Kısa ifade verme işlemim eve geldiğimde yerini upuzun ablama ifade verme işlemime bıraktığından beri onlarca işimi halletmiştim.
Rüstem abim en azından yemek yeyip banyo için odama çıktığımda sorgulama, alt tarafı uyanık kaldığım bir saati defalarca kez anlattırıp dinleme işlemini bırakmıştı. Ablam ise ben banyo yaparken bile kapıda durup aynı soruların farklı kalıplı cümlelerini milyonuncu kez sormuştu.
Eve geleli üç saat olmuştu ve artık hava da kararmıştı. Rüstem abim on dakika önce işe gitmişti. Kucağımdaki kıymetlimi öpüp kokluyordum ve aynı sırada da ablamı duymamazlıktan geliyordum artık.
"Babamlara söyleyeceğim Rabia, ben bunu saklayamam."
İki bininci itirazımı gerçekleştirmek için bayık bakışlarımı kaldırıp ablama döndüm. "Söylemeyeceksin, avtık kapatıv mısın bu konuyu ya! O adamın bozamadığı psikolojimi sen bozdun bivkaç saatte. Alt tavafı bir saat uyanıktım ve tavtıştık adamla oldu bitti, sonva kuvtuldum zaten. Babamlavın boşuna kalbine mi indivmek istiyovsun, hem söylede göv bak bakalım beni biv daha Buvsa sınıvlavı dışavısına çıkavıyov mu. Zov gövüvsün beni biv daha buvalavda."
Sözlerim üzerine omuzları düşen ablamın yine gözleri dolmuştu. Bu olay benden çok onda travma oluşturmuştu sanırım. Beni kaybettiğini düşündüğü ve bulamadığı tek gecede neler hissettiğini tahmin bile edemiyordum. Sıkıntıyla soluyup kucağımdaki yavrusunu kolları arasına bıraktım ve ardından ben de kollarımı ona sarıp mis kokulu saçlarını okşadım. Şaka değildi, küçüklüğümden beri kokusuna hayran olduğum saçları vardı ve ben kokulara karşı fazla duyarlıydım.
"Tamam ama bak geçti gitti abla, bahsetmeyelim avtık ve sana söz veviyovum biv daha kaçıvılmayacağım." Sözlerim üzerine boğuk sesiyle kıkırdayıp koluma vurdu hafifçe. "O nasıl olacakmış? Sen bela mıknatısı gibi etraflarda dolanırken hem de."
Ben de kıkırdadım. "Yusuf komisev vav buvalavda, o biv daha izin vevmez başıma biv şey gelmesine ki daha fazla düşmanımın kalmadığına eminim." Ertuğrul aramızda sıkışmış ve bunu oyun sandığı için çırpınarak gülüyordu. Ben de güldüm. "Ah, o oğlanın hakkını nasıl ödeyeceğim ben?"
Omzumu silkip geri çekildim. İşaret parmağımla kendisini gösterip, "Bak al sana ilgilenecek daha güzel biv devt. Bunu düşün gevi kalan hayatında oluv mu?" dedim ve burnu kızaran ablamın masum masum onaylayışına güldüm. Gerçekten çok saf görünüyordu. Başımı olumsuzca sallarken çalan zille birlikte ayaklandım ve yavrusunu sarıp sarmalayan ablama, "Ben bakavım." dedim.
Dudaklarımda asılı kalan minik tebessümle hızlıca kapıya vardım ve kim olduğuna bakmadan açtım. Karşımda yine güzeller güzeli, dalgalı saçlarıyla yüzünü hafiften gizleyen Amine vardı. Gülüşüm azıcık sekteye uğrarken bunu fark etmiş, neredeyse mahçup olduğunu düşüneceğim bir ifadeyle tebessüm etmişti.
"İyi akşamlar Rabia, geçmiş olsun nasılsın?"
Sıcak ama yine de mesafeli sesiyle ben de sıcacık güldüm. Bana bir adım iyilikle gelene kollarımı açıp yavru kuzu gibi seke seke koşardım.
"İyiyim şimdi, sovduğun için çok teşekküv edevim, sen nasılsın?"
Tatlı çıkarttığım sesime karşı daha fazla tebessüm edip gülüşünü gizlemek ister gibi kafasını eğdi. Sanırım Yusuf ona benim hakkımda iyi şeyler söylemişti. Aksi takdirde benim yüzümden dün yaralanan Yusuf için beni dövmesini bile beklerdim. Ama tam tersiydi.
"Ben de iyiyim şükür, senin de iyi olmana sevindim. Şey için gelmiştim ben, teyzem yarın Yusuf için Kur'an okutturacakmış, şöyle bir mahalleyi gezip komşuları davet et dediydi. O yüzden yarın için sizi çağırmaya gelmiştim, Elif ablaya da söylersin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstikamet
Novela Juvenil"Adın ne senin?" Genç kız heyecanla içi coşarken sırıtmamak için kendini sıkıyor, böyle olunca dudağının altındaki küçük, iç ısıtan gamzesi ortaya çıkıyordu. "Vabia, komisevim." Genç adam duyduğu güzel ses ve onu eğlendiren konuşmayla kendini gülmem...