Soul'dan
Olduğum yerde uzanmış ve gözlerimi kapatmıştım. Birçok ruhun seslerini duyabiliyordum ama bu, o kadar da güzel bir şey değildi. Duyduğum ruhların seslerini bastırmak istiyordum fakat bu isteğimi değiştiren bir ses olmuştu.
"Üzgünüm Hyunjin."
"Hayır!" diye bağırırken hızla gözlerimi aralamış ve ayaklanmıştım. Benim bağırmamla Changbin de gözlerini acı çektiği belli bir şekilde açmıştı. Acı çektiğinin farkındaydım ama bunu yapmak istiyordum. Ufacık mutluluğa muhtaç olan kişiler vardı ve hepsinin kendileri için belirledikleri sonun intihar olmasını istemiyordum.
"Ne oluyor Soul?"
"Felix-" diyecek olmuştum ki Changbin'in gözlerindeki yorgunluk yerini sinire bırakmıştı ve ayaklanmaya çalışmıştı.
"Sana onlara bulaşmamanı söylemiştim Soul!" diye bağırmaya çalışsa da sesi çok zayıf çıkmıştı. Onu ne kadar burada tutarsam o kadar acı çekecekti. Yanlış mı yapıyordum?
"Bi' dinle Changbin. Ben yapmadım. O... intihar etmeyi planlıyor. Bak, çok karmaşık biliyorum ama bazen gelecek hakkında birkaç sahne görebiliyorum ve gerginlikten hızlı kararlar vermeye çalışıyorum. Böylece her şey daha da berbat oluyor. Steph'le son anımız da bu yüzden kötüydü, kriz geçirmemle sonuçlandı. Yanlış bir karar vererek onu ittim çünkü ikimizin yandığı bir sahne gördüm. Aceleci davranmam zamanın hızlanmasına neden oldu. Bunu düzeltmenin yolu yok. Zaman ile, sonuçları değiştirmediğimiz sürece oynayabiliriz."
Changbin'in umutsuz gözleriyle karşılaştığımda gözlerimi kaçırdım. Bir şeyleri kaçırıyordum hep sanki de geri gelmiyordu. Kısa süreli sessizliğin ardından Changbin'in zayıf sesi duyuldu.
"Felix ne zaman şey yapmayı... şey işte. Neyse, anladın sen. Ne zaman yapmayı planlıyor?"
"Birkaç ay içinde."
"Onu kurtaramaz mısın?"
"Bilmiyorum, düşünüyorum."
Neler yapabileceğimi düşünerek yürümeye başlamıştım. Changbin'in olduğu yerden uzaklaştığımı sonradan fark etmiştim.
"Soul!"
Kafamı kaldırdığımda karşılaştığım yüz tam olarak ihtiyacım olan yüzdü.
"Steph..."
Gülümsediğini görmemle dediğimin farkına varmıştım ama o da bunu fark etmeyeyim diye hemen ifadesiz hâline geri dönmüştü. Onu sevmiyor değildim ama ona sadece zarar verdiğimi görmüştüm. Geçmiş yılların tekrarını istemiyordum. Güçlerimi kontrol edememenin sonuçlarının ne kadar keskin olacağını kestiremiyordum ve risk alamazdım.
"Soul, izin ver konuşalım. Ya ben oraya geleyim ya da sen gel buraya."
"Gelemiyorum ki."
"Buradan konuşalım."
Burada diye bahsettiği yer bir mağazanın soyunma odasındaki aynaydı.
"Başka bir aynaya geçelim. Benim bildiğim bir yer var. Bu mağazanın biraz ilerisindeki ara sokakta çöplerin olduğu yerde bir ayna var."
"Kaçmayacaksın, değil mi?"
"Kaçmayacağım, söz."
"Söz verdin bak."
"Kırk beş saniyen var. Yetişirsen konuşuruz." deyip onu dinlemeden ilerlemeye devam etmiştim ama dediklerini duyuyordum.
"Ne? Hey, Soul!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurtar Beni, Lütfen (JeongBin)
Fantastik[Tamamlanmıştır (×35)] "Unutmayın çocuklar, ayna kırılırsa oyun biter." yan çiftler: keesoul, hyunlix, chanmin ve minsung İyi okumalar,