23|'Göğümü Maviye Boya'

601 36 22
                                    

-İlahi Bakış Açısı-

Yakup şen kahkahalarının ardından yorgun düşüp Rabia'nın kucağına düşürmüştü kafasını ve orada uyuyakalmıştı. Rabia ince parmaklarını yumuşak saç tellerinde gezindiriyordu. Ilık rüzgar tenini yalayıp geçerken saçlarındaki çiçek kokusu da Yusuf'u mest ediyordu. Kalbi mutluluk ve çiçek kokusuyla dolmuş gibiydi. Huzurlu bir tablonun içine hapsolmuş gibi hissediyordu kendini.

Güzel kızın yüzünü izlerken konuştu Yusuf kısık sesiyle. "Seni seviyorum deli güzeli," Rabia ansızın gelen itirafla kalbinin nefes bulmuş ölü gibi canlandığını hissetti. Başını kaldırıp saçlarının arasından baktı komisere. Kara gözlerde parıldayan galaksiler nefesini keserken tüyleri diken diken oldu genç kızın. İki çift duygu yüklü kahverengi küre birbirine tutunmuşken kimsenin olmadığı bu tepede sınırsız bir aşkla sınanıyordu ikisi de. Kalpleri heyecanla çarpıyordu.

"Seni çok seviyorum deli güzeli." Kızın gözlerindeki canlanan heyecan ve yumuşak yanaklarındaki kızarıklık komiserin kalbini eziyordu. İçi içine sığmıyordu, kız öyle güzel görünüyordu ki tüylerini diken diken eden bir sevda mevzu bahisti. Komiser bu yaşında, yirmi yedi yaşında bulduğu bu ufaklıktaki sevdayla yüreğinin titrediğini hissediyordu.

"Ben sana çok fena sevdalandım, kaderin ağlarına dolandı ayaklarım, sana düştüm ben deli güzeli,"

Rabia yanan yanaklarına inat kaçırmadı gözlerini. Doyasıya baktı içinde galaksilerin parladığı koyu kürelere. Dudaklarına heyecanlı bir tebessüm yerleşirken başını eğdi usulca. "Ben gideceğim komisev." Yusuf'un parıldayan gözlerine bir korku ve derin bir endişe yerleştiren sözlerin üzerine Rabia başını kaldırdı.

O gözlerdeki korkuyu görünce konuştu tekrardan. "Avtık evime dönmeliyim, sonsuza kadav buvada kalamazdım ya." Tam da her şey başlamışken deli güzelinin dedikleri komiserin kalbini boşluğa düşürmüştü. Sertçe yutkunup başını eğdi, ne diyebilirdi bilmiyordu. Aralarına uzun süren bir sessizlik gelip oturmuştu.

Bu sessizliği ise yine Yusuf bozdu. "Ne zaman gideceksin?" Yusuf şimdiden planlar kurmaya başlamıştı kaderin planlarını bilmeden. Gitmeden önce ona çok güzel bir şekilde evlenme teklifi edecekti ve sonra Rabia gittiğinde annesiyle konuşup o da Rabia'nın ardından onu istemeye gidecekti. Hoş, Rüstem'den veya Elif'ten isteyemezdi onu. Ailesiyle tanışacaktı, her şeyi ciddi bir boyuta taşıyacaktı.

Rabia dudaklarında kalan buruk tebessümle omuz silkti. "Bu hafta içevisinde gitmeyi düşünüyovuz Kevem'le. Babam da çağıvdı zaten." Yusuf bu kadar erken olacağını tahmin etmemişti. Omuzları düştü, ondan bir dakika bile ayrılmak istemiyordu. İçine çöreklenen huzursuzlukla başını eğdi ve sessiz kaldı. Hızlı olmalıydı, deli güzeli gitmeden ona çok güzel bir evlenme teklifi etmeliydi.

O gittikten birkaç gün sonrada ailesini alıp onu istemeye gitmeliydi. Komiser her şeyin bir anda olmasını, deli güzeliyle hemen şimdi yuvasını kurmayı istiyordu ama bu imkansızdı. Biraz daha sabretmeliydi. Derin bir iç çekti. Rabia onun ne düşündüğünü bilmiyordu ve akışına bırakmıştı. Komiserin ansızın gelen itirafı kalbini ve içini sıcacık etmişti. İçinde kalmış olan bir kırgınlık varsada hepsi geçmişti, o aşık olduğu adamı affetmişti az önce. Şimdi de gitmesi gerektiğini söylemişti, akışına bırakmıştı.

Son bir sınava tâbi tutmuştu sevdiği adamı, bundan sonra ne yaparsa kablüydü. Onu kabul etmeye, onunla birlikte olmaya hazırdı Rabia. Aradan biraz daha zaman akıp geçti ve Rabia havanın kararmak üzere olduğunu görüp düşünceler içerisinde olan adama döndü. "Gidelim avtık, ablamlava geç olmadan dönevim dedim." Yusuf bal değmiş kelimelerle içindeki sıcaklığın geri yerine geldiğini hissederken mızmız bir çocuk gibi baktı deli güzeline.

İstikametHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin