sarışın adamda pek farklı sayılmazdı.

İkiside yorgun düşmüştü.

Bir dakika..

Arkasında onu izleyen sarışın adam mı?!

Korkuyla açılan gözleri sarışının kırmızı gözlerinin aynadaki yansımasıyla buluştu.

Ardından elini kaldırdı Bakugou, elindeki anahtar parlıyordu. Ve sordu.

"Bunu mu arıyordun?"

Hızlıca arkasını dönüp gözlerinin içine baktı. Normale göre oldukça sakindi. Ve yeni uyandığından olmalı, sesi fazlasıyla kalındı. İfadesiz sakin suratı çok çekici gelmişti bir numaraya. İlk defa savaşmadan yüzünü inceleme fırsatı bulmuştu.

Normalde korkunç bulduğu, kınadığı o yüzü, hatlarına bakıldığında cidden yakışıklıydı. Keskin yüz hatlarını tamamlıyordu çekik kırmızı gözleri.

Hızlıca kendini toparladı Deku. Ve hazır Dynamight'ı hareketsiz yakalamışken fırsatı kaçırmayarak atladı yatakta dikleşerek oturmuş adamın üstüne.

Deku'nun ani hareketiyle geri yatmıştı yatağa Bakugou. Şuan istesede pek tepki veremezdi zaten, dinlememişti ve vücudu çok güçsüzdü.

Bu yüzden bir süre hareketsiz kalarak enerjisini toplamaya karar verdi. Üstündeki yeşil saçlı adama ve pozisyonlarına baktı.

Üstüne çullanmış, her iki tarafını elleriyle kapatmış, suratını izliyordu. Göz göze geldi ikisi. Kırmızı gözler, yeşil gözlerin sahibinin dudaklarına kaydı.

Usulca kaldırdı kafasını ve dudakları arasındaki mesafeyi sıfıra indirdi.





failed revenge • bakudekuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin