Baekhyun'un son söylediklerinin etkisinden kurtulamamıştım. Bana anlattıklarından sonra destekleyerek omzuna vurmuştum.
Alışveriş merkezine girdiğimizde kendini kaybetmişti resmen. Etrafına büyülenmiş gibi bakıyordu. Muhtemelen yaşadığı yerde bunun bin katı güzellikle yerler vardı. Uzun zamandır alışveriş yapmamanın açlığından olsa gerek diye düşündüm.
"Gezmeden önce enerji depolamamız lazım. Şurada birer kahve içsek mi?" dedi.
"Tamam" dedim. Oturduğu yerden mağazaları tarıyordu.
Kahvelerimizi içtikten sonra ilk olarak bir kitapçıya gittik.
"İçeride biraz fazla kalabilir miyiz? 20 dakika sonra burada buluşsak olur mu?" dedi kitapçının kapısındayken. Başımı salladım ve fantastik kitapların oraya doğru yürüdüm.
Herkes istediği şeylere bakacaktı ve sadece 20 dakikamız vardı. Sağıma döndüğümde aynı yöne yürüdüğümüzü gördüm. Demek aynı türü seviyorduk.
Beni nasıl fark etmemişti bilmiyorum ama tam 15 dakika boyunca oradaki kitapları inceledi. Elinde tuttuğu kitaba baktım.
"Onu okumuştum. Kesinlikle muhteşem. Tavsiye ederim." dedim.
Kafasını şaşırarak kaldırdı "Ne zamandan beri buradasın?" dedi ve ekledi "Gerçekten güzel mi? Tutumlu olma konusunda senden öğrendiklerimi uygulayacağım için almakta tereddüt ediyordum." dedi.
"Buraya birlikte geldik ama fazla odaklanmıştın. Fantastik kitaplar okumayı severim. Hatta tek okuduğum tür diyebilirim. Evet tutumlu olmalısın. O kitap bende var. Almana gerek yok, birlikte yaşıyoruz unuttun mu?" dedim.
Sonrasında alışveriş merkezini epey gezdik. Resmen ayaklarıma kara sular inmişti. Sürekli belli mağazaların önünde duruyordu ve inceliyordu. Bir kaç şeyde içini çekmişti ama bir tanesine resmen aşık olmuş gibi bakıyordu. Geldiğinden beri giydiği ceketlerden tarzını az çok çözmüştüm. Bu da tam onun giyeceği türden bir şeydi ama resmen bakışlarını alamıyordu. Önce çantasına uzanıp cüzdanını çıkardı ama sonra "Hayır Baekhyun! Olmaz! Bundan sonra özgür ve tutumlusun!" diyerek kendini dizginlemeyi başardı. Onu gülerek izlediğim farkında bile değildim. Vitrinin camından kendimi görünce normale döndüm ve kolundan tutup çektim.
"Hadi Baekhyun buradan çıkmalıyız yoksa kendini daha fazla tutamayacaksın." dedim.
Kendimizi oradan dışarı attık. Hava sıcak mı olsam soğuk mu diye karar veremiyordu resmen. Güneşte yürüsek yanıyor, gölgede yürüsek donuyorduk.
"Çalıştığım yere gidelim mi? Bir şeyler atıştırırız hemen eve gitmeyelim." dedim
"Peki gidelim. Ama orada dinlendikten sonra biraz daha gezer miyiz?" dedi. Ben eve gitmek istediğini sanıyordum. Gezmeyi de çok sevdiğini aklıma not ettim.
Tuhaf ceketler seven, fantastik kitaplar okuyan, uyurken bile yemek yemek isteyen, gezmeyi çok seven bir ev arkadaşı.. Onu tanıdıkça eğlenceli biri olduğunu açıkça görebiliyordum.
Onew abi beni görünce "Hayırdır vazgeçip çalışmaya mı geldin diye sordu?"
Benim yokluğumda kardeşi Taemin'i yardıma çağırmıştı. O ufaklık beni gördüğü her yerde hayran hayran bakıyordu. En başta benden hoşlandığını düşünmüştüm ama çok yakışıklı olduğumu ve bana benzemek istediğini söyledi. Bir nevi idolüymüşüm. Benden de ne idol olurdu ya..
"Bu kez müşteri olarak geldim sorun olur mu?" dedim ve güldüm.
"Arkadaşın kim?" diye imalı bir şekilde sordu. Ona daha önce yeni bir ev arkadaşım olduğunu söylemiştim. O kadar şakacı ve insanlarla uğraşmayı seven biriydi ki bunu asla boş geçmeyeceğini önceden bilmem gerekirdi.
"Birlikte yaşıyoruz." dedim. Baekhyun da elini uzattı.
"Ben Baekhyun" dedi.
Onew abi tokalaşırken bir yandan gözü bendeydi. Ona dönüp "Memnun oldum ben de Onew" dedi ve tekrar bana döndü.
"Aman tanrım sevgilin mi? Çok tatlıymış. İyi görünüyorsunuz." dedi ve göz kırparak ilerledi.
Açıklama yapmama veya cevap vermem bile izin vermemişti. Öylece kalmıştım orada. Baekhyun'a dönüp baktığımda yanaklarının kızarmış olduğunu gördüm.
"Sanırım bizi sevgili sandı." dedi.
"Aslında bu onun hoş geldin deme şekli. Buna alışmalısın Baekhyun. O sürekli insanlarla uğraşır. Seni rahatsız ettiği için özür dilerim." dedim.
"Hayır rahatsız olmadım." diyerek gülümsedi.
Taemin'i çağırıp bir şeyler sipariş ettik ve karnımızı doyurduk. Boş kaldığı bir vakitte Onew abi de gelip bizimle oturdu. Baekhyun'un hikayesini dinleyince o da benim gibi düşünmüştü.
"Demek parayı bıraktın ve kendi ayakların üstünde durmaya geldin he? Kutluyorum çok cesaretli ve güçlü biriymişsin. Peki iş bulabildin mi?" diye sordu.
"Aslında ben daha iş aramadım. Ailem bir miktar para gönderiyor. Buraya biraz alıştıktan sonra aramaya başlayacağım sanırım." dedi Baekhyun.
Onew abinin verdiği cevaba gerçekten şaşırmıştım.
"O zaman 2 gün sonra başlayabilirsin. Benim de bundan sonra Chanyeol burada tek kalmasın diye durmama gerek kalmaz. Öğleden sonra siz çalışırsınız ve akşam da kapatırsınız. Oh be sonunda çalışanlarım olduğunu hissedip rahat bir nefes alacağım." dedi.
Biraz bozulmuştum aslında. Sanki tek başıma hiç bir şeyi beceremiyormuşum gibi hissettirmişti. Ama sadece Baekhyun'u yüreklendirmek için yaptığını fark ettim. O da aniden aldığı iş teklifi karşısında şaşırmıştı.
"Senin için sorun olur mu?" diye sordu bana. Tabi ki de olmazdı. Onun özelliklerinin arasına fazla düşünceli biri olduğunu da ekledim ve ona döndüm
"Saçmalama neden sorun olsun ki. İşlerim hafifleyeceği için mutluyum." dedim.
Onew abi "Sen öyle san bakalım. Artık daha çok çalışacaksın. Bir de yediklerinizi ödemeyin bu seferlik çalışanlarıma ikramım olsun." dedi.
Artık tüm günü Baekhyun'la geçirecektim. Olması gerekenden fazla mı seviniyorum ne?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Housemate ✓
FanfictionBaekYeol hihayesidir.. (Sonlara doğru çiftlerde sürprizler olabilir.)