Ukala-Bölüm 14

51 8 0
                                    

Bir çift göz gördüm... O aşkı gözlerinden gözlerime hapsettim... Gözlerim sen dedi,Yüreğim eşlik etti...


DERİN'DEN:

Rima ile kaydolduğumuz fotoğrafçılık klübünün ilk toplantısı olacakmış. Hayır niye bugün ki? Rima da gelmiyor, Deniz Feneri'nin yanındaymış, açmadı bide telefonu. Odaya girdiğimde kimsenin olmamasından erken geldiğimi anladım. Bir sandalye çekip telefonuma dalmıştım ki kapının çarpıldıktan sonra kolunun düşmesiyle yerimden sıçradım. Uzun boylu, yapılı, açık kahve saçlı ve koyu kahve gözlü çocuk kıkırdadı.

"Korkma korkma, dalmışsın herhalde?" Ben kaşlarımı kaldırmış bakarken o devam etti. "Ve sanırım sana söylenmemiş, bugün toplantı iptal oldu."

"Nasıl ya, neden?"

"Klüp başkanının özel bir işi var, iptal etmek zorunda kaldı."

"Ne yani ben birinin keyfi için mi yarım saattir bekliyorum? Kim bu sorumsuz başkan acaba?"

"Yalın..."

"Gerçekten çok tanıdım teşekkürler!"

"Hey küçük hanım biraz sakin ol. İstersen tanışabiliriz?"

Çapkın gülümsemesine gözlerimi olabildiğince açarak cevap verdim. "Ukala! Bir de dalga mı geçiyordun?"

"Anlaşılan sakinleşmeyeceksin, sadece telefonumu unutmuşum onu almaya geldim üzgünüm."

Bir de göz kırpıyor. Sinirle telefonumu çantaya atıp kapıya yöneldim. Karşılaştığım manzarayla gamzeleri ile bana bakan çocuğa döndüm.

"Özel işine geç kalacaksın."

"Ne? Bana laf sokmayı bırakacak mısın?"

Cevap verirsem olacakları düşünüp, yerdeki kapı kolunu alıp ona doğru salladım.

Hala gülmeye devam edip, kıkırtıyla "Yine mi?" dedi.

"Ne dedin sen? Yine mi derken?"

"Hey hey! Yine söylüyorum ki sakin ol. Burada ilkkez kilitli kalmıyorum... Eğer telefonumu bulursak buradan çıkabiliriz."

"Sen ilkkez kilitli kalmıyor olsan da benim için ilk ve son. Ve bu kadar rahat olmak zorunda mısın?"

"Aslında değilim. Ama güzel bir kızla burada olmak beni rahatlatıyor." Ağzımı açıp ne diyeceğimi bilmeden bakarken, kafasını eğip gülümsedi. "Tamam bakma öyle. Eğer telefonumu bulmakta yardım edersen daha kolay kurtulursun bu ukaladan."

Kendini bilmesi ne hoş! Cevap vermekten vazgeçip, o lanet telefonu aramaya başladım... İleride gördüğüm bir parıltıyla hemen gidip koltuğun yanına eğildim. Elime gelen ayna ile umutsuzca kafamı kaldırmamla burun buruna gelmemiz bir oldu. Sıcak nefesi nefesime karışıyordu. Derin hala niye bekliyorsun ki? Kendine gel! Ama o nasıl böyle derin ve esrarengiz bakıyordu, kahverengi gözlerime? Derin! İç sesimi susturup kendime geri çektim ve aynayı uzattım.

"Küçük hanım bu ışıltıyı aynı anda görmüş olmalıyız." Kalkıp kendini koltuğa attı. "Orada daha ne kadar kalacaksın?"

Doğru, unutmuştum. Hala yerdeyim. Birden kalkıp aklıma gelen fikirle telefonumu ona uzattım. "Telefon numaranı yaz."

Çapkınca sırıtıp "Atarlı olduğun kadar hızlısın da küçük hanım." dedi.

"Saçmalama! Ne anladın? Yaz arayayım ki sesinden bulalım."

"Hem zeki hem güzel olmak zor olmalı... Tamam yazıyorum bak yine aynı bakışlar." Numarayı yazması her nedense uzun sürse de sonunda telefon çalmaya başladı. Gidip telefonunu alıp birini ararken bana da telefonumu uzattı.Telefonu aldığım gibi kapının yanında aldım soluğu.

O ise koltuğa yayılmış, hala çapkınca sırıtıyordu. "Orada bekleyince daha çabuk gelmeyecekler."

"Biliyorum bay ukala!" Bir kahkaha atınca "Ne?" dedim.

"Telefonuna bakarsan anlarsın küçük hanım."

Telefonu elime almamla kapının açılma sesi bir oldu. İçeri giren görevlinin boynuna bile atlayabilirdim. Klostrofobim mi vardı benim? Hayır hayır ukala fobisi! Tam kapıdan çıkacakken kolumdan nazikçe tutup beni yana çekti. Kapıdan çıkıp telefonu bana doğru kaldırdı. "Bekleyeceğim, ama şimdilik gitmeliyim." dedi.

Ne dediğini anlamasam da telefona bakacağım aklıma geldi. Gördüğüm kayıtlı numara ismiyle gülümsememe engel olamadım. Titreyen telefonuma gelen mesajı açtım. Ukalam diye kayıtlı olan numaradan gelmişti.

"Biliyorum, biliyorum... İlk mesajı ben atmalıyım. Yoksa bu inatçı küçük hanım beni bir ömür bekletebilir..."


AREL'DEN:

Ellerini tutup onu yavaşça kaldırdım. Gözyaşlarıyla ıslanmış beyaz tenine, parlayan yeşil gözlerine bir süre daha baktım. Hala sessizce süzülen gözyaşlarını silip kulağına eğildim.

"Bu çimen gözler bir daha hiç ıslanmayacak."

Usulca dönüp yanağıma bir öpücük kondurdu. Bu nasıl bir yangındı? Bu sıcaklığı saklama şansım için neleri vermezdim ki?

"Sen tam bir eşeksin Arel. Anlıyor musun?"

"Senin eşeğin..."

Kıkırdayıp koluma yavaşça iki kere vurdu. "Ah ama canımı yakıyorsun. Hani bana kıyamazdın sen? Ne yapayım şimdi ben bu elleri?"

Ellerinden tuttuğumda "Bu sefer hak ettiniz beyefendi." dedi. Tuttuğum ellerini öperken yanakları kızardı. Ellerini bırakıp çenesini tuttum. "Kızardınız hanımefendi."

Birden çekilip ellerini yanaklarına koydu. "Önce ağlat rimelim aksın, sonra da utandır dalga geç... Rimelim mi dedim ben? İnanmıyorum, ben lavaboya gitmeliyim..."

Dönüp giderken. Kolunu tutup, kendime çevirdim. "Böyle de güzelsin... Gitme."

Kafasını eğip gülümsedi. Bu anı bozan sese döndüm.

"Rima, iyi misin? Ne oluyor Arel?"

Rima önce bana bakıp ona döndü. "Deniz, sorun yok. Ben sana açıklayacağım ama şimdi değil."

"Gerçekten iyi misin prenses?" Hayır bu benim elimde kalacak. Sakin Arel! Sakin!

"İyiyim Deniz Feneri. Biliyorum dağılmış görünüyorum ama gerçekten iyiyim."

"İyiysen sorun yok prenses." Bana dönüp "Arel sen?" dedi.

"Ben mi?"

"Yani iyi misin?"

Doğru mu duyuyorum? Fener beni de mi düşünmüş? Ama hayır, hemen güvenme! Çünkü Rima'ya bakışları hiç arkadaşça gelmiyor. "İyiyim. Yani sağol. Biz de gidiyorduk zaten değil mi Rima?"

Bana dönüp fısıltıyla "Arel!" dedi. Bende kaşlarımı kaldırıp dudak büktüm.

"Deniz Fenerim teşekkür ederim. Sen harika bir arkadaşsın..."

Deniz gülümseyip Rima'nın elini sıktı. Sonunda da arkada bekleyen Mahir'in yanına döndü. Mahir'e elimi kaldırınca o da başını eğerek karşılık verdi. Rima'nın yanına gidip yürümeye başladım. Yurda kadar o özlediğim nefesini, sesini dinledim. Hala neşe dolu ve çok ama dolu konuşuyordu. Yurda geldiğimizde bana dönüp elimi tuttu.

"Arel... Burdasın, geldin... Ben...."

"Şşh! Gitmek yok Rima. Hadi gir içeri, Derin merak etmiştir... Ve... Beni sevmeyi unutma Rima."

Gülümsedi ellerini çekip yürümeye başladı. Sonra boynunu hafifçe çevirip bana baktı. "Beni sevmeyi unutma Arel..."


BEYAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin