İşte büyüleyici beyazlar içindeydim. Saf, narin temiz, en güzel hayallerimi kurduğum, şiirlerle, kitaplarla ve aşkla benimsediğim beyaz.
Peki bu en mutlu günüm olacak, hayallerimi kucaklayacağım günde şu dudak kıvrımımdaki burukluk da neyin nesi?
Peki ya hep konuşup bu günü birlikte tasarladığımız arkadaşlarım Derin, Sidelya, Erva, Sale, Efil ve kuzenlerim Melek, Buğlem, Çisil, Gül niye yanımda bu kadar durgun ve mutsuz?
Evet hayalimdeki gelinlik, hayalimdeki mekan, hayalimdeki gelin arabası, hayalimdeki saç, makyaj, davetliler, arkadaş masası hepsi hayalimdekinden bile güzeldi,tek bir eksikle: Önce hayalim, sonra hayatım, şimdilerde ise geçmişim olan, şiirimsin diyebildiğim tek adam: Arel...
Üstelik arkadaş masasında bir fazlalıktı, o şuan kapımda birlikte gelin masasına gitmek için bekliyor olmalıydı. Evet gelmişti. Onun gelişiydi beni bu kadar çok yaralayan. Oysa böyle mi olacaktı bizim düğünümüz? O damat olacaktı: şiirlerimin Mecnunu, Ferhatı, Tahiri... Ama şimdi yalnızca arkadaş masamdaki davetli.
"Rima..." Bu düşüncelerden aynı zamanda kuaförüm olan Çisil ablamın sesiyle sıyrıldım. "Duvağını diyorum, taksak artık. Gidiyorum diye bu kadar naz yapılıp, damat bekletilmez ki." Aslında hep güldürürdü beni, yine bu şakalı sözlere gülmem gerekirdi ama canımı yaktı. Beklettiğim Arel değildi ve bu yaptığım naz değil anı biraz daha erteleme çabasıydı. Evet kaçmıyordum, erteliyordum. Ama nereye kadar erteleyebilirdim ki? Beni bekleyen bir düğünüm vardı. Ve Arelle yaşadıklarımın dokuz yakın şahidi düğünümde hayalimdeki gibi hem nedimem hem de şahidim olmak için her şeyden haberdar ama düşüncelerimden habersiz beni bekliyordu. Onlar şuanda benimle aynı hüznü paylaşıyordu, ama buna hakkım yoktu. Kuaförden de sırf burada hazırlanırım diye çıkarmıştım onları. Ve ne olacaksa şimdi olmalıydı.
"Duvak takmayacağım."
İlk itiraz Efilden geldi "Narin! Duvaksız seni buradan çıkarmayacağımızı biliyorsun değil mi?" Bana hep narin derdi, ama şimdi bu farklı bir narindi.
Melekden de ikinci darbe geldi. "Kardeşimin duvağını ben tutacaktım, hayalimi gerçekleştiremeyecek miyim yani?"
Bu gerçekten de yıkıcıydı. "Duvak takmayacağım. Çünkü o duvak Arelin hediyesi. Çünkü o duvağı Arel kendi açmak için aldı. Çünkü hayalimizdi. Özür dilerim ama bunu yapamam."
"Rima tüm bunlar kendi kararındı. Buradaki her şeyde Arel var. Duvak da bunun bir parçası." Sale hep gerçekci biriydi ve sonuna kadar haklıydı. Ama benim de haklı sebeblerim vardı.
"Kızlar! Her zaman yanımda oldunuz, hala yanımdasınız ve ne olursa olsun yanımda olacağınızı biliyorum. Şimdi bir şey söylemeyin. Bazen size göre yanlış olan şeyler yaptım. Ama bana doğru geldiği için benim arkamda olmaktan da vazgeçmediniz. Ve ben çok büyük bir yanlış yaptım, üstelik kendime bile yanlış geldiği halde. Bu gün benim en büyük yanlışım. Ve siz yine arkamda oldunuz. Merak etmeyin yıkılsam da, benliğimi bir aşkta bıraksam da benim doğrularım hep aynı. Şimdi bana doğru geleni bu yanlışı silmek için yapıyorum. Bunun için herkesten özür dilerim. Ama ben en büyük özrü kendime biriktirdim. Artık kendimden de özür dilemeliyim."
Sözlerimi bitirip kapıdan sakince çıktım. Farkındaydılar ve gelmeyecektiler arkamdan. Çünkü mantıklı bir açıklamam hep vardı, yine zamanı gelince yapacaktım..
AREL'DEN:
İnternet üzerinden bir grup davetiyesi... Rima evleniyordu ve ben yalnızca bir davetliydim. Aslında davetli olmam da tuhaftı. Ama gideceğim, Rimayı en sevdiği beyazlar içinde uzaktan da olsa seyredeceğim.
Kaç dakikadır bu ekrana bakıyorum bilmiyorum ama gözlerim bozulmadan telefon beni kendime getirdi. Kim olduğuna bakmadan açtım telefonu.
"Dur tahmin edeyim şuan tam da düğüne gitmeyi düşünüyorsun. Ama buna izin vermeyeceğimi hatta vermiyeceğimizi biliyorsun değil mi?"
Tabiki Taha... "Kime sordum ki? Kim izin vermiyor bana?"
"Ben. Ve tabiki Çınar, Mert, Yalın,Poyraz . Yeterli mi?"
"Değil gelip bağlasanızda gideceğim hemde siz as davetlilerle."
"Arel!"
Biraz yumaşatmalıydım, yoksa yine kavga ederdik. Fikirlerimiz taban tabanaydı ama en yakın arkadaşdık, tuhaf ama güçlü bir arkadaşlık. "Bu onunla ilgili son isteğim sadece orda olacağım, üstelik de davetliyim."
"Rimaya ne olacak, görürse yıkılır."
"O güçlüdür. Kararından belli. Sevmese evlenmezdi, demek ki çok sevdiği Nazımında dediği gibi: GİTMEK BİR EYLEMDİR, UNUTMAK İSE KOCAMAN BİR DEVRİM... o bu devrimi gerçekleştirmiş." Cevap vermesine izin vermedim, ikna olmuştu biliyorum...
İşte o bahçe, evet tam şurada orkestra ama gözükmeyecek, masalar dağınık olacak ama arkadaş masası kocaman ve piste en yakın olacak. Ayrıca bu masada parşömen defterler olacak. Çünkü o yazmaya ve okumaya aşık, bu yüzden arkadaşlarının yazdıklarını zevkle okuyacak. Pist büyük olacak çünkü çok akrabası var. Masalarda ve etrafta papatyalar olacak, havuzda baş harflerimiz papatyalarla yazacak. Gelin masası beyaz ve pembe olacak. Çünkü o beyazı bende pembeyi severdim. Ve giriş için bir tül, tülün arkasında gelin için bölme. Ve işte tam da o girişte damadı çok bekleteceği için kocaman bir puf. İşte orada onu bekleyeceğim...
Ama bir dakika zaten orda biri bekliyor. Her şey hayalimizdeki gibiydi, ama o bekleyen ben değildim. Evet onu seviyor çünkü sevmese hayallerimizi onunla gerçekleştirmezdi. Ve ben arkadaş masasında... Ne ara dolmuştu burası bu kadar? Gerçekten de bekletiyordu damadı. Ben ne zamandır böyle bekliyordum?
Bir hareketlilik oldu tülde. Ve Rima... Ne kadar da büyüleyici gözüküyordu. Ama o çimen yeşili gözleri hüzünlüydü. Her adımda biraz daha doldu. Onun duvağı yalnızca bana aitti, ve duvağı yoktu. Yavaştı adımları. Bana doğru mu geliyordu?
Hayır piste doğru. Ama o, niye onunla gelmiyordu. Belki de sürpriz bir dans vardı. Rima sürprizleri severdi. Ama ya o gözyaşları... Alkışlar kesildi, Rima sabit adımlarla pisti geçti... Gerçekten buraya mı geliyordu? Ama hayır bana gelmiyordu, hedefi çıkıştı. Çıkıştaki yine pembe ve beyaz tüllerle, papatyalarla süslü gelin arabasına gidişi yavaştı, kimse bir çıkış beklemese de arabayı çalıştırıp, gözden kayboluşu hızlı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ
Teen FictionGeçmişim, geleceğimdi... Gerçekten gelecek miydi, yoksa hep bekleyecek miydi? Rima ve Arel geçmişte aynı geleceği düşlerken, farklı geleceklerde geçmişin izlerini bulabilecek mi?