17| 'Hayat Aşk Acısı Çekmek İçin Çok Kısa'

705 49 11
                                    

O kara gözler ilk defa gözlerime değerken kalbim kırgınlıkla çarpmıştı. Dudaklarım birbirine kenetlenmiş gibiyken çok şey söylemek ister gibi bakan komiseri geride bırakıp kapıyı kapattım.

Dağılmış halime endişeyle bakıp sorular soran Kerem'in kolunu bıraktım. Gözlerim tekrardan buğulanmış, burnum sızlamaya başlamıştı. Öyle suçluyken böyle masum bakması haksızlıktı. Dün gece dudakları elin dudaklarına değerken şimdi bana bakamazdı. Seviyormuş gibi davranıp konuşurken bana bu yaptığı haksızlıktı.

"Sana diyorum Rabia beni duyuyor musun güzelim? Neyin var söyle bana, ne oldu? Karşı evde olacağını söylemişti bana Elif ablam, orada mı bir sıkıntı yaşadın hım?"

Bakışlarımı endişeli çocuğa çevirdim ve küçük bir iç çektim. Dudaklarımı ıslatıp acınası bir halde söylendim şikayet eder gibi. "Ben kavşı komşuya aşık olmuşum Kevem," Gözlerim dahada doldu ve ben bir kere daha yutkundum konuşabilmek için. Sesim iyice kısılırken onun şaşkın bakışlarından kaçırdım gözlerimi. "Ama o başkasını seviyov sanıvım, hayatında biv kız vavdı ama o beni seviyov gibi davvanıyovdu,"

Bir fısıltıdan farksız bir sesle konuşmadan önce burnumu çektim. "Yanılmışım, dün gece güzel kızla öpüştü ve ben de tesadüfen gövdüm."

Eğer görmemiş olsaydım bundan bir haber onu sevmeye, onunla konuşmaya ve görüşmeye devam ediyor olacağım gerçeği içimi acıtmıştı.

Gözlerim öylece yerde kaldı. Ahşap zemine bakıp kalmışken gözümde biriken yaşlardan bir tanesi süzüldü. Belki de ilk defa birisini sevdiğimi söylemiştim Kerem'e. Bundan önce olsaydı da ilk söyleyeceğim kişi olmayacağına emindim, sonuçta bununla dalga geçmek için çok beklemeyeceğini bilirdim, şimdiyse yanımda tek sığınağım o varken dile getirmiştim işte.

Saniyeler geçip giderken ikimiz de sessizdik. Buğulu gözlerimi bir utançtan ona çeviremezken elindeki poşetleri ve bavulu bir kenara bırakıp bana doğru adımladı. Başımı kaldırdığımda gördüğüm ise kollarını kaldırmış olmasıydı. Sonrası başımı göğsüne yaslayıp bana sımsıkı sarılmasıyla gerçekleşmişti. Elleri saçlarımı okşuyordu sever gibi.

Fısıltı gibi çıkan sesiyle, "Ağlama güzelim." dedi kulağıma. O fısıltı içimdeki sıcaklığa, yangına estide dudaklarımdan bir hıçkırık kaçtı. İflah olmaz, kaçık kuzenim sanki bir baba gibi almıştı beni kollarının arasına. Kanat germişti sanki bana ve ben de ona sığınmıştım.

Fısıldamaya devam etti güven veren sesiyle. Tıpkı küçüklüğümüzde bize sataşmak isteyen kötü çocuklardan dayak yemeden hemen önce beni arkasına çektiği zamanlardaki gibi. Bunu hatırlamak daha çok içimi acıtırken dudaklarımdan bir hıçkırık daha kaçtı ve onun göğsüne tamamen kapattım yüzümü. "Geçecek, kimseler benim Vabia'mın gözyaşlarına değmez. Hepsi geçecek, kara listemize onun da ismini yazıp yakıp atacağız. Kimse senden daha kıymetli değil, aşk dediğin ne ki Vabia'm? Aşk geçer, sevgi zamanla azalır biter, sadakat desen zaten yokmuş güzelim."

Kulağıma fısıldadığı sözler içimi bir nebze olsun rahatlatıyordu. Aşk dediğim geçerdi, sevgi azalıp giderdi zaten o gördüklerimden sonra. Hem daha ne kadar zaman olmuştu ki de ben onun için burada ağlıyordum? Tabii unutacaktım, tabii bitecekti her şey!

Yusuf kimdi ki?

Yüreğine girmesine izin verdiğin, kapılarını korumasız bıraktığın yetmiyormuş gibi kendi ellerinle sonuna kadar açtığın o adam.

Sertçe yutkunup gözlerimi yumdum. Dünden beri çok ağlamıştım, bu yüzden hem midem bulanıyor hem de başım ağrıyordu. Kerem bana biraz daha göğsünü sundu, sıcak kelimeleri bir müddet daha içimi rahatlattı. Gözlerimin önüne gelip duran her şeyden uzak tuttum kendimi. Küçük iç ekişlerim azaldığı sırada saçlarımı okşamaya devam eden Kerem sordu kısık sesiyle.

İstikametHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin