Aileme epey dil döktüm. En sonunda kendi ayaklarım üzerinde durmama izin verdiler. Gangnam'da o boğucu evde yaşamaktan bıkmıştım. Hiç vakit kaybetmeden geçiş yaptım. Tamamen kendi kendime bırakamayacakları için her ay belli miktar para göndereceklerini söylediler. Ben sadece özgürlük istiyordum. Eşyalarımı topladığım gibi soluğu yeni yaşayacağım yerde aldım.
Sabah çok erken gidersem akşama kadar başımı sokacak bir yer bulurum sanıyordum. Eşyalarımı bir yere bıraktım ve saatlerce dolaştım. Tamamen umudumu kaybetmiştim. Bir geceliğine otelde kalırım ve yarın aramaya devam ederim diye düşündüm. Evrak işlerini ertelediğim için okula gittim. Okuldan çıkacakken kapıya yakın panoda bir yazı gördüm.
Gerçekten en şanslı günüm olduğuna emindim. Okuldan çıktım ve valizlerimi aldım. Yakınlarda bir kafeye oturdum. Hemen panodan aldığım numarayı aradım. Yeni ev arkadaşım beni almaya geldi.
Ev küçüktü ama özgürlüğümü yaşamam için yeterdi. Üstelik fazlasıyla ucuzdu. Ailemin bana her ay göndereceği para kiranın neredeyse 5 katı.
Uyumadan önce eşyalarımı yerleştirdim. Benden önce de burada yaşıyordu ve sanırım onu ev sahibi gibi hissediyordum. Kurallardan ve alışkanlıklarımızdan konuştuk.
Çok önemli bir şeyi söylemeyi unuttum. Daha doğrusu söylemeye çekindim. Ben erkeklerden hoşlanıyorum. Onun için sorun olmaz değil mi?
~~~ ~~~ ~~~
Yeni ev arkadaşım Baekhyun'la birlikte okula gittik. Ders boyu önündeki kitabın kenarlarına bir şeyler karaladı. Ders bittikten sonra birlikte vakit geçirmeyi teklif edecektim ama işi vardır diye sormak istemedim. Neyse ki ben kendimi kemirirken o sordu
"İşin yoksa büyük bir markete gidebilir miyiz? Bazı ihtiyaçlarımı almam gerek. Hem de ev için yiyecek bir şeyler alırız."
"Tabi ki." dedim. Zaten bursumu da yeni çekmiştim.
Normalde ev arkadaşlarımla ayrı yaşardık. Birbirimizin kurallarını çiğnemezdik, gayet saygılıydık ama gerçek bir arkadaş gibi olmazdık. Baekhyun sanırım daha önce hiç böyle bir şey yaşamadı. Gerçi her halinden arkadaş canlısı olduğu belli oluyor. Bazı tavırlarına karşılık 'seni çok mu yalnız bıraktılar?' diye sorayım geliyordu.
Geçen akşam konuşurken mutfak için ortak ödeme yaparak alışveriş yapmaya karar verdik. Çok fazla yemek yapamadığını ama hazır ve ucuz bir şeyler alıp depolayabileceğimizi söyledi. Sadece ısıtabiliyormuş. Neyse ki ben yemek yapabiliyordum. Üstelik o ucuz sandığı şeyler de hiç ucuz değil. Bu nedenle mutfak işlerini ben devraldım. O da temizlik yapabileceğini söyledi. Sanırım ne kadar zor olduğunu bile bilmiyordur.
Birlikte markete gittik. Gerçekten alışveriş arabasına koyduğu her şeyi raflara dizmekten yorulduğumu hissettim. İlk gördüğü en pahalı ürünü alıp sepete fırlatıyordu. Sanırım ona tutumlu yaşamayı öğretmek için görevlendirildim. Bir ara geri koyduğumu görünce durdu ve dudaklarını sarkıtarak baktı.
"Ne yapıyorsun Park Chanyeol? Ben onu çok seviyorum."
"Özür dilerim ama bu çok pahalı. Bak burada farklı bir marka var ve o daha ucuz. Biraz dikkat etmelisin." dedim.
Neden çocuk gibi davrandığını anlamadım ama gözüme çok tatlı göründü. Daha sonra beni şu pahalı ve ucuz markalar konusunda soru yağmuruna tuttu. Çok fazla konuşuyordu ama gerçekten şirindi.
Epey bir şey aldık. Atıştırmalık şeyleri çok sevdiğini fark ettim. Aldığımız şeylerin neredeyse yarısı abur cuburla doluydu.
Eve gittiğimizde hepsini mutfağa yerleştirdik. Karnının guruldadığını duyunca ikimiz de gülmeye başladık.
"Üstümü değiştirip duş alacağım. Hemen geliyorum." dedi.
Hazır susmuşken ben de kafa dinleyeyim dedim. Ama benim karnım da gurulduyordu. O çıkana kadar hızlıca mutfağa girdim ve yemek pişirdim.
Yediği süre boyunca tek kelime etmedi.
"Tanrım bizim evdeki çalışandan çok daha güzel yemek yapıyorsun. Bence okulu bırak ve bizim evde çalışmaya başla." dedi.
"Hizmetçilik yapmamak için okuyorum Baekhyun." dedim. Yanlış anladığımı sandığı için özür diler gibi baktı.
Biraz saftı ve ağzından çıkanları gerçekten kontrol edemiyordu. Böyle bir insanın kötü niyetli bir cümle kuracağını asla düşünmüyordum. Tekrar konuşmaya başladım.
"Yemek yapmayı annemi izleyerek öğrendim. Çok güzel yemek yapardı." dedim.
"Ben annemin nasıl yemek yaptığını bilmiyorum. Daha önce hiç yaparken de görmedim. Çok şanslısın." dedi. Rahat bir hayatı olmasına rağmen sanırım onun için üzülmüştüm.
Yemekten sonra televizyon karşısında sohbet ettik. Senelerdir burada yaşadığımı öğrenince şaşırdı. Eğer burada kalmaya devam edeceksem okulu bitirene kadar buradan taşınmayacağını söyledi. Nihayet kalıcı bir ev arkadaşı bulmuştum. Gerçekten çok rahatladığımı hissettim.
Ona erkeklerden hoşlandığımı söylemem gerekiyordu. Çünkü 3 yıldan fazla bir zamanı aynı evde geçirecektik. Bunu ondan saklamak da istemiyordum.
Boşuna çabaladığımı düşüncelerimi bölen telefon sesinden sonra öğrendim. Sehpada duran telefonda 'Kim Joon Myeon' yazıyordu. Baekhyun sinirle telefonu açtı.
"Ne var?" diye bağırdı. Karşıdaki konuşunca "Beni sakın bir daha arama." dedi. Sinirle nefes alıyordu ve elleri titriyordu.
İyi olup olmadığını sordum ve su alarak yanına oturdum.
"Kimdi?" diye sordum epey çekinerek.
"Eski sevgilimdi." dedi ve yanlış bir şey söylemiş gibi gözle görülür bir şekilde rahatsız oldu. Şaşkınlıkta olduğum yerde kaldım.
Ne yani erkeklerden mi hoşlanıyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Housemate ✓
FanfictionBaekYeol hihayesidir.. (Sonlara doğru çiftlerde sürprizler olabilir.)