"Kanka o kadar güzeldi ki!"
Felix sabah sabah üçü okula yürürlerken dünkü randevusunu gözleri dolu dolu ve sırıtarak anlatıyordu. Dolu gözleri Hyunjin ve Seungmin'i güldürürken Felix olduğu yerde parmak uçlarında kıpırdandı.
"Minho o kadar iyi ki... Çıldıracağım, çıldırdım belki de. Yani hem o kadar güzel flört edip hem de o kadar iyi sınırını biliyor ki bu... Yemin ederim daha önce olmamıştı. çünkü ya sınırları bilmiyorlardı ya da flört etmeyi ama ikisini o kadar bir arada götürüyor ki... "
"Evet, evet," dedi Hyunjin gülerek baş sallayıp. "Şahsen bunu kırkıncı dinleyişimiz."
Felix de gülüp onun omuzuna vurmuş, telefonuna Minho'dan mesaj gelirken hızlıca telefonunu cebinden çıkarmıştı. O telefonuna daldığı için bir yanından Hyunjin, diğer yanından Seungmin ağaçlara ve direklere çarpmasın diye Felix'i sağa ve sola çekiyorlardı.
Minho'yu işe yollayan Felix okul girişinde telefonunu cebine atıp arkadaşlarına döndü geri. "Şey diyor, bu hafta çok doluyum, araya randevu sıkıştırabilirsem gel yüzünü görürüm. Salak ya, yiyeceğim şimdi."
"Adam dişçi olunca anca sana hasta odasında randevu ayarlar."
Hyunjin'in cümlesi ile üçü kahkaha attığında "Yemin ederim şaşırmam çünkü diş takıntısı var," dedi Felix. "Her gün kesinlikle dişlerimi fırçalamam için uyarıyor, Changbin hyungları hatta Chan hyungu falan da darlıyormuş böyle."
Lafı biten Felix kocaman sırıtarak dişlerini göstermiş, Felix sonra hızla Seungmin'in koluna sarılmıştı. "Seungmin, Chan babamdan öğrensene Minho'nun düşüncelerini, o ne düşünmüş dün hakkında, çok merak ediyorum ya."
"Ya adam sana zaten bayılıyor," dedi Hyunjin. "Ne düşünüyorsun?"
"Ya olsun, Seungmin'im sorar mısın benim için hı, hı, hı?"
Normalde böyle şeyler yapmazdı ama Felix öyle mutluydu ki kendisi de merak ettiği için başını sallayıp kabul etmişti. "Sorayım, Chan dökülürse ben de sana dökülürüm."
"Yes!"
Üçü beraber okula girmişler, ilk dersleri Chan ile olsa da sınava çalışmaları için Chan onları bırakmıştı. Sorusu olanın yanına gidip bakarken sadece Seungmin elini kaldırdı hileyle. "Bir şey sorabilir miyim?"
Onu anlayan Felix direkt gözleri önleri testlerdeyken gülmüşler, Seungmin ise sarılmak için fırsat kolladığı Chan'a bakmıştı. Chan yanına gelip boş olan kısma oturmuş, gözlerini yüzüne dikmişti.
"Hım?"
"Şu soru," dedi Seungmin parmağıyla işaret ederek. Kalemini uzattı. Chan kalemi alıp "Bakayım," diyerek soruya baktığında Seungmin de elini yanağına yaslamış, yüzündeki gülümseme ile onu izliyordu.
Chan ile aslında hep en başından beri böylelerdi, konuşmadan da birbirlerinin yanında olduklarını hissettirebiliyorlardı.
"Şuradaki 'throw back' ayrı ayrı değil de bir kalıp aslında." dedi Chan. "Eğer onu öyle düşünürsen yorumlaman daha iyi olur. Gerçi bir dakika... Doğru yapmışsın zaten."
Anında Seungmin'e baktığında Seungmin omuz silkti. "Öyle mi yapmışım? Farkında değilim."
Chan kendini tutamadan güldü, sınıfa bakıp hızlı bir hareketle Seungmin'in burnuna makas atmış, Seungmin kendini geri çekerken de o kalemi kağıtta oynatmıştı.
Çok mu seviyorsun ne?
Seungmin gülerek alnını kaşıdı. Utandığı için kalemi eline alamamış hatta elinin tersi ile Chan'ın koluna vurmuştu. Chan gülerek kalemi bırakmadan kağıda döndü yine.