"Chan!"
Birkaç dakikadır evin kapısında Chan'ın gelmesini bekleyen Seungmin onu görmesi ile kollarını kaldırdığında Chan birkaç adımda hızla yanına gelip tek kolunu beline sararak sevgilisini havaya kaldırdı.
Seungmin'in Chan'ın evinde onunla beraber kaldığı günlerdeki tüm rutini buydu, her akşam üzeri Chan'ın eve geliş saatini artık ezberlediği için beş on dakika önceden kapıya çıkıyor, kapıdaki merdivenlerin üstünde otururken onu bekliyordu.
Her gelişinde "Chan!" diye seslenip ayağa kalkışı ve Chan'ın da ilerleyip ona sarılışı vardı.
Yine aynısı olduğunda onu havaya kaldıran sevgilisi ile beraber gülüp kollarını boynuna sarmış, Chan da onu indirmeden evin içine girmişti. Kapıyı kapatması ile beraber diğer eli de Seungmin'in beline konumlandığında güldü.
Gerçekten sınıftaki ilk karşılaşmalarını, Seungmin'in ona bomboş gözlerle baktığı anı, sonra gelişen olayları, birbirlerine karşı bağırıp sinirlerini akıtmalarını düşündükçe şimdi bu hale geleceklerini tahmin etmiyordu.
Chan evde çalan şarkıyı duymaya başladığı gibi gülerken Seungmin ellerini onun yanaklarına atarak yüzünü sevmiş, geri çekilmişlerdi.
"Nasıl geçti günün?" diye soran bu sefer Chan değil Seungmin'di. Chan telefonunu çıkarıp mutfaktaki ada tezgahın üstüne bırakmış "İyiydi," demişti. "Klasikti aslında. Kimse yoktu öğretmenlerle beraber oturuyorduk, onlar konuşuyor ben dinliyordum daha çok ama olsun."
Kaşlarını kaldırdı. "Senin?"
"Verdiğin kitabı okudum, o kadar sürükledi ki... Günün nasıl geçtiğini idrak edememişim bile."
"Beğendiysen güzel," diye mırıldandı Chan, hızlı bir hareketle sevgilisinin yanağına dudaklarını bastırmış, geri çekilip "Tavuk mu?" demişti gülerek.
Seungmin'in bakışları onun baktığı yere gitti, tezgahın üstünde hazırladığı yemeği gördü. "Sürpriz."
Ellerini iki yana açıp mırıldandığında Chan kıkırdamış ve "Ellerine sağlık," deyip bir kez daha onu öptükten sonra üstünü değiştirmek için yatak odasına doğru ilerlemişti. Seungmin de hızlıca ada tezgahın üstüne yiyecekleri yerleştirmiş ve telefonuna gelen mesaja cevap vererek sandalyeye oturmuştu.
İki gün sonra üniversite sınavı olacağı için bu gece eve gidecekti, biraz Hyunjin ve Felix ile kafa dağıtma muhabbeti yapacaklardı onlar için. Kendisi girmese dahi arkadaşları son günlerde iyice kendilerini çalışmaya vermişler ve iki gün kala da bırakmışlardı.
"Kaç gibi bırakayım seni?" diyerek yanına gelip oturdu Chan. Beraber yemekleri yemeye başlarken Seungmin saate baktı. "Bir saat sonra çıksak iyi olur, uyar mı sana?"
"Uyar," dedi reddetmeden. Seungmin ona baktı. "Bu arada Hyunjin'in Avustralya'ya geleceği net değilmiş, daha doğrusu sınavdan sonra birine çıkma teklifi edecek, bayağıdır bunu bekliyor, hani çocuk gelmeyi kabul ederse belki gelebilirler."
Chan şaşkınlıkla gözlerini büyüttü. "Hyunjin'in sevdiği biri mi vardı?"
Seungmin onun tepkisine güldü. "Bayağıdır, yani ben de beklemiyordum şahsen çünkü Hyunjin kendisini kapatmış gibiydi insanlarla bile pek diyaloğa girmez ama... Jisung ne yapmış ne etmiş kalbine girmiş sanırım."
"Jisung hoşlandığı kişi o zaman?"
"Evet."
"Lisede mi o da? Hatırlamıyorum bizim okuldan öyle birini."
"Yok," deyip kafa salladı. Güldü. "Yonsei üniversitesinde öğrenci, tıp okuyor."
Chan şaşkınlıkla ağzını açtı. "Yonsei'yi mi bekliyorlarmış aşık olmak için? Felix, şimdi de Hyunjin. Başka kim bilir kimler var bilmediğim."