2.6

6.8K 974 658
                                    

nasi 26 bolum

***

Seungmin kafasını sıraya koymuş teneffüsün geçmesini beklerken parmakları da sıranın üstünde ritim tutuyordu. Tüm sınıf arkadaşları test çözdüğü için açıkçası onunla pek ilgilenen, onun da pek ilgilendiği yoktu.

"Of, Chan hocayı gören oldu mu? Bugün gelecekti de göremedim." diyen Yeji ile sınıftan itiraz sesleri gelirken Felix arkasını dönüp sırada uzanan arkadaşına yaklaştı.

"Seungmin, babam nerede?"

"İşi vardı, geç gelecekti. Gelir birazdan derse."

Seungmin'in dediği gibi olmuş, ders zili ile beraber içeriye Chan girerken çıkan coşku nidalarından dolayı Seungmin başını kaldırıp sınıfın ortasında, yüzünde neşeli gülümsemesi ile duran adama bakmıştı.

Onun yine Chan olduğunu görmesi ile kendini tutamadan güldüğü zaman "Görüşmeyeli nasılsınız?" dedi Chan merakla. Yerine geçip oturdu. "Neler yaptınız, programlara uydunuz mu? Ayrıca gitmişsiniz derslerin hepsine, teşekkür ederim."

"Hocam yemin ederim çok özledim sizi!"

"Derslere de girdik, test de çözdük, özleminizden ağladık da."

Sınıftan gelen cümleler Chan'ı güldürürken yerine oturmuştu, minik bir özlem giderme sohbetinden sonra herkesi yanına çağırıp teker teker programlarını inceleyip konuştuğunda "Seungmin?" sesi ile Seungmin kağıdı alıp yerinden kalktı.

Chan'a doğru ilerlemiş, sandalyesini çekerek oturmuştu. Kağıdı önüne doğru itti, elini yanağına yasladı. "Hedeflediğimiz soru sayısının üstüne çıktım ama arttıramadım, üç gün biraz doluydum."

Üç günün ne olduğunu Chan çok iyi biliyordu, gözleri programı tararken "Zorlandığın bir ders oldu mu?" demişti. Seungmin başını salladı. "İngilizce paragraf çözerken sürekli kaçırdığım şeyler oluyor, alışamadım."

Chan'ın üstünde kumaş pantolonu ile aynı renkteki siyah gömleği vardı. Gömleğinin kollarını kıvırdığı için Seungmin'in gözleri sabah arabada bileğine taktığı banta gitti, dudaklarında bir gülüş oluşmuş ve bunu fark eden Chan ona bakıp 'ne oldu' anlamında göz kırpmıştı.

Bu sabah erken saatlerde dönmüşler ve Chan'ın gitmeden havalimanının otoparkına bıraktığı aracı ile de evlere ayrılmışlardı. Chan onu erken saatte Hyunjin'in evine bırakmış, Seungmin ise inmeden ona uzun bir sarılma vermişti.

Gözleri hemen dibindeki yüzü bulduğunda iç çekti, sınıfta olmamalarını isterdi, tekrardan Chan'a sıkıca sarılmak ve varlığını vücudunda hissetmek isterdi. Avustralya'da kimseyi umursamadan rahatça sokakta eğlendikleri an aklına geldiği gibi gülerken başını salladı bir şey yok anlamında.

Chan programı kenara aldı. "Eminim üç gün meşgul olmasaydın fazlasıyla üstüne çıkardın, sıkıntı yok. Okul sınavları hakkında ne düşünüyorsun?"

"Nefes alma taktiğini uyguluyorum, işe de yarıyor. Dediğim gibi asıl sınava yazın çalışacağım."

"Güzel," diyen Chan ile Felix konuştu. "Bitmedi mi ya?"

"Ne çatladın," dedi Seungmin, Chan gülerken ayağa kalktı. "Bitti."

Felix anında şirince sırıtıp arkadaşına öpücük atmış, minik adımlarla Chan'ın yanına gidip oturmuştu. Chan odağını ona verdiğinde Seungmin onu iyi gördüğü için iyi hissediyordu, birkaç gün önce sadece yanında ağlayan anına şahit olmak zordu ve üzüyordu.

Kendi düşüncelerine karşı iç çekti, Chan onu öyle bir hale getirmişti ki tüm bu yabancı düşünceler, tüm bu yabancı duygular bir o kadar uzak, bir o kadar tanıdıktı.

softcore, seungchan ✓  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin