Gelecekmiş gibi bekler, geliyormuş gibi kaybedersin...
Derin... İlk okul arkadaşımdı, farklı liseleri kazandık ama hep kardeşim kaldı...
Liseye alışmıştım, üstelik Efil, Sidelya, Erva, Sale gibi harika insanlarla tanışmıştım. Kısa sürede sağlam bir dostluk kurmuştuk, sınıfın da deyimiyle muhteşem beşliydik... Sale ve Erva kapalıydı, çıkışta onlar hazırlanırken Efil, Sidelya ve ben de onları beklerdik. Ve yine öyle bir gün bir itiraf farkında olmadan yollarımızı değiştirdi.
"Kızlar ben birini seviyorum." Evet sonunda söylemiştim. Belki damdan düşer gibi ama bu düşüşü daha fazla erteleyemezdim.
Ve şaşırma sırası bendeydi, Erva yüzüme bakıp gülümsedi kafasını eğdi ve "Bende birini seviyorum." dedi. Sonra Sale de devam etti "Bende..."
Ben bir aile dostunun oğlunu seviyordum, aslında sevmek değildi ama ben öyle zannediyordum. Sürekli yanımda geçen ismi, yaptıkları ve zorunlu bir araya gelmelerden dolayı etkilenmiş ve hoşlanmıştım. Erva ve Sale ilk okuldan sınıf arkadaşlarını seviyorlardı, aslında onlarda sadece hoşlanıyordu. Birlikte ağlamıştık hatta ama sonra öğrenecektim: Aşk biri için ağlamak değildi, her şeyiyle, verdiği acıyla bile mutlu olmaktı...
Kendime bile itiraf edemeden, hatta farkında olmadan dilimden düşmeyen bir isim vardı. Kuzenlerimle her şeyi konuşurduk, her anımızı anlatırdık ve bir gün Çisil ablam benim kendime itiraf edemediğimi bana söyledi: "Sakın inkar etme, hatta bir düşün, sen Arel'i seviyorsun. Sürekli ondan bahsediyorsun, onun adını söylerken gözlerinin içi parlıyor, onunla olmak seni mutlu ediyor."
"Hayır..." Başka bir şey diyemedim, çünkü hala itiraf edemiyordum. Ama sonra okulda Efil'den gelen aynı sözler kendimden bile sakladığım gerçekleri su yüzüne çıkardı. Evet ben o yerinde duramayan, başına buyruk, kabarık dalgalı saçlı, parlak kahverengi gözlü, düşünceri uçsuz bucaksız, sportif, havalı görünüşünün altında sıcacık yürek taşıyan çocuğu seviyordum.
Sonraları fark ettim ki onunla tanıştığımızdan beri kalbim ondaydı ama aklımı sevdiğimi zannettiğim çocukla kandırmıştım. Ben ona farkında olmadan yakınlaşırken, aklım kendini kandırmayı yeni yeni bırakıyordu. İlk kez onu çok üzgün gördüğümde, kalbim sıkışmıştı ama henüz farkında olmadığım sevgim bana cesaret verip onunla konuşturdu.
Sınıfta bir köşede sessizce otururken karşısına geçtim. "İyi misin?
Parlak gözlerini bana çevirdi. Zoraki gülümsedi. "Bilmem..."
"Ne oldu, anlatmak ister misin?"
"İstemeden birine kötü bir söz söyledim ve bana kırıldı."
"Bak kendin söyledin, istemeden söylemişsin. Affeder, kafana takıp kendini üzme."
"Biliyorum ama aileden de gelen bir alışkanlık işte kafama takmadan duramıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ
Teen FictionGeçmişim, geleceğimdi... Gerçekten gelecek miydi, yoksa hep bekleyecek miydi? Rima ve Arel geçmişte aynı geleceği düşlerken, farklı geleceklerde geçmişin izlerini bulabilecek mi?