Büyük, sahte ışıklar içinde parlayan şehirleri oluşturmuş olan küçük bir köyden gelme bir efsane vardır ki halkın hâlâ dilindedir. İzin verin size bu efsaneyi anlatayım.
Eskiden kalma küçük köyde neredeyse herkesin evinde küçük aynalar bulunurmuş. Garip ve belki de biraz deli bir adamın en çok dikkatini çeken şeylerden biri de kendi evinde bulunmayan aynalarmış. Herkesin ellerinde tuttukları bu küçük şeylerin ne olduğunu çok merak edermiş. Bu yüzden bir gün köydeki ona iyi davranan nadir kişilerden birinin yanına gitmiş ve ondan bu aynalardan birini istemiş fakat adam bunu reddetmiş. Garip adamın kalbi bu reddedişin ardından parçalara ayrılırken bu parçaları nasıl toplayacağını bilmiyormuş.
Sürekli dışarıda olan çocuk birdenbire evden çıkmaz olmuş, kimse yokluğunu fark etmemiş olsa da küsmüş işte herkese. Şarkılar mırıldanmayı bırakmış, düşük çenesini toplamış. Elleriyle oynamayı bırakmış, mimiklerini kullanmaz olmuş. Birkaç gün sonra bu garip adamın doğum günü gelip çattığında aynasını vermeyi reddeden adamdan bir hediye almış, o günün tek hediyesini. Bu güzel gününde ona tek hediye veren adama uzun zaman sonra gülücüklerini sunmuş. Ardından hediyeyi açmadan eğlenmeye bakmışlar.
Bir süre ardından adam hediyeyi açmasını rica ettiğinde çocuk hediyeyi açmış ve gördüğü ters çevrilmiş aynayı eline almış. Aynadan başka hiçbir şey göremezken insanların bunun içinde ne gördüklerini anlayamamış.
"Ters çevirmelisin." Keeho'nun konuşmasıyla elinde tuttuğu nesneyi ters çevirmiş ve gördüğü görüntüyle şaşkınca bakakalmış.
"Hey, hey! Hyung bak! Baksana çok güzel biri bu... İnsanların neden sürekli buna baktıklarını anladım galiba. Sen de bakmak istediğin için vermedin, değil mi? Sen de çok güzel buldun bunu, değil mi Keeho hyung?"
"Evet, hem gördüğün kişi sensin Soul."
"Hı, ben miyim?"
Çocuk, duyduklarıyla aynayı sağa sola çevirip iyice aynanın içindekini incelemiş. Gözlerine inanamamış çünkü sudaki yansıması hiç böyle güzel gözükmezmiş. Oradaki görüntüsü titrekmiş, onun yaptıklarıyla alay ediyor gibi gözüktüğü için Soul, sudaki yansımasıyla eğlenmeyi severmiş fakat bu elinde tuttuğundaki kendisinin aynısıymış ve titremiyormuş veya onunla alay etmiyormuş. Eğlenceli değilmiş.
Yansıma her hareketini takip ettiğinde Soul sinirlenmeye başlamış.
"İyi de bu su gibi değil!"
"Evet, değil."
"Bana bunu niye verdin ki?" diye bağırdığı sırada aynayı fırlatmış Soul. Keeho, Soul'un bu yaptığıyla panikle ona bakarken ne olduğunu anlamaya çalışıyormuş.
"Hey, hey ne yapıyorsun?"
Soul onu taklit edenlerden nefret edermiş. Kendisinden bir tane daha görmek istemiyormuş. Bu yüzden aynanın parçalara ayrılmasını istemiş.
Ancak planlamadığı bir şey olmuş ve küçük parçalarda kendinden birkaç tane daha görmüş. Keeho bunu fark ettiği an Soul'un arkasından onu tutmuş ve onun görüşünü engellemek adına Soul'un gözlerini kapatmış. Bir yandan da onun kollarını ona sarılarak hapsetmiş.
"Bırak beni." derken sesindeki heyecanlı ve mutlu tınılar rollerini kaybetmiş artık. Keeho, Soul'un boynuna koyduğu başını iki yana sallamış ve onu reddettiğini belirtmiş.
Soul sinirlerinin iyice gerildiğini hissederken hissettiği güç ve sinir karışımı dalgayla sert bir şekilde Keeho'nun yere düşmesini sağlamış.
Buna karşılık Keeho yerde başının acısıyla sızlanırken Soul, elini aynanın küçük parçalarına atmış ve elleriyle sıkarak kırmaya çalışmış fakat bu yaptığı sadece ellerinde çizikler oluşturmuş ve ellerinden kanının akmasını sağlamış. Yere damla damla kan damlarken Keeho gördüğüyle endişelenmiş ve sızlayan başı, tutmayan ayaklarıyla ayaklanmaya çalışırken ağzından sadece bir "Siktir!" çıkıvermiş. Soul'unun, ruhunun canı acımıştı. Buna dayanamazdı.
Ona ulaştığı sırada Soul elindeki kan damlalarıyla şiddetli bir şekilde ağlamaya ve bilincini kaybettiğini hissetmeye başlamış. Kendini kontrol edemezken Keeho onu sakinleştirmeye çalışırken gözlerini açık tutmaya çabalasa da gözleri onu dinlememiş ve sonsuzluğa kapanmış. Tamam, belki de sonsuzluğa değildir.
Keeho, yere düşmesin diye tuttuğu bedenle yere çökmüş ve Soul'un ellerini kendi ellerinin arasına almış. Kan, artık onun ellerinde de yer edinmiş.
Ve Soul elleri arasında kül olup giderken Keeho'ya elveda olarak sadece biraz kan ve küllerinden oluşmasına rağmen bembeyaz, kendisi gibi zarif ve güzel bir çiçek bırakmış.
İşte, efsane böyle bir efsaneydi. Uhm, sanırım bu bir efsane olarak kalmayacaktı çünkü Jeongin'in evdeki aynada gördüğü, bunun efsanelikten çıkmasına sebep olacaktı.
Oysa Jeongin sadece öylesine yaşayan biriydi. Evde birinin -ah, hayır-, birkaç kişinin olmasına alışkın değildi ama buna alışacak gibiydi.
Belki de alışmaktansa çokça üzülecek ve acı çekecekti.
Bu kurgu, üzerine baya kafa yorduğum kurgularımdan biri. Aşırı iyi bir şey olacak doğru yazabilirsem 🤭
ABI FICI BITIRDIKTEN AYLAR SONRA FICIN KAPAGI OLMAYA LAYIK SU CIZIMI GORDUM 😭😭
BU DA ACIKLAMASINDA YAZAN SEY ABI BOYLE BIR SAHNE OLMALIYDI BU FICTE AMA DUZENLEMEYI HIC SEVMIYROUM O YUZDEN BURADA KALSIN 😭😭
kapagi degistirecektim de kiyamadim iste bu kapagin da bir anlami anisi var of off
wattye acilen bir fic icin birkac kapak secme ozelligi gelmeli boyle ustune tikladigimizda aralarindan kendi istedigimizi secebilecegimiz sekilde
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurtar Beni, Lütfen (JeongBin)
Fantasy[Tamamlanmıştır (×35)] "Unutmayın çocuklar, ayna kırılırsa oyun biter." yan çiftler: keesoul, hyunlix, chanmin ve minsung İyi okumalar,