2.9

6K 881 273
                                    

Seungmin sabah gözlerini açarken saatin kaç olduğu umurunda değildi, birkaç kere gözlerini kırpıştırıp uyanmayı beklemiş ardından da elini uzatıp Chan'ın elini tutmuştu.

Beklemediği bir şekilde ensesinde hissettiği öpücük ve parmaklarına geçen parmaklar ile Chan'ın çoktan uyandığını fark ederek hızla ellerini ayırdı ve ona doğru döndü. Kısılmış gözlerine, kıvırcık saçlarına baktı.

"Günaydın."

"Günaydın uykucu," diye konuştu Chan, Geriye doğru uzanıp telefonunu eline aldı ve saate baktı. "Saat bir olmuş."

"Yerim güzeldi," dedi Seungmin, cümlesi Chan'ı güldürdüğünde Chan "Uykunu aldın mı?" diye sormuş, Seungmin ise kafa sallamıştı. "Fazlasıyla."

Sanki bu cevabı vermemiş gibi mayışarak Chan'ın boynunu tutmuş ve başını boynuna yaklaştırıp kendini o minik yere yerleştirmişti, Chan onu üstüne çekerken Seungmin reddetmeden üstüne uzandı birkaç dakika sadece hiç konuşmadan Chan'ın kokusunu içine çekerek orada tuttu başını.

Huzur bu olsa gerek diyordu kendi kendine, onlardan başka kimse yokken, yanında ve kafasının içinde sadece Chan varken, huzur bu olmalı diyordu.

"Bantlar!" diyerek kendini üstünden yanına attığında Chan gülerek ayağa kalktı ve kenara bıraktığı yara bandı kutusunu eline aldı. Seungmin uzandığı yerden gülüp iki bileğini de havaya kaldırmış, Chan ona gülerek yanına gelmişti.

Sevgilisinin bileğindeki bantları ilk önce çıkarmış ardından da ikisinin üstüne de uzun öpücükler bırakarak baş parmağı ile izlerin üstünden geçmişti. Önceden sadece bir insanın çizikleriydi, sonra Seungmin'in çizikleri olmuştu ve şimdi de Seungmin onu sevdiğiydi.

Bantlarla izleri örtünce Seungmin kaşlarını kaldırdı. "Ben de seninkini kapatayım mı?"

Chan reddetmeden açık bileğini uzattı, Seungmin gülerek onun bileğinin üstünü bantlamış ardından da ikisi kahvaltı etmek için ayaklanmışlardı. Güzel bir kahvaltıdan sonra Seungmin çıplak ayakları ile salondaki kapıdan bahçeye çıktı, çimlere basarak bahçedeki masaya ilerlemiş ve ardından da oraya oturmuştu.

Chan'ın evi iç açıyordu, içerisi de öyle, dışı da öyleydi. Kendi eski evini düşünüp elini yanağına yasladı, evde hep gergin bir ortam olurdu ve Seungmin 'bunu desem, bunu yapsam ne gibi tepki verirler' diye düşünmekten kafayı yiyecek raddeye gelmişti.

Kendi eski odası çok doluydu, hep test kitapları vardı, aktivite pek yapmazdı. Daha doğrusu yapacak vakti olmazdı, ders çalışmak zorunda hissediyordu kendini ve bunun aşırısının kendisine ne kadar zarar verdiğinin farkında olmamıştı.

Rahat hareket edeceği bir evi hiç olmadığı için Hyunjinlerle yaşamak başta çok zor gelmişti, odasında otururken bile geriliyordu ve bu düşüncelerine engel olamıyordu ama zamanla aslında doğru olmayanın bu olduğunu fark etmişti.

Düşüncelerine dalmış bir şekilde bahçeyi izlerken aniden önüne konulan bardak ve çekilen yan tarafındaki sandalye ile Chan kendini gösterdi. "Dalmışsın yine bir yerlere."

Kitabını masaya bıraktığı zaman Seungmin omuz silkti. "Evinin ne kadar iç açıcı ve huzurlu olduğunu düşünüyordum," diye konuştu. "Önceden bu yanlış gelirdi, alışmadığım için olabilir ama şimdi doğru olan buymuş aslında, bunu fark ediyorum. İnsan evinde düşünmeden hareket etmeyecekse başka nerede hareket edecek?"

"Öyle," dedi Chan. "Ev, insanın güvenli alanıdır ama eğer o yer güvenden çok korku veriyorsa işte tam orada bir sorun var demektir."

Seungmin elini yanağından çekmeden ona baktı. "Peki, Avustralya'daki evin sana ne hissettiriyor?"

softcore, seungchan ✓  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin