3=aynalar evreni

193 23 290
                                    

Changbin'den

Duyduğum parmak şıklatma sesiyle istemsizce gözlerimi açmıştım.

"Uyanma vakti Changbin!"

Bir süre karanlığa alışmasını beklediğim gözlerim sonunda bana seslenen kişiyi görmemi sağladığında onu tanıyıp tanımadığımı sorguluyordum ama hayır, tanımıyordum.

Başımdaki keskin ağrı kesilmezken kısık gözlerimle karşımdaki çocuğu izliyordum.

"Kimsin sen?" diye yavaşça seslendim çocuğa karşı. Bana, "Soul." diyerek cevabını verdiğinde onun beni nereden tanıdığıyla uğraşamayacak kadar güçsüz hissediyordum. Sanki ölmüştüm de o ölü yorgunluğumla tekrar dirilmiştim.

"Aslında tam olarak öyle, tahmin yeteneğin iyimiş."

Düşüncelerimi bölmesi, üstüne bir de düşüncelerimi tahmin etmesi sinirlerimi daha da germişti.

"Sinirlenme, düşünceleri okuyabilmek benim küçük bir yeteneğim burası sayesinde."

Burası dediği yerin ne olduğu hakkında bir fikrim yoktu ama sinirlerime hâkim olamıyordum. Bir elimle yattığım yerden güç alırken diğer elim kalbimde bir şekilde kalkmaya çalışırken, "Seni küçük!" diye bağırmıştım ki yere düştüm tekrar. Acıyla nefes almaya çalışıyordum. Nefeslerimin ara ara kesildiğini ve buradaki sonsuz görüntünün beni bitiriyor oluşunu anlamam uzun sürmedi.

"Bana, ben istemediğim sürece hiçbir şey yapamazsın Changbin. Burası senin sandığın evren değil ki." diyerek kıkırdamıştı. O an dünyada olmayı ve onun ağzını burnunu kırmayı çok isterdim.

"Cevap yok mu? Peki. O zaman sana küçük bir aynalar evreni tanıtımı yapayım mı? Merak etme, çok uzun sürmeyecek."

Umurumda değildi. Sadece uyumak istiyordum, mezarlığıma geri dönmeyi istiyordum.

"Gördüğün ya da görmediğin kadarıyla burası sonsuz bir boşluk fakat..." sonunu uzatırken biraz susmuş ve ileri gitmişti. Ben ise arkadan onun ne yaptığını izliyordum.

Elini uzatmış bir şeyi kaydırıyormuş gibi yaparken bir anda içeri ışık doldu ve birinin yansıması belirdi.

"Fakat bu boşlukta yansımalarla yarıklar açabiliriz. Şu an bulunduğumuz yer Jeongin'in evindeki bir ayna. Bu yüzden şu an onu görebiliyoruz."

Görüntü silikleşmeye başlarken son kalan tüm gücümle, dalmış olan Soul'u fırsat bilerek ayaklandım ve koşmaya başladım. Soul bir anda kaybolduğunda Jeongin denilen çocuğun bana baktığını fark ettim. İstediğim tek şey buradan kurtulmamı sağlayacak lanet olası bir yardımdı. O ise geriye doğru kaçmıştı. Tekrar ve tekrar yere düştüğümde yine karanlığa boğuldum.

Yere düşmeme sebep olan kişinin Soul olduğunu anlamam uzun sürmemişti.

"Vazgeçtim, iletişime izin veremem."

"Peki o zaman bu karanlıkta ne yapmamı bekliyorsun!?"

Sinirli soluklar eşliğinde bağırışım yankı yapmış ve birkaç saniye daha sözcüklerimi duymaya devam etmiştim.

"Sinirlenme hemen ama sen de. Şu anlık olmaz. Orada birinin daha olduğunu hissettim ve onunla iletişim kuramazsın." derken çocuksu sesi duraksamış yerini buz gibi bir soğukluğa bırakmıştı. Kimi gördü başka bilmiyorum ama hazzetmediği belliydi.

"Pekâlâ. Öldüysem benimle neden uğraşıyorsun?"

"Seninle değil Changbin. Ruhunla uğraşıyorum."

"Ah, sen cidden..."

Biraz sessizlik içinde yerde oturdum, o da ayakta dikilmeye ve az önce kararan yansımaya bakmaya devam ediyordu. O konuşmayınca ben konuşmaya karar verdim.

Kurtar Beni, Lütfen (JeongBin)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin