Felix ve Minho, Felix'in eski evini görmek için akşam çıkarlarken Hyunjin ile Jisung uzandıkları koltukta bir şeyler izliyorlar, Changbin ve Jeongin ise çoktan uyumaya çekilmişti.
Mutfakta tek başına oturan Seungmin önündeki tabaktan ağzına ağır ağır bir şeyler atarken kendi kendine boşluğu seyrediyordu ki görüş açısına Chan'ın eli girdi, kafasını çevirip sevgilisine bakmış Chan ise parmaklarını oynatmıştı.
"Doydun galiba, dışarı çıkalım mı?"
"Tam da ihtiyacım olan şey," dedi direkt canlanırken. Hızla tabağı yıkayıp makineye doldurmuş, Chan ona gülerken de ellerini kurulayıp üstüne bakmıştı. Çok dağınık değildi bu yüzden değiştirmekten vazgeçerek sadece cüzdanını yanına aldı, Chan'ın elini tuttu, arkadaşlarına baktı.
"Hyunjin, Ji, biz dışarı çıkıyoruz haberiniz olsun."
"Tamam." İkisi uzatarak aynı anda cevap vermiş, Seungmin onlara gülerken de eğilip ayakkabılarını giymişti. Yürümeye başlayan Chan'a yetişip ellerini eşofmanının ceplerine koydu, sallana sallana yürürken ikisi de konuşmayıp sessizliğin tadını çıkarıyordu.
Uzunca bir süre sadece caddeye yürüyene kadar konuşmamışlar, Chan "Bir dükkan vardı," demişti ilk konuşan kişi olarak. "Böyle küçük hediyelik eşyalar satıyor."
Denizde girdikleri bir iddia vardı sonuçta, Seungmin başını sallayıp alnına düşen saçları kenarlara itti. "Küçük eşyalar mı, daha büyük zor bir şey istersin sanıyordum."
Chan kıkırdadı. "Aslında yapardım ama istediğim bir şey yok, canım dükkandan ne isterse onu aldırcağım şimdilik, belki başka bir iddiaya."
Seungmin koluyla hafifçe ona vurduğunda ikisi gülüşerek dükkanın önüne gelmişler, Chan kapıyı açıp önce ellerini cebinden çıkarmaya tenezzül etmeyen sevgilisi için geri çekilmişti, Seungmin'in arkasından kendisi de içeri girmiş ve sarı ışıkla aydınlatılmış bujiteri tarzı dükkana bakmışlardı.
Dükkanın sahibine selam verirlerken Seungmin gözlerini eşyalarda gezdirdi, böyle dükkanlar çok hoşuna giderdi ama aynı bugünkü gibi karşısına çıkmayana kadar da uğramazdı. Chan bir tarafta kupalara bakarken o ajandaların olduğu tarafa ilerledi.
Birbirinden güzel ve kalın kapaklı ajandalar dikkatini çekmişti, buradan döndükten sonra ders çalışmaya başlayacağı aklına gelirken ilk adımı şimdi atarak hoşuna giden birkaç renkli ajandayı aldı, sonra dikkatini siyah bir tane çekerken aklına gelen anla güldü.
Aylar önce Chan kendi siyah bir ajandasını ona vermişti içini döksün diye, Seungmin de bunaldığında yazıyor ve sonra da okusun diye Chan'ın olduğu bir yere bırakıp kayboluyordu.
Ajandanın hâlâ kendisinde olduğu aklına gelirken Chan'ın not tutmayı sevdiği aklındaydı, ilk tanıştıkları zaman da arkadaşları Chan'ın genellikle bir şeyleri yazarak not aldığını söylemişti, şimdi bizzat bilse de bunu zamanında onlardan duymuştu.
Ajandayı alıp en üste koydu ve kalem var mı diye dükkanı gezmeye başladı, kasa tarafında özel yapım kalemleri görmüş, kutuları ile beraber olan kalemlere bakmaya başlamıştı.
"Oh, onların fiyatı biraz uçuk özel oldukları için," deyip onu uyaran dükkan sahibine gülümsedi. "Sorun yok, şuradaki... Siyah olanı alabilir miyim acaba?"
Adam gülümseyerek kafasını salladı, o kalemi çıkarırken Seungmin kafasını çevirip eşyaları dikkatlice inceleyen ve odağı burada olmayan Chan'a bakmış, ajanda ve kalemi de büyük bir kutuya koydurmuştu.
Onların ödemesini önden yaparken ilerleyip Chan'ın yanına vardı. "Beğendin mi bir şey?"
Chan elindeki anahtarlığı kaldırdı. "Anahtarlık, hoşuma gitti."