Jeongin'den
Karanlık evde turluyordum. Geçtiğim her odada paramparçaydı bütün aynalar. Salonu da turladıktan sonra en son durağım tuvalet olmuştu. Işığı açmış olmama rağmen aydınlanmamasıyla ampulün değişmesi gerektiğini kafama not almış ve çok da umursamadan içeri girmiştim.
Gördüğüm sandalyeye yönelmiş ve esnerken oturmuştum. Gözlerimi kapattım ve sırtımı geriye doğru yasladım. Sırtımı yaslamamla eş zamanlı olarak ellerimi koyduğum sandalye kenarlarından çıkan kelepçeler bileklerimi sarmıştı. Aniden hissettiğim demir parçasıyla gözlerimi araladım ama kalkmama imkân kalmadan boynumda ve ayaklarımda da bir şeyin beni sıkıştırdığını hissettim.
Doğru düzgün nefes bile alamazken önümdeki karaltı gözümü alacak şekilde birden aydınlanmıştı. İlk birkaç saniye sadece gözlerimi kırpıştırıp görüntünün netleşmesini bekledim. Parlaklığa alışan gözlerimin gördüğü tek şey aynaydı ve içinde kan revan birisi vardı.
"Changbin!" diye bağırırken vücudumu saran metal parçalarından kurtulmayı deniyordum. Ne kadar zorlarsam zorlayım sadece canım daha çok yanıyordu. Changbin'e ne olmuştu?
Bedeni kolundaki morluklardan payını almış gibiydi. Ağzından dökülen kanları seçebiliyordum. Gözyaşlarıyla karışmış kan damlaları vardı. Changbin yerde öylece yatarken yüzünde sakin bir gülümseme vardı. Tıpkı ölümün ardından gelen huzurun getirdiği bir gülümseme gibiydi.
"Olamaz..." diye fısıldarken gözyaşlarımın çoktandır aktığını fark ettim. "Changbin, buraya gelecektin."
"Vazgeçmeyecektin."
"Vazgeçmedim, yemin ederim!" dedim kafamı olabildiğince iki yana sallarken. "Sikeyim, neden böyle oldu?"
"Sen yaptın ya Jeongin-ah."
"Ben mi?" dedim hareketlerim duraklarken. "Ben mi bu hâle getirdim seni? Ama nasıl?"
"Hayalet orkide Jeongin." dedi. "O, küllere ayrıldı. Tek şansını kaybettin."
"Hayır, hayır! Olmadı öyle bir şey, tekrardan hayalet orkideyi bulabilirim."
"Her hayalet orkidenin bir ruhu vardır."
"Benim ruhum olanı da getiririm o zaman!"
"Ruh eşleri tek ruh sayılıyor Jeongin. Son eli kaybettik."
"Hayır, etmedik!" derken gözlerimdeki yaşları silmek adına bir hamle yaptım. Böylece ellerimdeki kelepçeleri artık hissetmezken yatağımda olduğumu fark ettim. Derin nefesler alırken az önce gördüklerimi düşünüyordum. Her şeyi bırakıp Soul'dan sadece Changbin'in ruhunun da ölmesine izin vermesini mi istemeliydim yoksa her şeye rağmen Changbin'le bu dünyada bir araya gelmeli miydim?
"Gri."
Duyduğum sesle yerimde sıçrarken korkuyla sol tarafıma baktım, Keeho'ydu.
"Gri ne demek?"
"Kararsızlık. Bu rengi değiştirmelisin, öncesinde de kararsızlıklar yaşadın. Hatta pes edecektin, hatırlamıyor musun?"
"Ah, evet, ben... Sadece bir rüya- hayır, hayır, kabus gördüm. Ondan etkilenmiş olmalıyım."
"Olabilir ama basit bir kabusun seni etkilemesine izin vermemelisin?"
"Basit bir kabus mu?" dedim şaşkınca. Ağzımdan bir "hah" sesi çıkmıştı gülerken.
"Basit tabii ki. Kabuslara inanır mısın?"
"Kabuslar, gelecek kötülüklerin habercisi değil midir?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurtar Beni, Lütfen (JeongBin)
Fantasi[Tamamlanmıştır (×35)] "Unutmayın çocuklar, ayna kırılırsa oyun biter." yan çiftler: keesoul, hyunlix, chanmin ve minsung İyi okumalar,