Jeongin'den
Birkaç gün önce okulda konuşulan efsaneyi duyduğumdan beri tabiri caizse altıma sıçıyordum. Kim uydurduysa bu saçma efsaneyi ne amaçla uydurduğunu sormak isterdim. Her ne kadar korkmamış gibi davransam da işler öyle değildi.
Evden markete doğru ilerlerken ikide bir arkama dönüp bakıyor ve gözlerimle sanki birini görmek istercesine aranıyordun fakat karşılaştığım tek şey boşluktu.
Zihnimi toparlamak adına çıktığım yolda zihnim daha da dağılmıştı. Bu yüzden acele etmeye karar vererek çektiğim kapüşonlu ile markete giriş yapmıştım. Yiyecek birkaç bir şey alıp çıkarken efsaneyi yavaş yavaş aklımdan atmaya başlamıştım. Yani yemek varken o saçma efsaneyi neden düşüneyim ki?
Eve geldiğimde ise durumlar, dışarıda olandan biraz daha karışıktı çünkü evde bir sürü ayna vardı. Ve bu aynalar benim için artık sadece korku kaynağıydı.
Eşyalarımı bir kenara bırakmış ve tuvalete girmiştim. İşimi bitirdiğimde ellerimi yıkarken kendime bakmak adına kafamı kaldırmış ve kenardaki noktayı fark etmemle gerilemiş, gerilmiştim. Bir böcek gibi bu leke ilk başta hareketsizken hareket etmesiyle şokla aynaya bakmaya devam etmiştim.
Yaklaşırken bir yandan da büyüyen karanlık yavaş yavaş birinin silüetini andırınca kendimi, bana bir şey yapacak sanarak duvara yapışmış bir şekilde bulmuştum. Sanki o yaklaşıyordu fakat ne kadar yaklaşırsa benden bir o kadar da uzaklaşıyordu. Hoş, ne kadar yaklaşsa da aramızda bir boyut vardı ve ben bu cümlenin doğru oluşuna bir gün üzüleceğimi bilmiyordum.
Bir süre daha yaklaşan silüet bir süre sonra tökezlemiş ve gördüğüm kadarıyla yere düşmüştü. Kalkmaya çabalarken bir güç onu durduyordu ve benim bundan hiçbir şey anlamamam dışında müthiş bir titreme beni elleri arasına almıştı. Pembe saçlarımdaki teri hissederken nefes almayı denedim. Bu aynalarda kimsenin görmediğini nasıl olur da görürdüm?
Silüet tekrar duraksarken bir daha hareket etmedi. Adeta heykel gibi duruyordu, kıpırdamadı. Sonra yere yığıldı. Fakat ben ona dair hiçbir şey yakalayamazken korkumdan ne yaptığımı bilemeyerek hızlı nefesler eşliğinde tuvaletin kapısını kitledim ve bir daha da açmadım, en azından bir süreliğine.
Düşünmem ve ne olduğunu çözmem gerekiyordu. Evdeki diğer aynalara baktığımda ise normallerdi, ben ve yorgun bakışlarım vardı. Oysa bugün mutluydum.
Ve her şeyin üstüne bir anda kendimi bilgisayarımın başında bulmuştum. Ne diye aratacağımı şaşırdım ve de kelimeleri bulmam biraz zaman aldı. Aramalarım sonucu ise koca bir hiçlikti. Sadece birkaç aptal rüya yorumu mevcuttu ama ben bunlara inanmıyordum.
Ellerimle saçlarımı çekiştirmelerimle gelen acı bana rahatladığımı hissettirdi. Biraz mantıklı düşünmeye karar verdim ve gidip kapıyı tekrar açtım. En ufak şeyden çekinirken ışığı açmaya cesaret toplamıştım sonunda. İçimden diyorum, "Şunu git bi' yok et." ancak bir yerlerde de çekiniyordum.
Aynaya tekrar bakış attığım sırada gördüğüm karanlık beni daha da ürpermeye itmişti. Hafif bir esinti hissederken bunları sadece abarttığımı düşünmeye çalışıyordum ama ne mümkün.
Aynaya yavaşça elimi uzatırken bir elin daha, simetrik bir şekilde uzandığını fark ettim ama hayır, bu benim elim değildi. Beni taklit mi ediyordu?
"Aklımı kaçıracağım..." diye mırıldandığım sırada yan taraftan tekrar gelen esintiyle yine ürperdim.
"Hey."
Göz açıp kapayıncaya kadar, gerçekten göz açıp kapayıncaya kadar, beliren bedenle iyice geriledim ve ellerimi önüme siper ettim sanki beni koruyabileceklermiş gibi.
"Delirdiğini düşünüyorsun, değil mi?"
"Kesinlikle." derken biraz toparlanmış ve karşımdaki tahminimce hayalet olan bedene karşı korkusuzmuş gibi davranmaya çalışmıştım.
Elinde bir şey varmış gibi silkelerken görünen kırmızı ışıklar ile tuvaletin karanlık olduğunun yeni farkına varıyordum.
"Kırmızı... korku demek ama korkmanı gerektirecek bir şey yok diye saçmalamayacağım. Kesinlikle korkman gerekiyor çünkü senin aksine gerçekten deli biriyle karşı karşıyasın fakat bu ben değilim."
"Sen değilsen kim?"
"Küllerden havaya karışmış sevgilim. Seninle yakında tanışacaktır, biraz deli doludur. Bunu yaparken kesinlikle çok eğleniyor olacak, ona aldırış etme veya alttan al, olur mu? Onu üzmemelisin."
Karşımda gülümseyerek bana ölmüş birinin benimle konuşacağını ima eden adam, emindim ki bahsettiği kişiden daha deliydi lakin ne ile karşı karşıya olduğumu henüz kestirememiştim.
"Onu neden üzmemeliyim?"
"Kırılır o, belli de eder. Sadece aptallar anlamaz."
"Saçmalamayacağım demiştin."
"Algıların işlevini kaybediyor şoktan sanırım, korkmaman gerektiği konusuna saçmalamayacağımı belirtmiştim. Yani şu an saçmaladığım yok."
"Pekâlâ. Yanılmıyorsam seninle iyi geçinmeliyim, en az zarar almak adına."
"Bilmem, belki de. Oh! Unutmuşum havalı giriş yapayım derken. Keeho ben. Memnun oldum ve tahmin edeyim, sen hiç memnun olmadın."
"Aa nereden bildin?"
"Gizli güçler falan." derken gülmüştü ve puf. Bir anda yok oldu, nasıl oldu, nereye gitti hiçbir fikrim yoktu. Sadece bulunduğum yer tekrardan aydınlanmış ve aynanın karanlığı ile baş başa kalmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurtar Beni, Lütfen (JeongBin)
Fantasi[Tamamlanmıştır (×35)] "Unutmayın çocuklar, ayna kırılırsa oyun biter." yan çiftler: keesoul, hyunlix, chanmin ve minsung İyi okumalar,