wine red eyes

284 32 61
                                    


Kapkaranlık gökyüzünde yıldızlardan en ufak bir belirti yoktu şimdi, gecenin geç saatlerinde. Kiraz ağaçları koyo dönemine girmiş havada iyice soğumuştu Japonya'da.

Başkentin aksine oldukça kalabalık olan Musutafu'da sağanak yağış bekleniyordu birkaç hafta. Hava durumunda duymuştu Deku.

Hastaneden taburcu olmuş evde istirahat ediyordu şimdi bir numara. Geniş koltuğa yayılmış keyifsizce haberleri seyrediyordu. Kafasını her daim kurcalayan şeylerden uzaklaşması gerekiyordu sonuçta.

Huzursuz halkla olan röportajlarını izliyordu kanalların. Çoğusu para ve izlenme için kahramanları suçluyordu. Uzun süredir tuttuğu gergin nefesi bıraktı dışarı. Gözlerini kapattı hüzünle gerilen kaşlarını ovaladı sonra. Başını ağrıtmaya başlayan dinlendirici gözlükleri önündeki masaya fırlattı.

Kafasını hemen yanındaki kare yastığa yerleştirerek uzanır pozisyona geçti ve önündeki kumandaya uzanarak kanalı değişti.

Şimdiyse bir polisin konuşması çıkmıştı karşısına. Yorgun surat ifadesiyle dinlemeye başladı söylediklerini.

"Sayıca çok olduklarını düşünüyor musunuz efendim?"

Mikrofonu polise tutan kısa kadının başta ne dediğini anlamamıştı Deku.

"Hayır, fakat özellikle seçilmiş gibiler. Salınan tüm suçlular güçlü özgünlüklere sahip."

Kaşları havaya kalktı Deku'nun bu konu tamamen çıkmıştı aklından. Hapishaneye olan saldırıların haberleri anında yayılmış mıydı yani? Shoto'nun kontrol altına aldığını sanıyordu.

Kafasını olduğu yerden kaldırdı bir numara ve daha dikkatli dinlemeye başladı.

"Hosu, Fukuoka ve Naruhata'da dört hapishaneye şüphe uyandırmadan girmişler. Güvenlik sistemini güçlü bir hack programıyla geçtikleri düşünülüyor. Tanıklara göre hepsi birden fazla özgünlüğe sahipmiş."

"Şuana kadar kaç suçlu kayboldu? Belirli bir sayı var mı?"

"On Yedi."

Duyduğu sayıyla şok olmuştu Deku. Nasıl bu kadar kişiye bu kadar kısa sürede ulaşabilmişlerdi? Kötüleri hafife mi almıştı. Düşünmeden yaptığı hataları geldi gözlerinin önüne.

O malikaneye girecekti Shoto olmasa. Cidden ne düşünüyordu ki o an? Veya kaçırıldığı gün.. Topladığı kahramanların sayıları onu bile geçmiyordu. Daha fazla destek almalıydı. Keşkelerle dolu düşünceleri daha da üzmüştü onu şimdi.

Kafasını eğdi. Ağlayacak gibi hissediyordu. Ama ağlamak için bile fazla yorulmuştu. Hiçbir şey yapamadı. Elindeki yara izleriyle uğraştı stresle.

Ona daha 19'ken kendi ajansını kurduğunda çok küçük olduğunu söylemişlerdi, ağır sorumlulukları kaldırabilmek için çok toy olduğunu.

Daha 22'sinde bir numara seçildiğinde de çok küçük bulmuşlardı onu yine. Elde ettiği zaferler ve kurtardığı yüz binlerce insana değdiğini soylemişti Shoto ona. Ona inanıp diğerlerini dinlemeyi reddetmişti.

Bir sonraki sene de de barışın sembolü ünvanını almıştı. Aynı yıl içinde verdiği kayıplar aklına gelince sonunda gözlerinin ıslandığını hissetti. Bir çocuk gibi bileklerini göz kapaklarına sürdü sonra kuruttu göz yaşlarını, yine.

Duyduğu kapı sesiyle kafasını kaldırdı Deku. Gecenin ikisinde kim olabilirdi.

Her kimse alacağı varmış gibi vuruyordu kapıya. Kapının artık tekmelenmeye başladığını farkedince kalktı yerinden hızla.

failed revenge • bakudekuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin