7=seni seveceğim

102 15 156
                                    

Jeongin'den

Üniversiteye gelmiştim ve Hyunjin'le Felix'i arıyordum. Şans eseri onları tanıyan biriyle karşılaşmış ve bir dahaki derslerinin nerede olduğunu öğrenmiştim. Bu yüzden dersimin bitmesiyle onları amfide bulmayı umarak adımlamaya devam ediyordum koridorlarda.

Amfinin kapısına vardığımda gerilmiştim. Çoğu kişi beni canavar olarak görüyordu ve bunu belli etmekten geri durmuyorlardı. Bu yüzden utana sıkıla kimseye görünmeden içeri baktığım sırada cam kenarında hüznün sessizliği içinde oturan Hyunjin ve Felix'i görmüştüm. Kendime sakin olmam gerektiğini hatırlatarak içeri girmiştim. Bir adım atacakken birinin elini, omzuma attığını hissettim ve bu kesinlikle dostane bir tavır olarak yapılmamıştı.

"Canavarları buraya almıyoruz."

"Sadece o ikisiyle konuşmam gerekiyor, çekil."

Bana laf etmeleri karşısında her ne kadar üzülsem de bunu belli etmeden karşılık vermekten çekinmezdim. Onlar da sözlerime karşılık vermekten çekinmiyorlardı zaten ama bunu genelde sözleriyle yapmıyorlardı.

"Son yediğin dayak dilini kesmemiş anlaşılan." demesiyle gerilmeye başlasam da Felix ve Hyunjin ikilisine döndüm.

"Sizinle konuşmam lazım." dediğimde şaşırmışlardı. Onların da diğer kişiler gibi bizi dinlediğini ve müdahele etmeyeceğini düşünüyordum ama aksine ikisi de ayaklanmıştı.

"Konuşalım, bırak çocuğu." demişti derin bir ses. Sesin Hyunjin'den geldiğini düşünsem de Felix'in konuştuğunu anlamamla kısa bir şaşırma hâli almıştı beni. O ses bu sevimli görünen çocuktan mı gelmişti?

Sonunda omzumdaki el çekilince rahat bir nefes alırken ikisine de göz atarak amfiden çıkmıştım. Dersimin başlamasına birkaç dakika kaldığı için uzatmadan hızlıca sordum.

"Changbin'in arkadaşlarısınız, değil mi?" diye sormamla gözleri dolarken sadece kafalarıyla onaylamışlardı. Sanırım biraz sert başlamıştım, sonuçta onlar Changbin'i yeni kaybetmişti ve yaşayabileceğini bilmiyorlardı.

"Derse yetişmem lazım o yüzden sadece şunu söyleyeyim. İnanmanız güç biliyorum ama Changbin'in tekrar yaşama ihtimali var." derken saatime göz atmış ve hızla bitirmiştim sözlerimi. "Lütfen bana inanmanız gerekiyor. Bu dersten sonra bir dersiniz var mı?"

"Yok."

"O zaman ünivesitenin ilerisindeki parkta konuşalım mı? Numaralarınızı alabilir miyim?"

"Pekâlâ." diyerek numaralarını vermişlerdi. Şoke olmaları dediklerimi sorgulamamalarını sağlamıştı. Numaralarını aldığım gibi de dersimin olduğu yere topuklamıştım.

.

Dersten çıkarken ikisiyle bir grup açarak girişte beklediğimi belirten bir mesaj atmıştım. Çok geçmeden onların da geldiğini görünce eski hâllerinden biraz sıyrılmış olduklarını fark ettim. Şimdi daha çok ne yapmaya çalıştığımı çözmeye çalışıyor gibiydiler.

"Geldiğiniz için teşekkür ederim."

"Umarım yalan söylemiyorsundur-" duraksamasıyla ismimi söylemediğimi hatırlayarak konuştum.

"Jeongin, Yang Jeongin ve hayır yalan söylemiyorum. Delirdiğimi bile düşünebilirsiniz ama size kanıtlayabilirim."

"Önce anlat."

"O zaman parkta oturalım bi' sonra anlatacağım." dememle sessizlik hâkim olmuştu aramızda. Kısa bir süre yürüdükten sonra geldiğimiz parkta boş olan bir çardağa oturmuştuk.

Kurtar Beni, Lütfen (JeongBin)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin