Yorucu geçen bir gecenin sabahı fazla iyi başlarken Seungmin gece açtıkları camdan hafif deniz esintisi ile beraber esen rüzgar yüzünden gözlerini araladı, çıplak sırtı Chan'ın aynı onunki gibi olan çıplak gövdesine yaslanmış, kolunun üzerine yatmıştı.
Birleşik olan ellerini ayırarak gözlerini kırpıştırdı, tam kumsalın karşısında bir otel olduğu için, odaları da denize baktığı için güneşi engelleyecek hiçbir şey yoktu önlerinde.
Onun kıpraşmasından uyandığını anlayan Chan ensesine küçük bir öpücük bıraktı. "Günaydın."
Seungmin ona doğru döndü, eli direkt yanağına konumlanmış, Chan'ın alt dudağını okşamıştı. "Günaydın. Uyanmışsın, keşke kolunu çekseydin."
"Sen seviyorsun diye uyuşması pek de önemli değil biliyor musun?" diyen Chan anında onu güldürdüğünde Seungmin kıkırdayarak burnunu onun boynuna sürttü. "Saat kaç?"
"On bire geliyordu en son."
"İyimiş." deyip yavaşça doğruldu ve oturur pozisyona geldi. Gece duş alıp ıslak saçlarla yattığı için onun da Chan'ın da saçları fazlaca karmaşıktı ama bu pek önemli bir detay değildi.
Chan ona baktı kafasını kaldırıp. "Çıkalım mı? Kahvaltı ederiz bir yerde."
"Olur," deyip eğildi ve elini onun yanağına atarak dudaklarını dudaklarına bastırdı Seungmin. "Ayrıca dünkü hediyen ve devamı için de çok teşekkür ederim, çok beğendim."
Chan kendini tutmadan güldü, üzerindeki örtüyü atıp banyoya giderek elini yüzünü yıkamış, geri dönüp kenara bıraktığı pantolonunu üstüne geçirmişti. Seungmin acıyan kalçası ile hafifçe yatakta kayıp ayaklarının yere değmesine izin verdi. "Chan, benimkileri de getirir misin?"
Chan kenarda duran kıyafetleri aldı, Seungmin'in önünde diz çöküp önce şortunu giymesine yardımcı olmuş, ardından da kaldırdığı kollarından tişörtünü geçirmişti. Kendisi de kendi tişörtünü giyerek eşyalarını almış, Seungmin de banyodaki işlerini halledince ikisi otelden çıkmıştı.
Başka bir yerde kahvaltı ederlerken "Burası çok güzel," dedi Seungmin kahvaltısını bitirdiği için, ellerini birleştirmiş, yüzüne yaslamış mekanın gördüğü denize bakıyordu. "Avustralya o kadar güzel ki... Buraya sürekli gelelim olur mu? Sen de müsait olduğunda... Ben zaten müsaitim bu sene, derslerden bunaldığımda gelelim mi?"
Onun bir şeyleri farklı bulup, kendisine iyi geldiğini fark ederek sevmesi Chan için çok ayrı bir detaydı, hiç reddetmeden bu isteğini kabul ederken "Döndüğümüzde," diye konuştu ve Seungmin'e baktı. "Beraber yaşayalım mı?"
"Eğer gerçekten istiyorsan..."
"Gerçekten istiyorum," dedi. "Sürekli seni görmek istiyorum, eve geldiğimde kapıda durmana o kadar alıştım ki... Hep öyle kalalım, sabah seninle uyanmak istiyorum, evin içinde ansızın kafamı çevirdiğimde seni görmek istiyorum, yani Hyunjin'e uğrayıp seni almak değil de... Tamamen benimle olmanı istiyorum desem?"
Onun sözleri bir yandan heyecanlandırırken Seungmin güldü ve mırıldandı. "Evlilik teklifi gibiydi."
"Onu da zamanı gelince ederim, emin ol çıtayı onda arşa çıkarmayı düşünüyorum." deyip göz kırptı Chan. Böyle serseri, muzip davranışlarına Seungmin'in çığlık atası geliyordu.
Elini uzatıp Chan'ın burnunu sıktığında Chan gülerek onu beklemiş, Seungmin de elini çekip kafa sağlamıştı. "Beraber yaşayalım öyleyse," dedi neşeli neşeli. "Ama döndüğümüzde bir kafe tarzı yere girip çalışmam lazım biraz, itiraz etme Chan kendimi rahat hissedemem, emin ol tam tersi durumda olsaydık sen de öyle hissederdin."