billie eilish - no time no die
***
İkisinin sessiz geçirdiği uzun dakikalardan sonra Chan "Gel," deyip ayağa kalktı. "Sana kıyafet vereyim, üstündekilerden kurtul."
Seungmin reddetmedi bu teklifi, okul kıyafetleri ağırlık yapıyordu artık üstünde. Sessizce başını sallayıp Chan'ın arkasından ilerlemiş ve girdikleri odaya bakmıştı. Beyaz ve koyu gri tonların kullanıldığı bir odaydı.
Chan dolabını açıp gözlerini kıyafetlerinde gezdirdi, koyu yeşil bir tişört ve siyah bir eşofman çıkarıp vermiş, üşürse diye de aynı şekilde hırka bırakmıştı. "Mutfaktayım," deyip odadan çıktığında Seungmin iç çekip onun arkasından baktı.
Hyunjin'in sözleri aklından çıkmıyordu, Felix'i gittiği an gözlerinin önüne geldiğinde bakışları ellerine gitti. İlk defa krize girmişti çünkü bugüne kadar ne zaman istese o zaman içecek fırsatı olmuştu fakat tedavi ve Chan'ın gözetimi altında olduğu için bir süredir uzaktı, kendini tutmak zordu.
Pişmanlıkla derin bir nefes alıp üstündeki kıyafetlerden kurtularak Chan'ın verdiklerini giydi, hırkayı giymemeyi tercih etmiş ve usulca odadan çıkıp mutfağa geçmişti. Yemek hazırlayan Chan ile beraber salondaki ajandayı alarak kendine bir sandalye çekmiş, oturmuştu.
Chan'ın da üzerini giyip geldiği dakikalarda Seungmin önündeki kağıda bakıyor, nereden başlasa diye düşünüyordu. Bir şeyler o kadar karmaşıktı ki seçemiyordu aslında.
Önce yazdığı ilk kelime oldu; yoruldum.
Başka bir şey bulamadı ama ihtiyacı olduğunu biliyordu, Chan önüne tabak koyana kadar da kağıda olan bakışları sürmüş ve bir an bile olsun ayrılmamıştı.
"O tabak bitsin," deyip uyardı Chan. "Okuldan beri bir şey yemediğine eminim."
Seungmin ona baktı. "Beni nasıl buldunuz?"
"Eski evine gittik. Odandaki numaranın konumuna bakınca zor olmadı." Chan derin bir nefes verdi. "Seungmin onu içseydin düşüncelerin bir an durukacaktı peki kendine geldiğinde neler olacağını düşündün mü?"
Onu orada içseydi Seungmin böylesine büyük bir krizden sonra bir yere gidemeyeceğini biliyordu, büyük bir ihtimalle Hyunjin sabaha kadar onu arayacak ardından da polise haber verecekti.
Vermediği cevapla aslında Chan cevabını alırken "Bir anda bırakamazsın bunu biliyorum," dedi Chan. "Ama bir anda da yüksek doz alamazsın. Doktor kontrolünde zamanla azaltmamız lazım, tekrar diyorum istersen antidepresanlara başlayabiliriz ama tepki vermek istediğin için istemedin onları şimdi ise bile bile kendini uyuşturmak istiyorsun."
Seungmin hâlâ cevap vermeden başı önüne düşmüş bir şekilde dururken Chan iç çekerek devam etti. "Seungmin, eğer yapamayacağını bilsem bunları söylemem. Hastaneye yatmanı isterim ama o zorluğu kaldıracağını bildiğim için dayan diyorum sana, düşüncelerin durulana, yerini daha güzelleri alana kadar dayan ve dürüst ol bana karşı."
Ekledi. "Çünkü ancak o zaman sana gerçek anlamda yardım edebilirim... "
Sözlerinin kesilmesini sağlayan şey Seungmin'in, onun omuzuna bıraktığı başıydı. Chan bir an duraksarken teninde hissettiği sıcaklık gözyaşları gerçeğini kanıtlıyordu ki Seungmin onun elini tutarak tırnaklarını eline geçirdi acısını aktarmak istercesine.
Mırıldandı gözleri kapalıyken. "Bunun için fazla genç değil miydik?"
Chan tek elini onun sırtına attı, küçük küçük hareketlerle yavaşça sırtına dokunurken Seungmin onun elini daha da sıkarak yutkunmaya çalıştı. "Tüm bunlar için fazla genç değil miydik?"