yüzyüzeyken konuşuruz - dinle beni bi
***
Mezuniyet partisinden önceki gece Seungmin gördüğü kabusla gözlerini açarken derin bir nefes aldı ve sakinleşmeye çalıştı, eli direkt hızla atan kalbinin üstüne gitmiş ardından da usulca sırt üstü dönerek yanında uyuyan Chan'a çevirmişti gözlerini.
Gözlerini kapatıp yutkundu, diğer eli istemsizce karnının üstündeki Chan'ın elini sıkmış ve derin bir nefes vererek yataktan kalkmıştı. Chan'ın üzerini örtüp usulca yatak odasından çıktı ve mutfağa doğru ilerledi.
Bakışları titreyen ellerine gitti, sonra usulca ellerini çevirip bileklerini görünmesini sağlamış, tek hareketle yara bantlarını söküp izlerin görünmesini sağlamıştı.
Onları nasıl kestiği aklına gelirken yanan gözlerini kapattı, dişlerini sertçe birbirine bastırıp tezgaha tutunmuş, derin derin nefesler alarak ara sıra aklına gelen görüntüyü yine def etmeye çalışmıştı.
O anlar hiçbir zaman silinmiyordu ama gerçekten bazı anlar oluyordu ki unutuyordu, o anları yaşattığı için Chan'a minnettardı.
"Sakin ol," diye konuştu kendi kendine. Titreyen elleri yüzünden zorlukla bir bardak su içip kendini bahçeye atmış, verandaya geçip elini karnının üstüne koymuştu. Chan'ın öğrettiği bir şekilde düzenli nefes alıp verirken arkasında hissettiği gölge ile daha korkamadan Chan elini elinin üstüne koydu ve "Sakin ol," diye mırıldandı.
Bu desteği hisseden Seungmin ağlamamak için buruşan yüzü ile yere çöktü, arkasındaki Chan da hızla onunla beraber çökmüş, kollarını beline sarmıştı.
"Susmuyor," dedi Seungmin kafasını çevirip Chan'a bakarken. Titreyen sesi Chan'ın içini acıttığı vakit kafasını iki yana salladı. "Chan susmuyor... Gitmiyor gözümün önünden... Susturacağını söylem..."
Lafının yarım kalmasını sağlayan şey dudaklarını örten Chan'ın dudaklarıydı. Chan tek elini yanağına atarak onu öptüğünde Seungmin kollarının arasında ona doğru döndü, kollarını sımsıkı bir şekilde boynuna sarıp öpüşüne karşılık vermeye çalıştı.
"Chan..." dedi tekrardan öperken, parmakları saçlarına karışmış, Chan onu daha sıkı kavrayıp kendine doğru çekmişti. Seungmin'in yanağındaki eli ensesine doğru kaydığı zaman başını yana doğru eğdi ve alt dudağını daha sert öptü.
Uzun bir süre, sadece nefessiz kalana kadar kolları arasındaki sevgilisini öpmüş, nefeslenmek için geri çekildiklerinde yüzüne bakmıştı. "Susturacağım dedim, ne olursa olsun beni çağırmaktan vazgeçme."
Seungmin kollarını boynuna sardı. "Tüm bunları yaşama şansımı elimden aldığım için kendime çok kızıyorum."
Chan onu ayağa kaldırdı ve verandadaki koltuğun üzerine oturup Seungmin'i de yan bir şekilde dizlerine oturttu, bileklerini tuttu.
"Bunlar için kendine kızma, doğru değildi evet ama o zaman da sen, kendin değildin."
"Kendime çok sinirleniyorum ama... O zamanlar en doğrusu... Tanrım o kelimeyi artık ağzıma bile almak çok zor ama işte o zamanlar en doğrusu ölmekti... Şimdi bu izler hayatım boyunca benimle kalacak."
"Sana," dedi Chan gözlerine bakarak. "Seni anlatmamı ister misin?"
Seungmin bunu beklemiyordu, yine de merak ettiği için çocuk gibi sadece kafasını sallayarak cevap verdiğinde "Bugün," dedi. "Beni öperek karşılayan çocuğa ben çok aşığım. Çünkü..."
Ekledi. "O ansızın hayatıma girdi benim de ansızın onun hayatına dahil olduğum gibi, aslında dahil olmak ikimizin de eminim aklımda yoktu ama hayatta başımıza neler gelecek bilemeyiz. Onu ilk gördüğümde sınıfta en arka sırada oturmuş, camı izliyordu."