Oğlumuz bugün 15 yaşına giriyordu. Hayatımıza girişi daha dün gibiydi sanki. Her ne kadar ergenliğin kapısında olduğundan bizi yaşlı bulsa da biz hala gençtik.
Mağazamızın bir kaç şehirde şubesi vardı ve işimiz gerçekten çok büyümüştü. Emeklerimizin karşılığını almıştık. Mağazamızın neredeyse yarısını eşlerimiz boşaltıyordu ama yine de harika ilerliyordu. Kazancımız da sürekli artıyordu. Tabi ki bu süslü eşlerimize yetmiyordu.
Sehun'la Luhan aynı okula gidiyordu ve birbirlerinden hiç ayrılmıyordu. Yi Fan'ın yıllar önce söylediği şey yüzünden onları yalnız bırakma konusunda hala temkinliydim.
Sehun'a doğum günü sürprizi yapacaktık. Yixing ve Yi Fan bize geldiler. O gün Luhan'dan Sehun'u oyalamasını istemiştik. Epey bir hazırlık yapıp tüm sevdiği her şeyi aldık. Ben yiyecek içecek alışverişi yaparken Baekhyun onun için bir kaç hediye almıştı. Tabi ki oğlumuzu da kendine benzetmeye çalışıyordu ve sürekli ona kıyafet alıyordu. Ama Sehun onun aksine benim gibiydi. Hatta sürekli bu kadar çok alışverişin gereksiz olduğunu söylüyordu.
Baekhyun artık mutfak katliamı çıkarmıyordu. En azından tabakları masaya koyuyor veya dolaba yerleştiriyordu. Hala yemek yapmasını sakıncalı bulduğumdan onunla ben ilgileniyordum. Biz mutfakta hazırlık yaparken kapı çaldı. Yixing bir anda panik oldu ama zaten ortalıkta belli edecek bir şey yoktu.
"Ben geldiiim. Aaahh! Biz geldiik." diye bağırdı. Tek başına geldiğini söylediğinde Luhan'dan bir yumruk yemişti yakışıklı oğlum. Sanırım Yi Fan'ın dövüş yeteneği doğurmadıkları çocuğuna geçmişti. Nasıl oluyorsa artık.
Ortada sehpayı yiyecek içeceklerle donatıp tüm hazırlıkları tamamladığımızda Yi Fan, Baekhyun ve Yixing mutfağa pastayı süslemek için gittiler. Ben de o esnada çocukları çağırmak için odanın kapısına gittim.
Onları korkutmak için kapıyı yavaşça açtım ve aralıktan baktım. Tam ağzımı açacakken gördüğüm manzarayla olduğum yere çakıldım.
Luhan, Sehun'un karşısına geçmiş konuşuyordu.
"İlk hediyeni ben vermek istedim. Teklifini düşündüm. Ben de seni seviyorum Sehun. Sevgilin olmayı kabul ediyorum." cümlesini bitirdiğinde Sehun'u dudaklarından öptü. O kadar şaşkındım ki onları çağırmayı bile unuttum. Birbirlerine sıkıca sarıldılar.
Sehun "İçeri gitmeliyiz Lu." dediğinde kapıya döndüler. Beni görünce ikisi de kıpkırmızı oldular. Bende bir anda ne yapacağımı bilememiştim.
Sehun, Luhan'ı belinden tutarak kendi arkasına sakladı. Sanki onlara kızacakmışım gibi korkuyorlardı.
Parmağımı dudaklarımın önüne götürdüm.
"Şşşt aramızda" dedim. Sonra da sesimi yükselterek "Hadi artık içeri gelmek zorundasınız. Şu ödevlerle sonra ilgilenin. Burada önemli bir olay var." dedim. Göz kırparak içeri döndüm.
Baekhyun'la Yixing böyle bir şeyi hevesle beklerken ve Yi Fan bu kadar çok söylerken onlara söyleyip eğlendirmeyecektim.
Çocuklarımızı kardeş gibi büyütmeye çalışırken bize benzemiş ve birbirlerinden hoşlanmaya başlamışlardı.
İkisi de kırmızı yanaklarıyla yanımıza geldiler. Sehun mumları üflemeden önce Luhan'a baktı ve gözlerini kapatıp dilek tuttu. Sonra da Luhan'a gözleriyle bir işaret yaptı. Birlikte mumları üflediler.
Bir şeyler atıştırıp tepeleme bir tabak doldurdular.
"Biz odadayız." diye bağırarak gittiler..
"Baekhyun farkında mısın aynı bizim gibiler." dedi Yixing.
"Ne diyorsun sen? Ne demek bizim gibiler? Alakası bile yok. Saçmalama Yixing. " diyerek panikle sıçradım yerimden. Hepsi halime gülmüştü. İyi ki belli etmeyecektim. Ama Baekhyun'u hala ilk gün olduğu gibi kıskanıyordum.
Baekhyun çocuklara içecek götürmek için ayağa kalktığında yardım etmek istedim. Aslında onları biri daha öyle bir halde görsün istemiyordum. Ama süslü meleğim bana oturmamı söylemişti. Şişeleri ve içecekleri bir tepsiye koydu yanına da cips ekleyerek odaya gitti. Kapıyı açıp içeri girdi. Tepsiyi masaya koyuşunun sesini duymuştum. Ama Baekhyun hala odadan çıkmamıştı.
"Aman tanrım siz sevgili misiniz?" diye bir çığlık attığında üçümüz de içeri koşmuştuk. Baekhyun bağırdığı halde duymamışlardı. 4lü kulaklıkla el ele gözleri kapalı müzik dinliyorlardı.
O anda Luhan gözünü açıp bizi gördü. Elini çekiyordu ama Sehun bırakmıyordu. Peş peşe dürtünce Sehun da gözlerini açtı ve anında elini çekti.
"Neden buradasınız?" diye sordu rengi atmış bir şekilde.
Baekhyun ve Yixing aynı anda sanki anlaşmış gibi sordu "Siz neden el eleydiniz. Yoksa? Sevgilisiniz değil miii?"
O arada Luhan kıpkırmızı yüzüyle başını eğmişti. Yandan Sehun'a hayır der gibi bakıyordu.
"Baba sen söyledin değil mi? Hani saklayacaktın. Lanet olsun." dedi Sehun. Hepsi bana döndü. Bu ne öfke böyle?
"Biliyor muydun?" diye sağır edercesine bağırdılar. Teslim olur gibi ellerimi kaldırdım.
Sehun, önce Luhan'a sonra bize dönerek konuştu.
"Luhan saklamak istemiyorum. Baba, daha doğrusu babalarımız, artık bilmeniz gerekiyor. Ben Luhan'ı çok seviyorum. Uzun zamandır sevgilim olmasını istiyorum ama o beni kabul etmiyordu. Biz daha yeni sevgili olduk. Öğrendiğinize göre bizi utandırmaktan vazgeçmeyi düşünürseniz odadan çıkabilirsiniz." dedi ve "Lütfen" diye bastırarak konuştu.
Şok olmuş bir şekilde salona döndük. Ben biliyordum ama yine de oğlumun söylediklerine şaşırmıştım. Biz dördümüz de yıllardır sevdiklerimize sahip çıkıyorduk. Çocuklarımızı da sevgiyle ve sevmeyi öğreterek büyüttük. Bunun birbirlerine karşı büyüyeceğini bilemezdik elbet ama bu şekilde sevgilerine sahip çıkmaları bizi mutlu etmişti.
"Akraba oluyoruz Yixing. Sanırım çok mutluyum." dedi Baekhyun. Yi Fan bana döndü.
"Demek biliyordun ha?" dedi.
"Öpüşürlerken yakalamıştım. Mühim bir şey değil." dedim.
"Neeeeee?" diye aynı anda bağırdılar. İçerden Sehun seslendi.
"Yeter artık. Bizi konuşmayı kesin."
Hepimiz kahkahalara boğulduk. Ne olursa olsun birbirimizi çok seviyorduk. Çocuklarımız da hem bizi hem de birbirlerini seviyorlardı.
Kim bilebilirdi ki yan eve taşınan komşularımızla yıllar sonra böyle olacağımızı.
Artık gerçekten kocaman bir aile olmuştuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Housemate ✓
FanfictionBaekYeol hihayesidir.. (Sonlara doğru çiftlerde sürprizler olabilir.)