"...Hayat dediğin biv cümleydi, sonu biv nefes eksikliğinde gelen biv cümle."
Ablam büzdüğü dudaklarıyla düşünüyormuş gibi yaparken ben boynuma yüzünü gömmüş parmaklarını emen kıymetlimle laptopuma bir şeyler yazıyordum. Yazdığım birkaç cümleyi de ablama aktarıp görüşlerini dinliyordum.
"Hmm, güzel söz. Ama devamını getir, hayat bir cümledir teorisiyle güzel edebiyat yaparsın sen." Şimdi dudakları öne doğru büzülen bendim. Ne ekleyip ekleyemeyeceğimi düşünürken bir yandan da Ertuğrul'un poposunu pışpışlıyordum. Ablam önündeki kıyafetleri katlarken bir cümle daha eklemek için tek elimin parmaklarını klavyede gezdirdim.
Arada sırada kıymetlimin mis kokusunu içime çekip saçlarına minik minik öpücüklerimi bırakıyordum. Dünyanın en güzel kokusu benim bebeğimin teninde gizliydi. Bunu çok kişi bilmezdi.
"Ah, Amine gelmiş yine." Ablamın sesiyle kaşlarım havalandı. Bir yandan önündeki kıyafetleri katlıyor, bir yandan da pencerenin ardını izliyordu. Bu haliyle umutsuz ev kadınlarını anımsattığı için güldüm ona. Hemen ardından baktığı yere baktığımda ise gülüşüm solmuştu.
İki gün önce, tombik oynarken yüzüne top gelen kızdı ve Yusuf'ların evine giriyordu. Onu içeriye alan ise güler yüzlü hafiften yaşını almış bir kadındı. Meraklı çıkan sesimle, "Kim o kız abla?" diye sordum. Ablam tekrardan önüne döndü.
"Nimet ablanın yeğeni, yani Yusuf'un teyze kızı."
Sözleriyle dudaklarımdan bir kıkırtı kaçtı. "Geçen sokakta tombik oynavken bana hedef alınan biv topun kuvbanı oldu güzel yüzü. Sonva sanki topu suvatına ben geçivmişim gibi bana hakavet etti gitti biliyov musun? Çocuk gibi azavladı beni." Bunu söylerken dudaklarımda küçük bir tebessüm vardı. Nihayetinde bana kızmakta haklıydı. Top Ramazan topu gibi patlamıştı suratına.
Ablam bana şaşkınlık içerisinde bakıyordu şimdi. "Hakaret mi etti? Kim, Amine mi?" Sözlerini onaylar nitelikte başımı sallayıp aklımdaki cümleleri laptopuma aktarmaya devam ettim. Bir yandan da ablamı dinliyordum. "Amine bu hayatta görebileceğin en kusursuz kız olabilir. Hakaret ettiğini duymak şaşırttı beni."
Omzumu silktim. Ablam ise bir müddet sonra kıkırdadı. "Senin karşı komşularımla ne alıp veremediğin var? Niye delirtiyorsun insanları?" Dudaklarımı öne doğru büzüp boynumda yatan kıymetlimi öptüm uzunca. "İlk izlenim denen şeyde mükemmel olmadığımı biliyovsun. Kendimi vezil etmek için fazla çabalamama gevek yok, nefes alsam yetevli oluyov."
Ablam sözlerime kıkırdadığı sırada kucağımda uyuyup kalan minik bebeğime dikkat ederek laptopu kapatıp kenara koydum. "Sadece ilk izlenimde mi iyi olmadığını sanıyorsun sevgili kardeşim?" Gözlerim onu kınarcasına kısıldı. Ertuğrul'un poposunu pışpışlamaya devam ediyordum iyice dalması için.
"İnsanın senin gibi ablası olduktan sonva düşmana ihtiyacı neden olsun ki?"
Ablam sözlerime sırıtıyordu şimdi. Birbirimizi böylede sevip el üstünde tutardık. Ertuğrul'u odasına götürüp güzelce yatırdıktan sonra telsizini de yanıma aldım. Mutfağa girerken ise, "Mutfağa adımını atma, yemeklevi ben yapacağım abla!" diye bağırdım. Ablam ise canına minnetmiş gibi, "Hazır olduğunda uyandır beni, biraz kestireceğim odama geçip." dedi.
"Tamam!"
Kollarımı sıvayıp güzel bir yemek için fazla beklemeden işe koyuldum. Her ne kadar aklı bir karış havada gibi görünsemde elimden her iş gelirdi. Elim lezzetliydi, girdiğim her alanda en iyisi olmak için çırpınır gerçektende en iyisi olurdum. Çocukluğumda ve ergenliğimde bolca akran zorbalığına uğramıştım lakin atlattığım o zamanlardan sonra güzel yaşamayı, kaliteli hayatın sırrını öğrenmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstikamet
Teen Fiction"Adın ne senin?" Genç kız heyecanla içi coşarken sırıtmamak için kendini sıkıyor, böyle olunca dudağının altındaki küçük, iç ısıtan gamzesi ortaya çıkıyordu. "Vabia, komisevim." Genç adam duyduğu güzel ses ve onu eğlendiren konuşmayla kendini gülmem...