Sınır; 20 oy 40 yorum
-
"Rabia daha küçük, böyle şeyler söylemeyin onun yanında."
Herkes şaşkınlık ve sorgular bir biçimde Yusuf'a bakarken Kerem ağzındaki yemek parçacıklarını yüzüme pıskırarak gülmüştü. Amine ise Kerem'in pisliğine kıkırdayıp bana peçete uzatmıştı. O ikisi haricinde herkes şaşkındı ve Yusuf'a garip bakışlar atıyordu.
Özellikle Rüstem abim ondan çok bana bakıyordu sorgularcasına. Ben ise bir robot edasıyla yüzümü siliyordum. Sonunda ablamda bana döndüğünde yüzümü silmeyi bırakıp role girdim ve sırıttım. Muhtemelen daha çok can çekişen bir şempanzeye benziyordum. Yusuf sanki hiçbir şey dememiş gibi huysuzca yemeğini yiyordu.
"İlahi Yusuf abi! Kazık kadav kızım ne diye abiliğini gösteviyovsun. Tamam en çok abim sensin."
Sözlerim üzerine herkes rahatlamış gibi önüne dönmüştü. Rüstem abim ise, 'ha şöyle' dercesine bir bakışı gözlerime kondurmuş, sonra içi rahatlamış gibi yemeğine dönmüştü. Kerem tekrardan ama bu sefer eline pıskırdığında bu sefer Amine gülmeyerek uzatmıştı peçeteyi.
Bakışlarım Yusuf'a değmiyordu çünkü gözlerindeki hesap soran bakışların hedefi olduğumu biliyordum. Yine de kendimi kurtardığım için pişman değildim. Ne hissettiğiyle ilgilendiğim de söylenemezdi.
"Aslında Yusuf haklı Rabia, kazık kadar oldun ama konu ev işlerine geldiğinde kazık kadarsın sadece. Evlilik konularını kardeşimin yanında açmayalım rica ediyorum, o daha benim küçük maymunum."
Ablamın yerin dibine sokan sözlerinin üzerine Nimet teyze ve Yasemin kıkırdadığında Rüstem abim ablamı destekler gibi devam etti. "Evet o daha çok küçük, bunları duyması pek hoş değil." Nimet teyze mesajı almış gibi başını sallayarak güldüğünde herkes önüne dönmüştü tekrardan. Yeni bir konunun açılması da uzun sürmemişti ki sonunda kendimle olan mücadeleme yenik düşüp alttan bakışlarımı Yusuf'a çevirdim. Huysuz bir ifadeyle yemeğini dürtüyordu. Gözlerinde gördüğüm o acı kırıntılar içimi ezdi de ses edememiştim.
Zaten kırık bir kalple sınanırken onu kırmamam ne mümkündü ki? Dudaklarıma buruk bir tebessüm konduğunda önüme döndüm...
.
"Amine kızım, sana zahmet şu sürahiyi doldurup getirebilir misin?"
Kapıya en yakın olduğu için Nimet teyze ondan rica ettiğinde ben kalktım hızlıca. "O meşgul ben getiveyim hemen." Tatlı faslına geçmiştik ve herkes gruplaşmıştı. Ben ise Kerem'in Amine ve Yasemin'le yaptığı dedikodulardan sıkılmıştım. Kerem hiç tanımadığı mahalle sakinlerinin öyle bir dedikodusunu yapıyordu ki Amine ve Yasemin onu pür dikkat dinliyor, eşlik ediyorlardı. Kuzenim gerçekten türünün tek örneğiydi.
Nimet teyze kafasını sallayıp onayladığında sürahiyi alıp salondan çıktım ve boş mutfağa ilerledim. Kalbim yanında sevdalandığı adam varken bana hiç yardımcı olmuyordu. Kırık bir kalp çarparkende can yakıyordu nihayetinde. Ona bakmayı istemek, tüm seslere karışan sesini seçip pür dikkat dinlemek, özlediğim her şeyine doymak isteyen yanımın aksine kırgın yanlarım hepsine olan hevesimi bir taşla eziyordu sanki. O güzel yüzüne baktığımda tek hatırladığım şey ona olan hislerim olmuyordu maalesef.
Mutfağa girdiğimde musluğu açıp sürahiyi altına bıraktım. Eski beni kaybetmiş gibi hissediyordum. Sanki birkaç haftada istemediğim bir olgunluğa tutsak edilmişim gibi hissediyordum. Aşk denen meret cidden kaçılması gereken bir şeymiş bizzat yaşayarak tecrübe etmiştim. Ne acı. Kalbini bir kumara kayıp vermekti aşk. Bense kalbimi hiç çekinmeden masanın ortasına koymuştum da acımasızca kaybetmiştim sanki onu. Sonu bilinmezlik olan bu oyuna herkes gibi ben de kalbimi kurban vermiştim işte. Abartıyor muydum? Hayır. Kalbimden ve onu yaratandan, bana verenden başka daha iyi kimse bilemezdi içimde yaşadıklarımı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstikamet
Teen Fiction"Adın ne senin?" Genç kız heyecanla içi coşarken sırıtmamak için kendini sıkıyor, böyle olunca dudağının altındaki küçük, iç ısıtan gamzesi ortaya çıkıyordu. "Vabia, komisevim." Genç adam duyduğu güzel ses ve onu eğlendiren konuşmayla kendini gülmem...