26=veda

85 13 165
                                    

Changbin'den

Mutluydum, hayatım boyunca ilk defa gerçekten mutlu olduğumu hissediyordum. Numara yapmam gerekmiyordu, beni saklayacak maskelere ihtiyacım yoktu. İstediğim gibi davranabiliyordum. Kötü sözler yoktu.

Ne kadar fantastik şeyler yaşamış olsak da gitmemiz gereken bir üniversite olduğu için tekrardan buradaydık ama bu sefer dört kişiydik. Hepimiz ders arasında olduğumuz için bir masada oturmuş muhabbet ediyorduk. Ben önümdeki kâğıda aklıma gelen sözleri not alırken Felix, yaşadığı bir olayı anlatıyordu. Jeongin sözünü tutmuştu ve sıra bendeydi. Şarkı yapacaktık.

Yan masadan gelen kahkahalarla Hyunjin oraya dönmüş ve ardından tekrar bize dönüp "Size de tanıdık geliyor mu?" diye sormuştu.

"Ne tanıdık geliyor mu?" diye sormamla kafasıyla yan masayı işaret etmiş ve "Şu dalgalı çocuğun gülüşü aşırı tanıdık geldi." demişti. Hepimiz kesinlikle hiç çaktırmadan (!) yan masaya dönüp çocuğa baktığımızda masadaki ikili de bize bakmaya başlamıştı.

"Ne bakıyorsunuz?" diye sordu Hyunjin, bu anlamsız bakışmaya dayanamayıp.

"Asıl siz ne bakıyorsunuz?" diye cevapladı mor saçlı olan ve eline peçeteliği alıp salladı. "Size yediririm bunu." demesiyle Hyunjin ayağa kalkıp eğilmiş ve "Özür dilerim." demişti. Mor saçlı bunun üstüne gülüp ayaklandı. Diğeri de geldiğinde masamızda yerlerini almışlardı.

"E o kadar bakıştık, tanışalım. Ben Jisung."

"Ben de Minho."

Onların kendilerini tanıtmasıyla biz de kendimizi tanıttık. Sonra Hyunjin şüpheyle Jisung'a baktı ve çok geçmeden konuştu.

"Bana bir yerden tanıdık geliyorsun, gülüşün birine çok benziyor."

"Kime?" diye sordu Jisung şaşkınca.

"Kimdi ya?" diye kendi kendine sorup düşüncelere dalmasıyla Hyunjin'i boş verip laflamaya başlamıştık.

Felix kocaman gülümserken "Peçete şakası iyiymiş." demişti. Minho, ürkütücü bir şekilde gülüp kaşlarını kaldırırken "Şaka değildi ki Felix." demişti. Bunun üzerine ikisi sahte bir şekilde kahkaha atmıştı. Galiba arkadaş oluyorduk.

"Sekiz kişi değil ama beşinci ve altıncıyı bulduk galiba." dedi Jeongin bana dönerek. Onu onaylarken "Bugün ders bitince eski eve gidip temizlemeye başlayalım mı?" diye sordum. O da beni onaylayıp önüne döndü.

"Ders bittikten sonra eski evi temizleyelim." demesiyle biz Jeongin'i onayladığımızda Jisung "Ne evi?" diye sordu.

"Annemin eski evi, büyük bir yer. Oraya yerleşmeyi düşünüyoruz, belki sizle birlikte?"

"Bir sonraki aşama evlilik, çok hızlı ilerlemiyor muyuz?"

"Boş versene. Geliyor musunuz?"

"Gelelim bari, Minho?"

"Olur."

Böylece akşam için saçma bir şekilde anlaşmıştık.

.

Dersin bitmesiyle hepimiz evimiz yokmuşçasına Jeongin'in evine gelmiştik. Bir saat sonra çıkıp Minho ve Jisung'la buluşup eve gidecektik. Daha doğrusu arabaları olduğu için onlar, bizi alacak ve oraya geçecektik.

Odada üstümü giyinip tuvalete girdiğimde aynaya baktığımda şaşkınca kalakaldım. Keeho ve Soul karşımda duruyordu. Bu sefer aynada olan ben değildim.

"Merhaba Changbin." demesiyle Keeho'nun ben de "Merhaba size de." demiş ve hızlıca içeri gidip diğerlerini de tuvalete getirmiştim.

"Oha, tekrar mı hapsettiniz birilerini?" diye sordu Jeongin. Soul gülerek kafasını iki yana salladı ve "Yok, bizi çok özlediğinizi duyduk da bir veda edelim dedik." dedi.

Kurtar Beni, Lütfen (JeongBin)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin