madrigal - kelebekler
***
O gün o telefon Seungmin tarafından açılmıştı, Chan'ın yaşadığı rahatlığı o an ondan başka kimse bilemezdi. Söz vermiş olsa dahi bir ihtimali dahi kaldıracağını sanmıyordu bu yüzden hastane bahçesini göreceği bir yerde beklemiş ve Seungmin çıkana kadar da orada kalmıştı.
Seungmin dediğini yapıyordu ve verdiği sözü tutarak bir şeyler için çabalıyordu, bunu yapmasındaki asıl sebep Chan'ın onunla olmasıydı. Tedavilerinin hepsine aksatmadan giderken bir zaman sonra derslerine de geri başlamıştı, her şey bir anda iyi olmuyordu.
Chan'ın dediği gibi çok zorluğu vardı ve o zorluk kendini göstermekten de çekinmiyordu. Kafasındaki düşünceler bazen susmuyor, bazen uyuyamıyor, kimi zaman yemek bile yemeden gününü geçiriyordu.
O geceden sonraki ilk krizinde okuldaydı, tırnakları kendini sıkmaktan, düşüncelerini kontrol edebilmenin zorluğu yüzünden ensesini ve boynunu çizerken elini kaldırdı. "Ben... Çıkabilir miyim?"
"Seungmin, iyi misin?" diyen hoca ile kafa salladı zar zor. "Çıksam olur mu?"
Felix ve Hyunjin hızla yanına geldiklerinde "Uzak durun," demişti irade demleri ile. "Zarar veririm Felix, uzak durun."
Kendini sınıftan dışarı atmış, bahçeye çıkarken soğuk havayı umursamadan yere çökerek bacaklarını kendine çekmişti. Başını ellerinin arasına almış, "Sakin ol," diye verdiği komutlarının işe yaraması için hiç bıkmadan tekrar ederken "Seungmin," diyen sesle durdu.
Kafasını çevirip ona doğru ilerleyen Chan'a baktı.
Chan yere çöktü hızla ve elindeki montu ikisinin de başına tutarak çocuğa baktı. "Sigara içmek istiyorum," dedi Seungmin. "Kullanmak istiyorum, durduramıyorum kendimi. Bastıramıyorum bu iğrenç dürtüyü."
"Öyleyse o düşüncelerini bastıralım," demişti Chan. Hafiften serpiştiren yağmurun sesi ikisine de ulaşıyordu ki aklına gelen şeyle "Hey," dedi aniden. Seungmin'e baktı. "Güzel olduğunu biliyor musun?"
Seungmin duraksadı. "Ne?"
"Yüzündeki ben sana fena yakışıyor."
"Cidden mi?"
"Sana daha önce yalan söylememiştim," deyip omuz silkti. İşe yaradığını fark ederek ekledi. "Ayrıca bugün bileklerindeki bantları değiştirmedim."
Ne kadar zaman geçerse geçsin, o yara izleri ne kadar kapatılırsa kapansın Seungmin, her gün Chan'a geliyor ve Chan da aldığı yara bantları ile üstlerini kapatıyordu. Hatta bunun için artık renkli ve desenli yara bantları dahi vardı.
Seungmin bileklerine baktı hatırlamış gibi. "Doğru... Bunlar dünkü bantlar."
"Bugün yanımda siyah beyaz bant var, nasıl olur? Hatta bak."
Montu başlarına tuttuğu için elini oynatarak sweatin az biraz geri çekilmesini ve bileğinin görünmesini sağlamıştı. Seungmin oturduğu yerden kafasını kaldırıp onun bileğine baktığında Chan'ın da yara izinin üstüne bir bant yapıştırdığını fark etti.
"Kapatmışsın."
"Bazen farkında olmadan sweati falan çekiyorum, o ara açığa çıkıyor diye örtmek istedim."
"Chan," demişti Seungmin aniden, Chan ona bakarken devam etti. "Yazmam için verdiğin ajandayı... Doldurdum biraz."
"Dürüst bir şekilde mi yazdın peki?"
Kafa salladı. "İçimden ne gelirse. Sen yapmış mıydın öyle bir şey?"
"Yapmamıştım aslında," dedi Chan. "Ben genellikle evde yalnızdım bu yüzden bağırarak duvarlara hapsedilmesini sağlıyordum cümlelerimin."