"Günaydın," diyerek sınıfa giren Chan ile Woo elini kaldırdı. "Günaydın dünyanın en iyi hocası, hocam nasılsınız?"
Chan kıkırdadı. "İyiyim Woo, sen?"
O öğrencisi ile sohbet ederken Seungmin de kafasını uzandığı sıradan kaldırıp doğrulmuş, birkaç metre ötesindeki adama bakmıştı. Gözleri buluşurken Chan elindeki kağıtları salladı.
"Biraz paragraf pratiği yapmak için bunları getirdim, ayrıca sizinle konuşacağım bir şey de var."
"Ama ben şimdi meraklanırım," diyen Lia ile Chan gülerken kağıtları dağıtmış, Hyunjin o kağıdın kendisine gelmeyeceğini bildiği için hiç kafasını kaldırmadan önündeki kimya testini çözmeye devam etmişti.
Chan'ın söyleyeceği şeyi Seungmin de bilmiyordu, kendisine merakla dönüp kaş göz hareketi yapan Felix'e karşı bilmiyorum anlamında omuz silktiğinde kimse konuşmadan önlerindeki testlere dönmüştü.
Kelimelerini toparlamaya çalışan Chan ikinci ders rehberlik olduğu için hep yaptığı gibi kendi sandalyesini çekip sınıfın ortasına koydu ve oraya oturdu. Sınıfta sıraları çevirip yarım daire yapmış, hepsi onu görür olmuştu.
"Nasıl gidiyor?" En soldan başladı. "Mingi?"
"Kelime ezberim biraz sıkıntı hocam ama hallediyorum."
"Bir sorunun var mı peki?" diye sordu bu sefer. "Seni geren bir şeyler, üzen?"
Bu soruyla Mingi ilk başta güvenmeyip dalga geçtiği Chan'a karşı bir an pişman olmuş sonra da düşünmeye başlamıştı. "Yani," dedi eli ensesindeyken. "Sınava gireceğim için geriliyorum ama halledilir bu, çok deneme yapıyoruz zaten ve netler iyiye gittikçe de kendime olan güvenim artıyor. O yüzden... Yok. Teşekkür ederim."
Chan böyle tüm sınıfa sorarken artık tek tük istisnalar hariç herkes birbirinin duymasını umursamadan rahatça konuşabiliyordu, sıra Seungmin'e geldiğinde Seungmin üstüne dönen bakışlarla omuz silkti.
"Açıkçası benim sınıf arkadaşlarım gibi sınav stresim yok, girmeyeceğim bu sene zaten. Kendimi toparlamaya odaklanıyorum, toparladım da sayılır. Son sınavlara az kaldı sadece birazcık o geriyor... Biraz da işte başka sınıflar konuşuyor, genel öyle ama eskisi kadar kötü değilim."
"Döveyim mi o konuşanları?" diyen San ile beraber Seungmin gülerken Chan "Aklından bile geçirme," diye uyarmış, San iç çekerken Chan'dan gelen "Anladım," cevabı ile dudaklarını birbirine bastırmıştı.
Ona baktı. "Sınavlarına kontrollü çalıştığın için tek yapman gereken o sınav esnasında sakin kalmaya ve zaten bildiğine inandırmak kendini. Bunu hepinize söylüyorum," dedi Chan sınıfa dönerek. "Beyin çok tehlikeli bir organ ve panik esnasında sizi çok güzel kandırabilir, suçlu olmayan birine suçlu hissettirebilir ve bildiğiniz bir şeyi sanki bilmiyormuşsunuz gibi de gösterir."
Omuz silkti. "Bu gibi durumlarda öncelikle zamanı, kaç dakika kaldığını umursamadan kalemi bırakıp gözlerinizi kapatın ve elinizi karnınızın üstüne koyarak derin derin nefesler alın. Kendinize de içten bir şekilde çalıştığınızı söyleyin, çalıştığınız anları düşünün. Sizi kandırmaya çalışan düşüncelerinizi bastırın, tamam mı?"
"Cidden yarıyor bu bu arada," dedi Hyunjin. "Bir de mesela kendimden örnek vereyim, fen derslerinde zorlanıyordum. Zorlandıkça da moralim düşüyor ve fende kendimi başarısız olarak kabulleniyordum zamanla. O yüzden bir baktım fenden umudu kesmişim, beynim buna alışmış ve istesem de çalışamıyordum ama kendi kendime yapabildiğimi söyleye söyleye gerçekten de yapmaya başladım."