15| 'Kırıklar'

639 40 30
                                    

Parmaklarımın arasında duran telefona ters ters bakıyordum. Ekranda küçük bir mesaj kutusu vardı ve ben okumuş olmama rağmen o, kırgın kalbimi tekleten mesaja cevap vermiyordum.

Ne vereceğim ki, bir haftadır tek mesaj yazmayıp, iş için gittiğini bile haber vermemişken şimdi yazdığı tek mesaja neden cevap vereyim?

Üstelik iki saattir cevap vermememe rağmen geri dönmemişti. Merak etmiyordu demek ki. Ablam bana söylenerek hazırlanırken benden çok Amine onu dinleyip kafasını sallıyordu. Bugün ablam, eniştem ve Ertuğrul şehir dışına çıkacaklardı Ertuğrul'un eski doktoruna randevuları olduğu için.

Kıymetlim son üç gündür feci rahatsızdı ve ablam onu hasta gördükçe deliriyor gibi oluyordu. Saldıracak yer arayan ablam en sonunda eski doktoruna gitmeyi mantıklı görmüştü ve işinden dolayı biraz zor durumda kalsada Rüstem abimi de ikna etmişti. Bugün gideceklerdi ve yarın döneceklerdi.

Ayağım alçıda olduğu için onlarla gitmek istememiştim, keyfim de hiç yerinde değildi ve kalp sorunlarım vardı nihayetinde. Kendimi yatağa gömmek ve haftalarca çıkmamak istiyordum. Fakat ablam evde yalnız kalmama izin vermemişti. Amine ise ablama hızır gibi yetişmiş, onlarla kalmamı teklif etmişti. Benim için o da Yusuf'larda kalacaktı bu gece. Ne kadar inkar etsemde herkes çok fazla direttiği için kabul etmek zorunda kalmıştım.

Mesajdaki harfler çok bakmaktan olsa gerek artık karman çorman olup büyüdüğünde gözlerimi kırpıştırdım ve telefonu kökten kapayıp cebime attım. Neyse ki bu gece Kerem gelecekti de kafamı dağıtacak bir faktör olacaktı benim için.

Yazık, düştüğüm hallere bak.

"Hey, duyuyor musun beni Rabia hanım? Evden çıkmak yok dedim ne sebeple olursa olsun, zaten bir gece bir şey, uslu dur ben gelene kadar."

Ona huysuz bakışlarımı attım. Rüstem abim kucağında uyuyan yavrusunu hafifçe sallarken halime bakıp kıkırdadı.

"Zaten biv haftadıv evde otuvuyovum neveye çıkacağım abla?"

Gözlerimi devirmemek için kendimi tutarken ablam halime gülümsedi. Beni sevimli buluyorlardı ama içimde nasıl bir savaş olduğunu, karşı komşuları yüzünden neredeyse ağlayacak raddede olduğumu bilmiyorlardı.

Amine'de bilmiyordu, bilse gülüp durmazdı. O çok sevdiği kuzenini bir hafta önce en son Zümral'le görmüştüm ve ancak bugün yazabiliyordu beyefendi bana. Cevap yazmamama rağmen geri de dönmüyordu. Kalbim haddi olmayarak kırılıyordu işte. Onca zaman gözlerime en güzelmişim gibi bakıp bir anda sırtını dönünce afallamıştım tabii.

Haksız da sayılmazdım.

"Hadi kalkalım Rabia."

Amine koluma girmek için uzandığında sertçe yutkunup ayağımı yere bıraktım. Kısa süre sonra tek elimde değneğim diğer koluma da Amine girmişken ayaktaydım. Ayağım artık acımıyordu, üzerine basmaya ise cüretim yoktu sadece. Acıyacak diye korkuyordum.

Ablam gelip sıkıca sarıldığında karşılık verebildiğim kadar verdim. "Öğünlerini aksatma, yarın akşam evdeyim sana çok güzel yemekler pişireceğim geldiğimde." Ablam yine duygusala bağladığında sessizce iç çektim. Hazır ağlama isteğim varken gözlerimi doldurmuştum ben de.

"Delivmesene, biv buçuk günde açlıktan ölmeyeceğime eminim, insanlavın beni aç bıvakmayacak kadav acımasız olmadığına da eminim."

İstikametHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin